8 MART ŞİİRLERİ

8 MART ŞİİRLERİ

Yıldırım Öğretmen

Karının oğlagı

Rumi Takvime göre martın bitimi, nisanın başlangıcı bu gündür. Yalnız Kıştan bahara geçiş o kadar basit olmadığından marat ayında zaman zaman kış aratmayan günler yaşanır.Anadoludaki mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırırı deyiminin söylenmesine neden olmuştur. Bu göçebe insanlar için oldukca zor sayılır. Hele hele hayvancılıkla geçinen insanlar için dahada zordur.Bu insanlar, bu günleri takvime bağlar ve sayılı günler derler.
Her yıl keçilerini Martın sellerine kaptıran Hatuç nine martın gelmesini istemezmiş, fakat mart ayı gelir ve bildiğini okur alacagını alır gidermiş.Olacak bu ya! O yıl marat ayı oldukca güzel gider ve oğlakları sele gitmez. Hattuç nine sevincindenYüksek bir kayanın üzerine çıkar ve intikam almak için rumi martın son günü olan bu gün,gırgır gecercesine:
Mart kıcına parmağım
Zıp,zıp zıplar oğlagım...
diye sevinir ve oğlaklarını yayar
..

Devamını Oku
Mürsel Adıgüzel

8 Mart Kadınlar Günü
Kadınların temel haklarını teminat altına almak için “Birleşmiş Milletler Örgütü” 8 Mart 1975 yılının da aldığı bir kararla, bu günü “Dünya Kadınlar Günü” olarak kabul etmiştir. O tarihten bu yana, Birleşmiş Milletlerin Üyesi ülkelerde, kadınlar günü kutlanmaktadır. Dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınlardır. Durum bu iken, kadın sorunlarına çare bulma yerine, zaman zaman siyasi rejim aracı olarak gösterilmiştir. Ülkeyi yönetenler, kadınlarımıza karşı daha gerçekçi olmaları gerekmektedir. Hepimiz bu gerçekleri algılamak ve anlamlı çözümler üretmek zorunda olduğumuzu, kabul etmeliyiz.
Kadınların başta gelen sorunları işsizlik, emek, ideoloji, cinsel sömürü, inanç, çocuk bakımı, mutfak, töre ve erkek egemenliğiyle sınırlı değildir. Kadın sorunları genel olarak insanlık sorunlarının bir parçasıdır.
Öte yandan Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen “8 Mart Kadınlar Gününün “İnsan Hakları, çocuk hakları, hayvan hakları, dünya çevre günü, anneler günü, işçi bayramı, dünya barış günü”nden; ya da “babalar günü”nden pek farklı bir anlamı yoktur.
Yukarıdaki özet bilgilerin ışığında bakıldığında, son yıllarda bazı kişi ve grupların “Dünya Kadınlar Günü” olan resmi bir adı, emekçi kadınlar günü diye yorumlamakta ve bu hususta ısrarlı olmaları, ayrı ve özel bir anlam taşımaktadır.
Dünyada ve ülkemizde, emekçi olmayan kadın binde birdir. Ayrıca emekçi kadınların sorunları, genel kadın ve genel insan sorunlarından ayrı değildir. Bu durum, bütünün içinde bir parçadır. Bütünde özür varsa, parçaların tümünde de özür var demektir.
Kadınlar, 8 Mart gününü birlikte mücadele etme ve dayanışma gösterme günü olarak değerlendirilmeleri gerekmektedir. Erkek-kadın eşitliği konusunda sorun yaşayan kadınlarımız, kendi günlerini kutlamalarda, öne çıkmaları bence çok önemli bir gelişmedir. Ne yazık ki bu kutlamaları, kimileri istismar ederek çeşitli ve farklı mecralara doğru yönlendirmektedirler. Hele hele son yıllarda, ülkemizdeki 8 Mart günü kutlamaları tamamen kılıf değiştirmiştir. Bunun ötesinde, kadınlarımızı özel bir amaca hizmet ettirilmek istenmektedir. Hatta çeşitli yıkıcı eylemlikler içine sokuldukları görülmektedir.
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

8 Mart denilince, eşitlik akla gelir,
Daha huzurlu yaşam, kalkınmayla bilinir…

8 Mart denilince, özgürlük akla gelir,
Dayanışma içinde, mutlulukla bilinir…

8 Mart denilince, nezaket akla gelir,
..

Devamını Oku
Zeki Çelik

Akıla durgunluk veren bir savaş,
Düşman gemileri yakıyor flaş,
Ece Abada git zafere ulaş,
On sekiz mart şehit anma günüdür.

