Sen şimdi gidiyorsun ya,
sen değil ben gidiyorum aslında.
Ardından bir diyar gidiyor,
nur gidiyor gözümden,
sükut bir zemin üzerinde,
çığlıklar gidiyor.
Kim bilir aydınlığı şafaktan daha güzel giyineni,
pervaneye ateş olanı kim bilir?
Kim bilir saçlarıyla Marmara dalgalarını kıskandıranı,
bakışlarıyla günahlardan arındıranı kim bilir?
Sonbahardan kopmuş bir tül gözlerimin önünde,
sararmış bakışlarım ve ürpertici bir meltem,
her şey ya soldu ya da son deminde…
Hislerim cismini yitirmiş;
ne hüzün hissediyorum ne de mutluluk.
Aşka/ düştü gönül /gül aşkından /bülbül oldu
Düştü gönül/aşk közüne/ hakikat/ kül oldu
Gül aşkından/hakikat /görünmez bir/ tül oldu
Bülbül oldu/ kül oldu/ tül oldu/ Betül oldu
Bilmem kaç fersah üstündeyim yerin
Kuzeyden esiyor hafiften serin
Kaldım bir şişenin içinde rehin
Dokunmayın kafam bir hoş bu gece
Gönlüm aşk meyinden sarhoş bu gece
Aşkı senin gözlerinde aramak,
dipsiz bir mezarda barınmak gibi.
Temiz bir soluk iken yarım yamalak,
sigara dumanında arınmak gibi.
Aşkı senin gözlerinde aramak...
Yaş sekseni bulmuşsa eğer,
oturduğun her yer diken olur.
Her söz imadır sana,
her sözün altında bir şey vardır sence.
Herkesten biraz ilgi beklersin,
herkesten biraz değer...
Vakit gecenin körü
Penceremin önünde bir fidan, kuru
Dalının ucunda bir çiçek açmış
Bu fidan ölü de ben miyim diri
Boş durmaz kan çanağı
Doludur her daim
Ve her daim bulunur muhakkak
Bu çanaktan beslenen
Bir güruh müdavim
Sayıları öyle fazla değildir
Gözlerim, gözlerim...
Dünya'ya açılan birer delik,
İçimden bir çocuk bakıyor
Dışım otuz beşlik.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!