ŞİİR MERAKIM
Bu şiir merakım nereden geldi benim. Çocukluktan beri gördüğüm her kağıt parçasını okumak en büyük merakımdı. Yollarda bulduğum gazete kağıdı parçalarını okumak, sınıf kitaplıklarının tümünü hatmetmek yapmam gereken ilk işlerdendi.
Sonraki yıllarda kitaplar edinmeye başladım okumak için ama hiçbir zaman kütüphanelere ısınamadım. Kütüphanecilerin soğuk yüzünü görmektense okuyacağım her kitabı satın almaya kendimi ufaktan bir kitaplık sahibi yapmaya başlamıştım. En çok sevdiğim hikaye ve romanlardı.
Yıllar geçti şiirle karşılaştım. Şiirle karşılaşmam daha önceleriydi aslında. İlk okul sıralarında öğretmenim Mehmet Tombul –şimdilerde pek hayırla yad etmediğim – un dayakla ezberlettiği o meşum günler şiirle ilk acı tanışmalarım olmuştu. Bu yüzden şiiri hiç sevememiştim. Şiir demek dayak demekti. O kılık kıyafeti pek düzgün uzun boylu öğretmenimiz elinde sağlam sopası biz karşısında korkudan unuttuğumuz şiirlerle arzı endam ediyorduk. Ben akşamdan ezberlediğim şiirleri daha yarıya gelmeden korkuyor bu yüzden de o çok korktuğum sopayı yiyordum.
Yıllar yılları kovaladı ben bu arada şiirle barışamadım. Lise sıralarında ilk tanışmam başladı. Ders kitaplarındaki şiirler bile beni barıştıramamıştı şiirle. Edebiyat öğretmenimin kompozisyon dersinde şiir yazmamı salık verdiği güne kadar bir gelişme yaşanmadı bu alanda.
İlk satın aldığım kitap Necip Fazıl’ın Çile ’siydi. Severek, -hatta daha ileri giderek diyebilirim ki- içerek okudum onu. Ardından Sezai Karakoç’un şiiriyle karşılaşmış, geceleri mum ışığında okumuştum tüm seriyi… İlk şiir yazmam o günlerde başladı. Üniversite yılları ve şiir okumalarım o zaman başladı.
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta