At nalına çarptı bir perest
Bir kaninat kan aktı gözlerinden
Heybesinde yangınlar emziren
Bir bedduaya düğümlenmezdi dünü
Belki bu denli sevmeseydi yangını ve tuzu
Uzak şehirler dolaşırdı düşünde
Daha bir uzak kaldı düşünden
Biraz ağlamak kaldı kendi içinde
Biraz sonbahara mahmuzlandı yüzü
Nikotinli mevsimler çekti nefesine, soğuk ve karanlık
Rüzgar ve hüsran
Hasret ve tufan
Belki bu denli sevmeseydi yangını ve tuzu
Bir kainat kan akmazdı gözlerinden
Ağzında bir bomba çiğnemezdi giderken
Giderken bu kadar yorgun olmazdı omuzu
Otururdu bir ağaçla bir köşeye
Başka bir ağaçtan konuşurdu
Belki bu denli sevmeseydi yangını ve tuzu
Kızıl bir kadın soyunurdu göğsünde
Paramparça olurdu dişleri sevişmekten
Kendi ülkesi de kurulurdu kendi bahçesinde
Çiçekleri ve komutanları olan
Çocukları ve sınırları olan
At nalına çarptı bir perest
Sonra kutsal bir yalan satın aldı
Şeytan pazarlayan bir yerden
Oturdu sevindi birden
Yüzü utandı yüzünden, kemikleri de sevinirken
Ağzında bir mağara denşirdi, soğuk ve karanlık
Allahı inkar eden bir muhitte
Umut koydu adını yeni evine
Oluklarından oklar damlayan
Eşiğinde aşk rehneden
Penceresiz evine
At nalına çarptı bir perest
Bir kumar aşk yaşadı kendine
Yüreğine yenildi, umutlarına el örüldü
Bir masa bir gün boyuna bir yüzüne çarptı
Bir kahkaha bir kadın bir yalan taşındı gülüşüne
Bağrında ağlayan ömrünü gördü
Bir mağaraya kustu bir avuç yangını
Karnından tuzları savrulup
Bir denize döküldü yüzü, soğuk ve karanlık
Ağladı, kimsesizliğiyle oturup...
Kayıt Tarihi : 3.12.2014 23:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!