AK SARAY BEYAZ SARAYIN KARŞISINDA
Metal Fırtına isimli roman gelecek savaşlarını ABD ve yükselen yıldız devletler Polonya ile Türkiye arasında olacak kehaneti üzerine kurgulanmıştı da şaşırmıştık. Roman serisinin yazıldığı yıllar Türkiye krizlerin etkisiyle hasta adam muamelesi gören bir devletti ve IMF’den borç alabilmek için yalvaran, IMF dirökterinden emirler alan bir ülke durumundaydı. IMF direktörleri ülkeye gelerek, icranın başına emirler vermekte, emirlerine uyulmazsa kredi dilimlerini serbest bırakmayacağı tehditleri savurmaktalardı.
Adeta bir işgal ülkesi haline gelmiş, yabancılardan emir alarak ülkeyi yönetene aciz idarecilerin elinde ve terör belasıyla parçalanmanın eşiğine gelmiştik. Ama bu gün bakıyoruz artık hiçbir dış ülkeden emir almayan, borç almayıp borç veren bir ülkeyiz. Oyun kuran bir ülke durumuna gelmemiz için 10 yıl yeterli oldu.
Dün sırf Rusya ile bazı ekonomik ilişkilere girdi diye tehdit edilen ülke bu gün tüm dünya devletleriyle istediği gibi ilişkiler kurabiliyor, ülke menfaatlerini kollayarak batıya rest çekiyor, dış politikada dik durabiliyor, dünyanın sus pus olduğu zalim Siyonist politikalara karşı çıkıyor.
Dün sırf Cezayir bağımsızlık hareketine yardım etti diye ülkenin başbakanı Adnan Menderes devrilmiş, tutuklu kaldığı Yassıada’da bir sürü hakaretlere maruz kaldığı için intihara teşebbüs etmiş, ancak intiharı engellenmiş, ne yazık ki kısa bir zaman sonra idam edilmiştir. Adnan Menderes’in ikinci suçunun da Rusya ile ABD’nin çıkarlarına aykırı olarak sanayi işbirliğine gitmesi ülkede demir çelik fabrikalarının kurulmasını bu ülkeye tevdi etmesi gösterilmiştir.
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla