zaman...
yükü ağır bir gemi gibi
sanki demir atmış, uğradığı bu en son limana.
Ve bilemez ki;
Demirlerini kaldırmadıkca mahkumu olduğumu!
burada martıların uçmadığını,
Yokluğun kızgın cama düşen su damlası,
Yaralama beni canımın yarısı.
Yokluğunda esiyor hasret rüzğarları
Kum misali savurma beni!
Bu kalbim senin hisset asevğimi.
Daldan bir yaprak düştü
Gözlerimden bir damla yaş.
Toprak ıslandı, gözlerim nemli
Bu aşkın sonu bir vedamıydı?
Vedadır bütün ayrılıkların başlanğıcı.
Çölde susuz kalmışcasına
Vaha arar gibi koşarken sana,
Yorgun düşüp yere yığıldığım anda
Bir adımda sen gelemezmiydin?
Alev alev yanan başaklar gibi
Hep bakarım güneşin doğuşuna,
Gecenin karanlığında kayboluşuna.
Oysa ne kadar aydınlansa da dünya
gönül hep karanlık!
Bir tarafta özlem,
Diğer tarafta saymakla bitmeyen günler...
Ölüm varsa uçsuz bucaksız dağlarda,
Kararıyorsa şehirlerde dahi ışıklar bir bir
Ve tütmüyorsa bacalarda duman,
Her ayrılık oluyorsa bir hazan,
Dinmiyorsa gönülde sızı,
Karışıyorsa gündüz geceye
Güzelim!
Sevda yaşanmıyorsa bir ömür gönülde,
Küçük darğınlıklar getiriyorsa ayrılık
Ve
Sevilen gidiyorsa, seven ne yapsın?
İçimde yıllanmış,
Bir öfke uğruna koparsın aşkından
Kilit vurursun kalbine sitemdir derinden
Zamanla unutursun gün ve gün
Unutulmadığını bilemezsin
Bilemezsin hayla sevildiğini
Dünya!
Misafirin olmuşum, son durağım değilsin.
Gayem hakka varmaktır,
Sana meyil vermek değil.
Gücenme ama
Kalsamda yalansın, gitsemde...
Kavuşma dilegiyle de olsa,
ayrılırken ellerimiz,
süzülürken gözlerinden yaşlar,
hasretinin yükünü çekmektense
gözlerinden süzelen yaş olup,
topraga düşmek isterdim.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!