Çiçeği burnunda bir rüzgâr çaldı kapımı.
Beni tanımıyor henüz, sordu hatırımı.
O tarafa doğru esecek, belliydi hâli.
Varsa bir selâmın, dedi, götüreyim yani.
Baktım, havası yerinde, pek gururlanıyor;
Selâm götürecekmiş, işgüzarlık taslıyor.
Ben ne fırtınalar, kasırgalar gördüm evlât;
Selâm kelam kalmadı, çok yordu beni hayat.
Senin gibi eser yağardım, alır satardım.
Yalnızca vefasızlığı kafaya takardım.
Gerçeği gördüm, onu da hiç dert etmiyorum.
Tecrübe bu, herkesten her şeyi bekliyorum.
Selâm yollayacak ne kimsem ne isteğim var.
Kim selâm bekler benden, yüz üstü bıraktılar;
Bütün sevdiklerim, dostlar, arkadaşlar ve yâr.
Zaten çağırılıyorum baksana, vaktim dar.
Benim için akşamlar erken oluyor artık.
Gecelerse çok soğuk ve zifiri karanlık.
Hak edilmemiş ceza gibi geldi kara kış.
İnfaz engellenemez, hiç mümkün değil kaçış.
El ele vermişler, fırtına, soğuk, yalnızlık?
Arkamda koca dağlar, önüm ise bataklık.
Üstüme üstüme geliyor çıkmaz sokaklar.
Ruhun yükünü taşıyamaz oldu bacaklar.
Bir çukurdan bir çukura düşüp duruyorum.
Sonuncusu uçurummuş, kurtulamıyorum.
Prangalar yüreğime vuruldu sıra sıra.
Hançeri dostlar sapladı, kapanmaz bu yara.
Kimi kime şikâyet etmeliyim, bilmem ki.
Evet, aslında boşa kürek çekmek benimki.
Biliyorum, yanlış yaptığım neler var neler.
Çok âdildir, hiçbir zaman hata yapmaz kader.
Fakat dost bildiklerim de masum değiller haaa!
Döneklik, yalan, riya... iste, sayayım daha?
Gerçeği yok, sevgiler sahte, sevdalar kalp para;
Vefa, sadakat, tedavülden kalkmış bu ara.
Eh benim de tedavülden kalkma vaktim yakın,
Acınmak istemem, yanlış anlamayın sakın.
Şu genç rüzgâr söyletti bütün bunları bana,
Zaten söze ne gerek var halden anlayana.
İnancımız var ve kadere teslimiz elbet;
Allah her derde derman verir, yeter ki sabret.
Bak şu postacı rüzgâr beni nasıl kızdırdı,
Durup dururken bana bu şiiri yazdırdı.
Kayıt Tarihi : 30.9.2017 01:28:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)