(İslâm ilim adamı – 00)
ABDURRAHMAN CÂMİ
D.H. 817/1414 – Ö.H. 898/1492
Nakşibend Tarikatına mensup,
İranlı âlim ve şair
Câm şehrinin Harcird kasabasında doğdu,
Nizâmeddin Ahmed’in yüzüne nûr kondu,
Câm şehrine nispetle “Molla Câmi” oldu,
Horasan diyarı güneşidir Molla Câmi.
Nûreddin Abdurrahman bin Nizâmeddin
Ahmed bin Muhammed el-Câmi tam adıdır.
Üstadı, Ahmed-i Nâmek-i’yi Câmi’nin
Hürmetine “Molla Câmi” diye de anılır.
Dedesi, İsfahan’dan Horasan’a gelmiş,
O, eş-Şeybani neslinden kızla evlenmiş,
Bu izdivaçtan baba Nizâmeddin gelmiş,
Nizâmeddin Ahmed’in oğludur Molla Câmi.
İlk tahsilini babasından öğrenmiştir,
Babasıyla birlikte Herât’a gelmiştir,
Mevlânâ Cüneyd-i’den ilim istemiştir,
Arap dilini ondan öğrendir Molla Câmi.
El-Câcermi gibi ünlü âlime gitmiş,
Onun ders halkasına gönüllü girmiş,
Zahiri-Bâtınî ilimde ilerlemiş,
Câm şehrinin sultanı denir Molla Câmi.
Uluğ Bey zamanında Semerkand’a geldi,
Dokuz yıl orada pek çok ilim öğrendi,
Kâdızâde-i Rûmi’den riyaziyyat’ı aldı,
Tebrizi’nin de talebesidir Molla Câmi.
Vardı keskin zekası ve de yeteneği,
İlim yolunda kabiliyetli biriydi,
Ali Kuşçu bile onu takdir etmişti,
Bütün ilimlere vakıftır Molla Câmi.
Tasavvufta, Kaşgâri’ye intisap etmiş,
Ubeydullah-ı Ahrâr’a sevgi beslemiş,
Manzum ve de mensur eserler telif etmiş,
Nakşibend yolundadır Abdurrahman Câmi.
Şiiler, kitaplarını tahrif etmişti,
“Ehl-i Beyti sevmek Kur’ân emri” demişti.
Hac dönüşünde Tebriz iline gitmişti,
Sultanlarca sevilmektedir Molla Câmi.
Hicri sekiz yüz doksan sekizde son nefes,
Cenazesinde toplanmıştı bütün herkes,
Herât’ta kara toprak oldu ona kafes,
Kaşgâri’nin yanı başındadır Molla Câmi.
Ali Şir Nevâi, Câmi’ye övgü yazar,
Müridi Suheyli’de mersiyeyle anar,
Zamanın sultanı ona bir türbe yapar,
Sevgi saygıyla anılmıştır Molla Câmi.
Öğrenimi Timurlu Sarayı’nda yapmış,
Ebû Said devrinde ilk divanı yazmış,
Baykara döneminde de zirveye varmış,
Sultanların gözbebeğidir Molla Câmi.
Övgüleri bile hayra teşvik edici,
Sultanlara söylediği hep eğitici,
Her gün büyümüştür ona sevgi çemberi,
İlim-irfan deryası denir Molla Câmi.
Horasan’dan Balkanlara giden yol oldu,
Fatih Sultan Mehmed Han saygıda bulundu,
“Câmi ed-Dûrretü’l-Fâhire” hayat buldu,
Fatihe Mesnevi yazandır Molla Câmi.
İkinci Bayezid ile yazışma yaptı,
Sultanın ona, sevgisi-saygısı arttı,
“Silsiletü’z-Zeheb” sultan için yazıldı,
Sultanlardan övgü alandır Molla Câmi.
Ali Şir Nevâi, onun yakın dostu denir,
Şair Süheyli ise, sadık bir mürididir,
Abdülgafûr Lar-i ki; candan sevenidir,
Pek çok talebe yetiştirir Molla Câmi.
Öğrenmek ve öğretmeyi zevk edinmişti,
Arap dili edebiyatında şahaneydi,
Divanında şiir üzerine dersler vermişti,
Mesnevi eser yazmıştır Molla Câmi.
Fars şiirinin en büyük üstadı denildi,
Ona göre şiir; doğru yolu göstermeli,
Şiir, şahsi menfaate alet edilmemeli,
Şairlikte pir bilinir Abdurrahman Câmi.
Edebi ve akli ilimde doruktadır,
Tasavvufu, şiirlerle anlatmaktadır,
“Hind Üslubu” denen şiir akımındadır,
“Sekb-i Hindi”nin öncüsüdür Molla Câmi.
Edebi eserlerini Farsça yazmıştır,
Arapça eserleri de bulunmaktadır,
Türk âleminde önemli bir vardır,
Türk edebiyatına etki yapar Câmi.
Eş’ari kelamı ve Şafii fıkhını bilir,
Herât’ta bu yönde bilgiler edinmiştir,
İslâmı, Ehl-i Sünnet üzere bildirir,
Ehl-i Sünnet âlimi denir Molla Câmi.
Tarikat silsilesi, Nakşibend yolunda,
Tarikte üstadı denir Muhammed Pârsa,
Muhabbetle bakar Ubeydullah Ahrâr’a,
“Vahdet-i Vücut”culara hayrandır Câmi.
Doğu-batı tasavvufunu incelemiş,
Nakşibend yolunda güzel eserler vermiş,
Zor meseleleri güzel izahat etmiş,
Tarikat yolunda üstaddır Molla Câmi.
Hâcegân yolunu övgüyle anlatmıştır,
Bahaddin Nakşibend’e övgüler yazmıştır,
Tasavvufu, kelamcılardan üstün yazmıştır,
İlâhi yolda aşıktır Abdurrahman Câmi.
Kırk beşin üstünde eser yazdı denilir,
Günümüzde otuz bir tanesi bilinir,
Bir çoğu Avrupa dillerine çevrilir,
Medreselerde ders vermiştir Molla Câmi.
Işık içinde, karanlıkta kalan biziz,
Geçmiş başka, bizler başka terazideyiz,
Sormalı; ilimde irfanda neredeyiz,
Bizler ışıklara sırt dönmüşüz yiğidim.
Gün düşünüp, günü kurtarmak amaç olmuş,
Gelecek adına yapılan bir şey yokmuş,
Tarihine bizden başka düşman yokmuş,
Bizler nurlar içinde sönmüşüz yiğidim.
Ön yargıyı sermaye edip yürü dedik,
Tarihteki şahsiyetlere küfür ettik,
Gide gide bir arpa boyunca yol gittik,
Biz ak içinde kara görmüşüz yiğidim.
Câmi ed-Dûrretü’l-Fâhire: Fatih Sultan Mehmed Han’ın isteği üzerine Molla Câmi’nin yazdığı eserin adı.
Sekb-i Hindi (Hind Üslubu) : Doğu şiirinde bir akım adı.
Şair: Abdullah Yaşar Erdoğan
Kayıt Tarihi : 20.2.2007 16:21:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
saygılar
Gelecek adına yapılan bir şey yokmuş,
Tarihine bizden başka düşman yokmuş,
Bizler nurlar içinde sönmüşüz yiğidim.
...şiirinizi tebrik eder nur içinde sönmek değil ilham almayı temenni ederim...Mehmet Karlı
TÜM YORUMLAR (3)