Tarihe dalınca gözler yaşardı,
Seyit on başımız nasıl başardı,
..

Devamını Oku
Galip Kemali Günay

Merhaba............................mor sümbülüm................ kuşun burnu.. merhaba...........gül yaban,im........... ayrık otum........... gözümün sevinci..................gönlümün kaygısı................... merhaba.........................................merhaba.............mart................ kazma kürek yaktıran................. ay.......mart...... merhaba....... sevgilim.......... çuha çiçekleri....................merhaba...............al,ak, mor,sarı kavuniçi, pembe kırmızı arası..........düz... oyalı dantelli.................................merhaba aşk............ merhaba aşkım........................................................................................................... şiirin hikayesi............................. mart çuha... çiçeği..............kazmakürekyaktıran gillerden...............ziraialetlerdennim de ben..................çuhaya, marta özgü....................cemre havaya,suya.karaya...................................... öksüz kalmasın öteki aylar ve de çiçekler..........................söz kısası............. merhabanın öyküsü............. şair içinde....................yok yav.............. şiir içinde................... merhaba. ya da selamlar.....................................
..

Devamını Oku
Serap Demirtürk

8 Mart 1955 yılının karlı bir kış günü noktalanan bir aşk hikayesi... Belediye reisinin kızı Ayten' i, zengin bir aile ister oğullarına. Görücü giderler, ertesi gün bütün mahallede duyulur bu. Aynı sokakta oturan Sümerbank'ta memur olan İsmail Demirtürk, bunu duyar duymaz 'Ayten, benim gelinim olacaktı.' diye ağlar. Eşi Zeliha Hanım, onu teselli etmek ister, 'Vermezler ki bize bey.' der. 'Hem Erdal daha öğrenci, olacak iş değil bu, unut...'der. Erdal, Ankara' da askeri öğrenci olarak Veteriner Fakültesine yeni girmiştir, altı çocuklu ailenin tek umudu, en büyük çocuk.
O gün çalışırken birden dayanamaz, işten eve gelir İsmail Efendi; hanımına seslenir, 'Hadi..hadi hanım..Kız olanı, bin kişi ister, bir kişi alır...Mirat Efendilere gidiyoruz akşam, ben Ayten'i oğluma isteyeceğim....'
'Ama' der Zeliha Hanım, 'Ama oğlumun haberi bile yok, ya kızarsa... ya şehirde bir başkasına gönül verdiyse.'
'Olur mu öyle şey! ' diye kükrer İsmail Demirtürk, 'O nasıl söz! İster! '
Gece, Mirat Efendilerin kapısı çalınır, çekinilerek. Zeliha Hanım ne kadar çekiniyorsa da mahallenin büyüğü Mirat Amca'dan ve Sıdıkanımdan divanın kıyısına şöylece ilişir. Utana sıkıla geliş sebeplerini söylerler, içlerinden de kovarlar mı, kızarlar mı endişesi geçmektedir ama Mirat Efendi, kendine yakışanı yapar ve 'Bir düşünelim.' der. O gece Demirtürkler için bitmeyecek bir gecedir.
Öte yanda Mirat Efendi misafirler gidince Ayten'i, evin en küçük kızını, çağırır yanına. Güzelleşip serpildi diye ilkokuldan sonra okutmadığı Ayten'i. 'Bak kızım, seni mahalleden iki aile de istedi... Biri hala okuyor, diğeri zengin, hali vakti yerinde. Ne dersin? ' Ayten, zaten kaç gündür kafası karmakarışık olan Ayten, yüzü kızarık bir şekilde başını öne eğer, gözünün önüne pırıl pırıl üniformasıyla Erdal gelir. Geçende izinliyken annesine gitmişlerdi de kapıdan gelmiş, 'Hoş geldiniz.' demişti. O an, farklı duygular geçmişti içinden ve şimdi babası onu soruyordu ama çekiniyordu babasına cevap vermeye. Mirat Efendi tekrar sordu, Ayten başı önce, yüzü nar gibi kızarık 'Erdal' dedi. Mirat Efendi, onun öğrenci olduğunu, işlerinin zor olacağını biliyordu ama...'Peki' dedi. Ertesi gün, her iki aile de haber almaya geldi. Zeliha Hanım, aldığı 'Olur, gelin söz keselim.' sözünün şaşkınlığı ile eve nasıl gittiğini bilemedi. Şimdi ne olacaktı? Erdal'ın haberi bile yoktu. İsmail Bey, Erdal'a telgraf çekti, Ankara'dan apar topar geldi Erdal... Şaşkındı, ama mutluydu. Babası haklı çıkmıştı...oğlu da Ayten'i beğendiğini ama vermezler, diye hiç konu etmediğini söyledi. Söz kesildi. Tatilde nişan yapıldı. Dört yıl...O okul bitene kadar geçen dört yıl. Ne mektuplar yazıldı, ne ayrılıklar yaşandı, ne tartışmalar....neler neler...Küçük bir şehirdi Yozgat. Öksürsen duyulurdu. Nişanlılar...zor günler geçirdiler...Dört koca yıl..Biter mi denen dört yılda 'Evlenebilirsek...kızımızın adı Serap olsun, bu düş belki bir gün gerçek olur.' dediler ve karlı bir 8 Mart günü gelinliği karların içinde düğün resimlerini çektirdi Ayten ve Erdal'ı...Gittiler ilk tayin yerlerine genç teğmen ve eşi; dört yıl nişanlılığın bir bavul dolusu mektuplarını yakıp yok ettiler. sadece yüreklerinde kaldı yaşadıkları, vuslata ermişlerdi ya artık!
....................
..

