DAR GEÇİT
Onu gözlerim arıyor yine. Yaş farkını hatırlamadan, statü farkını hesaba katmadan, gönül ferman dinlemiyor diyerek, onu gönlümden söküp atmaya çabalasam da başaramadan, yarı ölü, yarı diri bir hayat sürüyordum.
Onu o gün cenaze sonrası göreceğimi adım gibi biliyordum. Öğretmeninin cenazesine geleceğine emindim. Cenaze namazından sonra onu gördüm. Ama görmezlikten gelmek istiyordum. Öyle de yaptım. Derse gitmeliydim. Dersim boş geçiyordu.
Onu ve arkadaşlarını görmezlikten gelerek ilerledim. Yürüyüş yoluna gelmişim ki ece yolumu kesti. Elimi öptü. Bu dersimden sürekli kaçan öğrenci elimi öpüyordu. Ardından Çağla geldi. Onunla tokalaştım. Hocamız yaşlı değil ki dedi. Evet dedim ben el öptürmeyi sevmiyorum. Kendimi yaşlı hissetmiyorum. O ve bir kaçı az ötede durmuşlardı. Onları görüyordum. Yanlarına gelmemi bekliyorlardı. Gitmedim, gidemedim.
Gitsem iyi mi olurdu, kötü mü olurdu bilmiyorum. Ama şimdi pişmanım. Ruhum ondan büyük bir haz alacaktı.Bu ve benzeri daha önceki bir kaç davranışımdan dolayı beni ruhundan söküp atmıştı anlaşılan. Oysa onu o denli seviyordum ki. İşte bu sevgidir ki beni ona yaklaşmaktan alıkoyuyordu.
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla