Aç sîneni güller gibi, bir daha hayrân olayım,
Dök zülfünü seller gibi, sevdânla giryân olayım.
Sen şakı bülbüller gibi, her dertten üryân olayım
Bakıp geçme eller gibi, yanayım, büryân olayım.
Dayanamaz zevâline, hep hicrânı anar gönül
Vurulmuşum delâline, pür yâredir, kanar gönül
Neden halâ gelmedi, yoksa
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Devamını Oku
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Madem kendi duygularınız için yazıyorsunuz, kime neyi ispatlamaya çalışıyorsunuz ?
Neden özele gelen şiirle ilgili mesajları, şiirin hikaye kısımına taşımayı uygun gördünüz ?
O insanlar bilmezler mi şiirin sayfasına gidip yorum yapmayı !?
.....................................................................
Hal böyle olunca, ne okuyası geliyor insanın, ne de beğenesi !
Neden peki ..?
Tebrikler şair !!!
antoloji yetkililerini bir kez daha uyarıyorum...
cümle aleminki,
dururken neden özellikle benimkisi...
benim yazdıklarımı niye siliyorsunuz?
.......................................................
adı hırçın,
soyadı kızıldeli...
yüreğimi hep sev-sevgili...
Çok güzel bir şiir tebrikler şaire ve seçici kurul üyelerine sevgiyle...
Bu şiirin altını kullanarak sanaldan beri nara atan insanların günün birinde nara savurarak saldırdıklarından biri ile bir araya geldiklerinde kuyruklarını apışlarına kıstırmayacaklarından pek emin değilim.
İnsanlar kavun gibi koklanarak kalitesi anlaşılacak varlık değil. Kadı ki sanaldan beri kimsenin koklanması da mümkün değil. Manifestosu yabancılar tarafından yazılmış bir ideolojinin emrine beynini ve aklını verenleri takacakları hiç bir maske saklayamaz. Ya kuyrukları, ya kulakları dışarıda kalır, tanınırlar. Tıpkı burada tanındıkları gibi. Nitekim bu şiirdeki Arapça, Farsça sözcükler kullandı diye şairi Atatürk, Cumhuriyet düşmanı ilan edenlerin hiç biri şiirinde İtalyanca, Yunanca, Fransızca sözcükler kullananlara ''gık'' dediklerine tanıklık eden yoktur.
Şiiri dili nedeniyle ben de tenkit etmeme karşın tekniğini çok beğendiğimi yazmıştım. Bu bağdan yediğim üzümlerin bazısının tadı bana yabancı geldi sadece. Ama yine de yenebiliyor. Bağcının (şairin) eline, yüreğine sağlık.
Günün şiiri olması dolayısıyla Ünal hocamı içtenlikle kutluyorum. Eski kelimeler ama öyle bilinmedik kelimeler değil, dinlediğimiz türk sanat müziklerinin bir çoğun da da bu tür kelimeler vardır ve çok da zevkle dinleriz. Bu da öyle bir şiir ki okumaktan gerçekten keyif aldım. Yüreğinize emeğinize sağlık hocam. Saygılarımla...
Ünal beyi tebrik ediyorum. Sevgi, saygı ve muhabbetlerimle.
''Dil canlı bir varlıktır.'' ve bu tespit, ülkemizin yetiştirdiği önemli Dilbilimcilerden Prof. Muharrem Ergin'e aittir. Dil de doğar ve kendi kanunları içinde değişir gelişir. Süreç içerisinde bazı sözcükler kullanımdan kalkar ve yerini yenileri alır bilimsel ve teknolojik gelişmelere paralel olarak. Bu doğal bir olgudur ve bizim dlimiz de doğal olarak kendi kanunları içinde Etimolojisi, Morfolojisi, Fonetiği, Sentaksı ve semantiği ile değişerek gelişerek yoluna devam etmektedir. Bu durum, kişiler ve gruplar üstü sosyolojik ve evrensel bir olgudur. Bu süreci kimse engelleyemeyecektir. Yeni nesillerin, bu tür kullanımlara itibar ettikleri falan da yok zaten. Haa! bazıları eskide diretecektir; kendileri çalıp kendileri oynayacaklardır. Varsın diretsinler. Ancak sonuç değişmeyecektir. Ne güzel demiş atalar: ''Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı''... '
Lumumba ve Bomboko'nun hikayesi:
Önnot: Öncelikle bu yaşanmış bir hikayedir. Bununla birlikte hafızamda Lumumba ve Bomboko yer değiştirmiş olabilir. Daha iyi hatırlayanlardan düzeltmelerini rica ederim. Yine, Türkçe çağrışımı hoş olmayan Bomboko isminin böyle olması bizim için sadece bir tesadüftür. İsim aslına sadık kalınarak yazılmıştır.
Bir Afrika Ülkesinde (Sanırım Uganda. Emin değilim) çok sevilen bir lider hüküm sürmekteydi: Bomboko.
Ne var ki bu sevilen lideri istemeyen bir ülke de vardı: A.B.D. Ve A.B.D.'nin bu ülke için hazırladığı lider Lumumba idi.
Ama önemli bir sorun vardı:
Ülkede Bomboko o kadar seviliyordu ki, Amerika’nın tüm gayretlerine rağmen halk arasında ona karşı bir ayaklanma başlatma konusunda bir adım mesafe katedilemiyordu. Amerikan düşünürler (yani onlar da düşünmeyi biliyorlar… :) oturdular, oturunca da elbette düşündü, düşünürken taşındılar, yönetimlerine Bomboko'ya karşı yürütülecek yeni bir mücadele metodu önerdiler. Kısaca bu Bomboko'nun haddi aşacak şekilde sürekli, ısrarlı ve bıktırıcı bir şekilde övülmesiydi.
Bu fikir uygulandı. Israrla uygulandı. Ülkenin her gazetesi Bomboko ile başlıyor, radyo ve televizyonlarda sürekli Bomboko’dan bahsediliyor, afişleri her yere asılıyor, sokaklarda arabalar dolaşıp “Yaşasın Bomboko. O olmasa biz bir hiçtik. O bizim her şeyimiz.” Diye dolaşıyorlardı.
Çok geçmeden halk yeter demeye başladı. “Evet” diyorlardı: “O bizim için gerçekten çok önemli. Onu seviyoruz. Ama bu kadar da olmaz ki…”
Halkın bu keyifsizliği istenen tepkiydi, gündemi daha fazla doldurmaya başladı Bomboko.
Zamanı gelmişti. Zaman, Lumumba darbe yaptığında tek kişinin Bomboko için kılını kıpırdatmayacağı zamandı. Herkes zaten bıkmıştı bu adamdan ve istenen oldu. Gerisi uzun hikaye.
Gelelim bunu niye yazdığıma:
Mustafa Kemal Atatürk bu ülke için önemli biridir. Onu yaşadığı dönemin şartlarını ihmal ederek baştan aşağı hatalı kabul edenler ne kadar yanılgı içindeyse, sabah akşam karşımıza çıkıp “O olmasaydı siz olmazdınız” diyenler de o kadar büyük bir yanılgı içindedirler. Bütün samimiyetimle söylüyorum, ülkenin işgal altında olduğu bir dönemde bir büyük mücadeleyi yürütmüş bir insanı bu iki ifrattan herhangi biriyle karalamaya da kimsenin hakkı yoktur. Sonuç olarak Mustafa Kemal bu ülkenin kurtuluşunun başındaki kişidir. Ama bizi Mustafa Kemal yaratmamıştır!
Ben onu askeri mücadelesiyle seviyor, sivil uygulamalarının kimini doğru, kimini yanlış buluyor, her ne yaptıysa bu ülke için doğru olanın bu olduğuna inandığı için yaptığını düşünüyorum. Ve en azından hakkını veriyor, saygıyla selamlıyorum.
Gına getirme taktiğini kullanarak sevimsizleştirmeye çalışanlara duyurulur!
Ayrıca: Kabalaşanlar yeterince söyleyebilecek sözü olmayanlardır…
Tebrik ederim efendim...
Değerli çiçekçiçek sevgilim/ Fazlı Humar Bey.. Ben antolojiye şair olan oğlumun ısrarı ile 2 sene önce girdim ve nacizane yazdığım şiirlerimi eklemeye başladım. Burada elbette sanaldan reale taşınan güzel arkadaşlıklarda edindim. Örneğin Turuncu Radyo benim ikinci bir ailem gibi oldu ve üyeleri de akrabam gibiler. Bunun dışında kimi beni ablası, kimi annesi, kimi kardeşi yerine koydu. Hemen hemen hiç kimseyle gönül kırgınlığı yaşamadım. Saygı gösterdim ve saygı gördüm. Haddini aşanları da ikaz etmekle yetiniyorum. Bunun ötesinde kimseyle yaka paça söz düellosuna girmek istemiyorum. Antolojide günün şiirine geliş amacımız da şiirin kalitesini ve estetiğini bize yakışan üslupla yorumlamak olmalıdır diye düşünüyorum. Beni seven de var elbet, sevmeyen de. Ben herkesi peşinen seviyorum. kalbimi kıranları bile. Beni seven dostlarımın üzülmeme razı olmayışları da çok normaldir.
Ünal Beşkese ağabeyim benim feyz aldığım değerli bir kalemdir. Buraya bu şiirini beğendiğimi çok daha evvel yazmıştım. Bugün de tekrar tebrik ettim. Yaşım 70 olmasa da 53 de az bir yaş değil. Şiirde geçen kelimeler bana aşina. Gözümü, kulağımı tırmalayan hiç bir şey yok. Kaldı ki kimse yabancı kelime kullansa dahi çağ dışı sayılamaz. Bu bir zevk ve tercih meselesidir.
Ben özellikle gençleri zaman zaman düzgün ve güzel türkçe kullanın diye uyarıyorum. Evet yerine efet, geliyorum yerine geioum diyorlar. Kelime zenginliği dili bozmaz ama yanlış kullanılan kelimeler bozar. Dilimize sahip çıkma mücadelemiz yanlış kullanılan kelimeler yönünde olmalıdır.
Bir de mümkünse argo ve küfrü çıkarıp, atalım. Edebiyat sevdalılarına gönül dolusu sevgilerimle...
Bu şiir ile ilgili 122 tane yorum bulunmakta