Hayat bir tütün tabakasında saklıydı oysa
Bazen ince bir kağıda sarılır
Sonra bir çakmak çakılırdı
Ve küle dönerdi her nefeste
Hiçte hoş kalınmayan bir hoşça kal faslı ile başlar ayrılıklar
Gidersin
Gidince arkandan küçülür koca bir şehir
Işıklar söner
ve gölgen karanlığa karışır
Demek sen de gidiyorsun
Oysa, beklenen kuşlar da geldi
Bahar geldi
Bak, yağmurlar geldi
Gitme yüreğim,
İsmin ne dedim?
Garip dedi; bir garip oldum.
Gökyüzü kapandı içine ansızın.
Anladım, geceye efkar yağacaktı.
İki yıl önce ölmüş annesi.
bir şeyler göçüyor içimden
bir şeyler...
üşüyorum,
titriyorum da.
karanlığa bakıyorum
sanki içimden bir parça
gel kendimizi kandıralım
rastlaşalım
mesela Kızılay'da
çay bahanesi olsun,
sen konuş,
ben gözlerinde kaybolayım
seni içimdeki yaraya sürsem
yaraya merhem olur musun?
damla damla biriktirsem seni
damlaya damlaya göl olur musun?
bak şu aşkın yaptığına,
sessiz sedasız karıştı yine kayıplara...
şimdi ben kiminle içerim,
acı bir kahveyi kırk yıl hatırına.
kim eşlik edecek şarabıma, sazıma
kim eşlik edecek o nihavent makamlara
sen masmavi bir deniz,
ben bir ufuk çizgisi;
oturup, belki de hayallere dalacaktık.
sen yaprak,
ben dalların;
sen ayın on dördü,
güldüğüme bakma,
rol yapıyorum.
ağlamak mı dedin?
ben gözyaşı kullanmıyorum.
ama itiraf edeyim ki,
Bu gece bütün kahpe zamanların toplamı
Kendimi çıkarsam
Geride izleri kalacak
Bir kelebek kanat çırpsa şuracıkta
Kim bilir!
İçimde ne fırtınalar kopacak
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!