Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesinde 1987 yılında dünyaya geldim.
İlköğretim ve lisenin yanı sıra üniversite eğitiminide burada tamamladım.
İlk denemelerimi lise yıllarında şiir ve düz yazılarla yaparak pek çok
amatör eser kaleme aldım.
Bir şehir kadar yakın, geçmiş tarih kadar uzaksın
Bir sevda gibi coşkulu, bir nergis gibi kokarsın
Ayın ahengi vurduğunda, alev alır can yakarsın
Methiyeler düzerimde sana, sözle anlatılamazsın..
Şimdi hangi aşk türkülerine mızrap olur dem vurursun
Hava pusluydu yağmur ağlıyordu
Tarlalar uykusuz geceye mahkumdu
Tohum toprağa aykırı olacağı günü
Baş kaldıracağı vakti sayıyordu..
Yanlarında yükü taşıyan bir binek
Sözü nasihattır bize duruşu ihtar
Ruhu gençtir onun yaşı ihtiyar
Hane-i saadetin baş tacıdır tıpkı hünkar
Kendini hakir görür etrafını eder bahtiyar..
Nefsini zulme tutmuş kalbini zikre bağlar
Kışın sert geçerde naif bedenin üşür
Isındığım ateşten utanırım bin özür
Aciz bedenim senin için olsa kömür
Yansada canım uğruna yine bin şükür..
Bezm-i elest de yazıldın gizlice mühür
Şehrin ışıkları sönük herkes uykuda
Akrep çakılı yelkovan son solukta
Sessizliğin çığlığı geceyi yırtmakta
Ne yana dönsemde sağ elim boşlukta..
Kibrit bile sigaranın yanışına yanmakta
Mısraların altında ezilmiş şairin yükü var üzerimde
Emsalsiz yadigârın ağır gelmez büyür sinemde
Yıllar geçip belirsede çizgiler çehremde
Ses etmem emanetin boynumun borcu..
Bilmezsin bu şehir sessiz her yer ağyar
Gözlerim dalarken boğazın yutkunan boğumuna
Geçen her gemiye bir isim koydum kendi adıma
Vefa demir atarken limana Hercai'nin vebali boynuna
Kanadı kırık martının acısını hissettim Çamlıca'da..
Ayasofya'nın ihtişamıyla yenik düştüm heyecanıma
Nasıl bir mecranın cenderesinde kaldık
Ateş kor olmaya yüz tuttukça daha yandık
Lâl yüreğimin dilisin, sözlerim kilitli sandık
Belki kadar kesindir yolumuz Canfeza..
Avuntular sinemin kovuğuna sığmıyor artık
Ölürken dirildim, dirilirken öldüm senelerce
Marifet özünden caymak değilmiş sadece
Bir çift sözün ardına sığınmaksa delice
Susarım, yağmurum boşalır tek celsede..
Sitem edecek kimim kaldı fani kalplerde
Sorma nerdeyim ne haldeyim
Elimde bir kağıt var bir kalemim
Kör kurşuna isabet alan bahtsız
Bir sözle musallaya giden cenazeyim..
Varlığı aşikâr, yokluğunu çekenim
Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş
Görmez cihânı gözlerümüz yâri görmese
Mir’ât-ı hüsni var ise ‘âlem-nümâ imiş
Maşallah yüreğinize sağlık...