Kuşaklar çatışmasında kaldık. Kimliğimizi genç bir çocuk
üstlenirken, aklımızın erdeminde bilinmeyene açılan kapılar yer eti. Nitekim o kapılara da ulaşamadık. Nümayişlerle bezenmiş bu dünya ne yazık ki bizi aldattı. Bir yerindeyiz hayatın şüphesiz çünkü adımlarımız karışıyor birbirine. Ne yana dönsek aynı yüzler, aynı sesler ilişiyor kimliğimize.
Acaba ‘dünya mı kaçtı gözüme? ’ neden çok sesli düşünüyorum. Sende dikkat etin mi? Yazamaz olduk. Çektiğimiz acıları hep bir çeken, tutuğumuz köşelerde de hep oturanlar oldu. Konuştuğumuz kişilerden tut da, sevdiğimiz kadınlara kadar her şey aynı. Aynı bedenleri seviyoruz yıllardır.
Sen sarışın seviyorsun, ben esmer. Sen kırmızı giymesini
istiyorsun belki, ben maviyi yakıştırıyorum üstüne, ne
fark eder? Aynı gözler için gönül gezdirmedik mi? Sansürlü
yalnızlıklarımızı hep bir kadın bacağı doldurmadı mı yıllardır?
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
teşekkür ederim, sizin güzel yorumlarınız gururlandırıyor beni
yaşam denizinde atılan her kulaç birbirinize benziyor..Aynı havayı yutup aynı sözcükler taş kesiliyor dudak kenarlarında.. yanlızlık yüzyıllık bir duygu hepimizi alıyor ağına...Kim kimin cennetine razı geliyor ki.. Rızasız sığınıyoruz kimi zaman da.. Çünkü hepimizin yalnızlığı çok sığ çok yoğun çok ıssız ve çok kalabalık aslında..
Hangi, şehirler uyanık hangileri bize yasak.. Kim açarsa ellerini bütün bilinmezlikleri alıp uzatıyoruz ellerimizi.
ve sadece erkekler midir çok günahkar olan yoksa cinsiyet farkı gözetmeksizin insanlar mı...
Kaç kapı arkasına asılmıştır vicdan bornozla birlikte kimbilir..
Muhteşemsin şair.. Kutluyorum bütün içtenliğimle..
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta