Gizlidir benim şehrim,
Ve gizli kalacak isteklerim.
Izdırabıma,avazın yetmeyecek,
Beyhude dolanma şehrime!
Ortaçağ kalesi gibiyim,
İçim entrikalarla dolu,
Ben Ona "Güneşim" derdim.
Oysa, her doğan güneş gibi bana hayat verdi.
Ben Ona "yıldızım" derdim.
Oysa, bütün yıldızlara değerdi.
idam sehpasındayım
Ellerim bağlı,
Ayaklarım prangalı,
Düşüncelerim zanlı,
Ben ise idamlı...
Belki bırazdan,
İkimize bir yolculuk lazım
Tren ile olsun mesela
Başın göğsümde, elin kalemde,
Sen şiir yaz ben okuyayım.
Sen hiç bitirme!
Ben ise gelecek mısrayı dört gözle bekleyeyim.
İstanbul'da yapayalnızım.
Ne araba sesi duyar,
Nede vapur sireni...
Ne insan uğultusu kulaklarımı çınlar,
Nede fabrika dumanı genzimi okşar.
Gökdelenler gözüme ilişmez.
Savrulmuş duygular
Yıkılmış hayaller
Yok olmuş tüm umutlar
Darmadağınık olmuş uykular
Bir kundağa anlatmaya hazırım
Öyle terse dönmüş bendeki kavramlar.
Oysa,
Gidenle gidilmiyordu.
Ama;
Sen farklıydın.
Sen ayrıydın.
Sen bambaşka biriydin.
Öyle bir yağmur ol ki,
Şiddetin ne olursa olsun,
Sırılsıklam olurken seninle,
Tenime mutluluk katsın,
Yüzüme sevinç yaysın,
Bereket getirsin toprağıma
Ruhumu demledim kaçak çay ile;
Mardin'in o eşsiz gece manzarasında,
Bin yıllık mor gabriel manastırında,
Bir restoranta;
Seni devet ettim çay içmeye...
Eşsiz Nusaybin ovasına bakarken
Yorgun sazımın telleri gibi ne avazım çıkıyor nede dilim çevriliyor bu aralar..
Düğümlenmiş çözümlenmiyor içimdeki buzullar.
Kavrulmuş yaz sıcaklığında, ne kadar da üşümüşüm farkına varılmadan.
Bir ize dönüşmüş dağ kadar sandığım adam...
Oysa telleri parmaklarıyla ötüren koca yürekli bir çocuktu...
Kristal camların en keskin uçlarında oturur, telleri ötürürdü bir zaman...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!