Mehtaplı gecelerde yıldızlar vedâ ederken karanlığa, Yedi Tepelerin ardından güneş usulca doğmaya başlar. Öyle bir parlar ki; İstanbul kalbinin temizliği sarıya yansır. Âdeta (seni, sana bahşediyorum) der gibi’dir.
Mavi ve beyaz farkı bütünleşir. İstanbul geceleri ayrı bir konsepttir. Hangi kelimeleri seçsem de hangi cümleleri kursam incinirsin İstanbul, korkarım yalnış kelime söylemekten...
İstanbul’u size nasıl anlatsam, bilmiyorum ki! Türlü türlü duygular yaşıyorum İstanbul denince, yüreğim kıpır kıpır oluyor, çiğerlerim nefessiz kalıyor doyamıyorum İstanbul’a.
Kimi zaman İstanbul; bir macera semti oluyor, kimi zaman sessizlik elçisi, kimi zaman gül olup acıyor misss kokuyor, kimi zaman Lâle; kimi zaman sert görünüşlüdür sevmiyor karkaşayı ama İstanbul hep aynı İstanbul değerini bilene....
Bir başka güzel okunur İstanbul câmiilerinden ezânlar. Yankılanır Boğaziçi îlâh-î âşka gelir tüm varlıklar (ağaçlar, kuşlar ve niceleri...) Sultân Fâtih’in fethettiği muhteşem şehr-î İstanbul’un koynunda; evlîyâlar, erenler yatar. Şehâdete ermiş binlerce Mehmed bekliyor seni…”
Bir yanda Avrupa, bir yanda Asya kültür hazinesi saklıyor asırlardır bağrında. Birçok imparatorluğa başkentlik yapmış Dünya’nın en eski şehr-i Osmanlının gözbebeği bizlere emaneti medeniyetin ve adaletin beşiği stratejik şehir islâmbol! ..bir yüzün Avrupa’ya bir yüzün orta Asya, bir yüz Ortadoğuya bakar sevgin gönüllerden hiç tükenmez artar...
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum