A. Sınıf Tiyatrosu Kısa Oyunlar: 4
Baba Saatin Kaç Lira?
Yazan: Fevzi Günenç
BU OYUNDA KİMLER VAR?
BARIŞ
FARUK
GÜLER
İLKER
AYSEL
EGE
ÖĞRETMEN
ANNE
BABA
BARIŞ: (Sahnenin ortasında bir basamağa oturmuştur. Elleri çenesinde, düşünmektedir.)
FARUK: (Girer Barış’ın yayına gelir.) Ne oturuyorsun burada Barış?
BARIŞ: ………..
FARUK: Niçin konuşmuyorsun arkadaşım?
BARIŞ: Bir sorunun mu var?
BARIŞ: ………..
GÜLER, İLKER, SONAY, ÖZEN SAHNEYE GİRER; İKİSİNİN ÇEVRESİNDE TOPLAŞARAK BARIŞ’LA FARUK’U DİNLERLER.
FARUK: Canım kardeşim biz arkadaşız. Kötü bir şeyin varsa paylaşmalıyız.
BARIŞ: (Hıçkırır) Babam.
FARUK: Ne oldu babana?
BARIŞ: (Ağlamaya başlar.)
GÜLER: Ağlama lütfen Barış.
İLKER: Kocaman adamsın. Ayıp oluyor ama…
SONAY: Ne oldu, söylesene.
BARIŞ: (Hıçkırır) Babam…
ÖZEN: Anladık baban baban… Ne olmuş babana?
SONAY: Yoksa hastalandı mı?
BARIŞ: (Hıçkırır) Hayır, hiçbir şeyi yok.
FARUK: Benim babamın da hiçbir şeyi yok. Bak ben ağlıyor muyum?
GÜLER: Benim babam beni hiç ağlatmaz.
İLKER: Benim babam beni balığa, Lun parka götürür. Bazen arkadaşlarıyla yaptığı gece maçlarına bile götürür beni.
SONAY: Biz babamla basketbol oynarız, kırlara yürüyüşe çıkarız
ÖZEN: Benim babam derslerime yardım eder.
GÜLER: Onun için mi ev ödevlerinden zayıf alıyorsun?
ÖZEN: Aşk olsun Güler. Ne zaman zayıf aldım.
GÜLER: Dün…
ÖZEN: O zayıf değildi bir kere. Ortaydı.
HEPSİ GÜLER.
BARIŞ: Keşke benim babam da derslerime yardım etse.
İLKER: Etmez mi?
BARIŞ: Edemez ki.
GÜLER: Neden?
BARIŞ: Çok meşgul.
İLKER: Benim babam diyor ki, ne kadar meşgul olursam olayım, çocuklarıma ayıracak zaman bulurum…
ÖĞRETMEN: (Girer, çocuklara doğru yürür.) Çocuklar, burada toplanmış ne yapıyorsunuz bakalım?
GÜLER: Biz bir şey yapmıyoruz öğretmenim. Barış ağlıyor.
ÖĞRETMEN: Ağlıyor mu! .. (Kalabalığı izleyenlerin göreceği şekilde aralar.) Neyin var çocuğum?
BARIŞ: Hiç bir şeyim yok öğretmenim.
FARUK: Öyleyse niçin ağlıyorsun?
GÜLER: Gözüme toz kaçtı her halde.
SONAY: Yok, toz bu kadar ağlatmaz. Taş kaçmış olmalı.
ÖZEN: Taş göze sığar mı? Kum desen neyse.
ÖĞRETMEN: (Öbürlerine sitem eder.) Arkadaşınız ağlarken onunla eğlenmeniz doğru mu?
ÖĞRETMEN: Haklısınız öğretmenim ama bunu, arkadaşımızı güldürelim diye yapıyoruz.
ÖĞRETMEN: Bırak ağlamayı da kalk arkadaşlarınla oyna Barış. Teneffüsü ağlayarak geçirme.
BARIŞ: (İsteksiz) Peki öğretmenim.
SAHNE KARARIR, AYDINLANDIĞINDA BARIŞ’I YİNE BİR BASAMAKTA OTURMUŞ, BU KEZ BİR ELİ YÜZÜNDE, GÖZLERİ GİRİŞTE GÖRÜRÜZ.
ANNE: (Girer) Bahçede niçin oturuyorsun oğlum. İçeriye girsene.
BARIŞ: Babamı bekliyorum anne.
ANNE: Tamam öyleyse... (Saçlarını okşar.) Nerdeyse gelir o da. (Çıkar)
BABA: (Sahneye girer.)
BARIŞ: (Babasını görünce heyecanla ayağa kalkıp ona doğru koşar.) Baba!
BABA: Hayırdır, bugün ne hareket böyle. Bana karşılama töreni mi düzenledin?
(Neşeli) Evet baba…
BABA: Çabuk söyle ne istiyorsun? O kadar yorgunum ki, bir an önce kendimi koltuğuma bırakmak istiyorum.
(Neşesi kaçar.) Seninle konuşmak istiyorum baba.
BABA: Sonra konuşuruz.
BARIŞ: Her zaman böyle söylüyorsun baba.
BABA: Ne yapayım? Çok yoruluyorum.
BARIŞ: Bu kadar çok çalışmasan…
BABA: Size iyi bir hayat yaşatmak için buna mecburum. Çekil önümden. Bir de sana hesap mı vereceğim?
BARIŞ: Hiç olmazsa bir soru sormama izin ver baba.
BABA: Peki, haydi sor ama acele et.
BARIŞ: Sen bir saatte kaç lira kazanıyorsun?
BABA: On lira. Ne yapacaksın?
BARIŞ: Öğrenmek istedim.
BABA: Tamam, öğrendin işte. Artık gidebilir miyim?
BARIŞ: (Başını sallar.)
BABA: (Birkaç adım atar)
BARIŞ: (Ardından selenir.) Baba…
BABA: (Durur, dönüp bakar.) Yine ne var?
BARIŞ: Bana borç olarak beş lira verebilir misin?
BABA: Beş lira mı! Beş lira ha! Çıldırdın mı sen? Ne yapacaksın beş lirayı? Senin gibi bir çocuğa harçlık olarak en fazla bir lira verilir. Dondurma bile 50 kuruş. On külah dondurma alıp arkadaşlarına ziyafet mi çekeceksin? Hayır hayır! Baban o kadar zengin değil.
BARIŞ: Ama borç istiyordum. Harçlığımı biriktirip geri iade edecektim.
BABA: Saçma! Kim bilir ne münasebetsiz bir şey almayı düşünüyorsun. Senin yaşında çocuklar böyle şeylerle uğraşmaz.
ANNE: (Kapıda görünür. Babaya…) Hoş geldin… Ne konuşuyorsunuz baba oğul.
BABA: (Sinirli) Para para para… Bir çocuk babasından başka ne ister?
ANNE: Gel seni dinlendireyim. Bugün çok yoruldun yine anlaşılan. Bir kahve bütün yorgunluğunu alır. (Çıkarlar)
BARIŞ: Yine ilgilenmedi benimle… Ondan, Beni balığa, Luna Parka götürmesini istedim sanki. Uçurtma uçurmaya, basket maçına görür beni, dedim sanki.
FARUK: (Kapıda görünür.) Hey Barış, ne yapıyorsun?
BARIŞ: Hiç…
FARUK: Bizimle gelsene. Top oynamaya gidiyoruz.
BARIŞ: Gelemem.
FARUK: Neden?
BARIŞ: Gelemem işte.
FARUK: Keyfin bilir. (Çıkar.)
BARIŞ: (Kendi kendine söylenmeyi sürdürür.) İlgilenmezse ilgilenmesin. Ben de ona küserim. Ben de kendisini daha az severim. Yo, hayır, böyle olmaz. Çok yanlış şeyler bunlar. İstemesem bile severim onu. Çünkü benim babam o.
BABA (Sesi, dışardan) Barış…
(Babasının sesini duymaz. Cebinden çıkarttığı bir avuç bozuk parayı saymaya kaptırmıştır kendini.) Üç buçuk lira, dört lira… Dört lira yirmi beş kuruş, dört lira elli kururş… Dört yetmiş beş, beş lira. Hepsi beş lira. (Üzgün) Sadece beş liram var.
BABA: (Girer, oğluna doğru yürürür.)) Barış, ne yapıyorsun orada oğlum?
BARIŞ: (Suçüstü yakalanış gibidir, avcundaki bozuklukları arkasında saklamaya çalışır.)
ANNE: (Babanın ardı sıra girer. Öteden baba oğulu izler.)
BABA: (Yanına gelir.) Nedir o arkanda sakladığın?
BARIŞ: Hiç…
BABA: Hiçi avcunda saklayan bir çocuğu ilk görüyorum. (Sevecen) Bak oğlum, demin sana karşı biraz olumsuz davrandım. Düşününce yanlış yaptığıma karar verdim. Seninle barışmak istiyorum. Barışır mısın benimle?
BARIŞ (Başını sallar.)
BABA: Anlaştık. Demin benden beş lira istemiştin değil mi? İşte beş lira. Bazen çocuklar parayı ne yapmak istediklerini babalarına söylemek istemezler. Al bu beş lirayı. Dilediğin gibi kullan.
BARIŞ: (Avcunu açarak kağıt beş lirayı alır.)
BABA: (Oğlunun avcundaki bozuklukları görür.) Bir sürü bozuk paran var ha! Öbür elinde de var o kadarı galiba. Bu kadar paran varken benden neden yeniden para istedin? Ayıp değil mi bu yaptığın?
BARIŞ: Avcumdaki bozuk paraların hepsi sadece beş lira baba.
BABA: Eee, beş lira az para mı?
BARIŞ: Az değil ama yetmiyor. Beş liram daha olsaydı, senin bir saatini satın alacaktım. On lira değil miydi bir saatte kazandığın para?
BABA: Evet…
BARIŞ: İşte şimdi on liram oldu. Al bunları. İşte, bir saatlik ücretin. Bir saat de benim için çalışır mısın?
BABA: Çalışmak mı? Ne yapacağım bu bir saatte?
BARIŞ: Benimle konuşacaksın. Ne olur konuş benimle baba. Beni balığa, Luna Parka, uçurtma uçurmaya, gece maçlarına götürmeni istemiyorum. Sadece benimle konuşmanı istiyorum.
BABA: Bir saatimi bunun için mi satın almak istiyordun?
BARIŞ: Hı hı…
BABA: Oğlum! Canım! Bağışla beni. Çok kötü bir babayım ben. İnsan bütün düşüncesini para kazanmaya verince çocuklarını unutuyor. Oysa çocukların da baba sevgisine ihtiyaçları var. Tamam minik kuşum. Bundan sonra hep konuşacağım seninle. (Barış’ı kucaklar.) Beni bağışlıyorsun, değil mi?
BARIŞ: (Mutlu) Hı hı…
ANNE: (Onlara sevgiyle bakmaktadır.)
BABA: Bir saatimi satın almana gerek yok oğulcanım. Saatlerce konuşacağım seninle. Balığa da götüreceğim seni. Uçurtma uçurmaya da Luna parka da, gece maçlarına da…
ANNE: Oh oh… Peki, biz ne olacağız?
BABA: (Anneye sevgiyle bakar. Barış’a…) Zamanın hiç bir bölümü, babaların çocuklarına ayırması gerekenden daha değerli değilmiş meğer. Bunu bana öğrettiğin için sana teşekkür ederim yavrum.
BARIŞ: (Sevinçli) Baba! Babam benim…
ANNE: Çatlatmayın adamı. Bize de sarılın biraz.
ANNE, BABA, OĞUL BİRBİRLERİNE SARILIRLAR.
BİTTİ
YAZARIN NOTU:
Oyunun değerlendirilmek istenmesi halinde bilgilendirilmeyi rica ediyorum. Teşekkürler.
Telefon: 0505 553 47 44
FEVZİ GÜNENÇ
Kayıt Tarihi : 23.4.2010 07:17:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!