Devamını Oku
Hüseyin Parlakdemir

ONSEKİZ MART

18.03.2013


Saldırmıştı aç köpekler
Yurdumuzu yiyecekler
..

Devamını Oku
Ali Dilki

Yine işin kötü fakir kardeşim
Ebenin damına mart karı yağdı
Seni ısıtmaz ki benim ateşim
Ebenin damına mart karı yağdı

Bu sabah vergiye ek zam yaptılar
Elinizde ne var ise kaptılar
..

Devamını Oku
Halil Şakir Taşçıoğlu

Nerede kaldın bahar, yollarını gözlettin?
Mart peçesini açıp, bir de buse kondurdu!
Alamadım kokunu, inan öyle özlettin...
O suratsız kış var ya, iliğimi dondurdu!

Hani ya mart gelince bir işaret verirdi!
Bahar yolda diyerek, bütün karlar erirdi...
..

Devamını Oku
Serap Demirtürk



İSTİKLAL MARŞININ KABULÜ - 12 MART 1921

Osmanlı Devleti'nin bir milli marşı yoktu. Fakat artık Anadolu'da milliyetçilik ilkesine dayanan yeni bir Türk devleti kurulmuştu. Bu sebeple Kurtuluş savaşımızın ruhunu ve milletimizin bağımsızlık isteğini dile getirecek bir marşın yazılması gerekiyordu.

Bu amaçla 1921 yılı başlarında bir yarışma açıldı. Yarışmaya 724 şiir katıldı. Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey (Tanrıöver) marşı, ünlü şair Mehmet Akif Beyin (Ersoy) yazmasını istiyordu. Ancak şair Mehmet Akif Ersoy, yarışmada kazanana verilmek üzere konulan 500 liralık ödülü istemediğinden yazmak istemedi. Yarışmada hiç bir şiir milli duygularımızı ifade için yeterli bulunmadı.
..

Devamını Oku
Gürkal Gençay

(insanlar; omuzlarında, “ahiret ve muamelâta dair tüm amellerini takip edecek olan” iki melek ile doğarlar. / öldüklerinde ise; iki sorgucu, münkir ve nekir’in ve de kiramen kâtibin meleklerinin huzurunda olurlar... / hayvanlarda ise böyle bir şey olmaz. / çünkü onların kendileri birer melektirler...)





Mart aylarında, yakışıklı erkek kedilerin güzel ve narin dişi kedilere geceden sabaha dek uzanan serenadına kulak tanıklığı yaparız.
..

Devamını Oku
Haşim Koç

Neşelenip oynayalım
Bahar geldi bayram bugün
Derdi kederi atalım
21-mart nevruz bugün

Gece gündüze ulaştı
Tomurcuklar çiçek açtı
..

Devamını Oku
Yusuf Önder Bahçeci

Ben, bir deli Mart akşamında, doğmuşum,
Doğmuşum, ama anamı, nasıl yormuşum,
Allah ve peygamber sevgisiyle dolmuşum,
Ben, bir deli Mart akşamında doğmuşum.


Çok çileler çekmiş, benim o zavallı anam,
..

Devamını Oku
Yunus Emre Coşan

Mart ve kedi
Kedi ve sen
Senle kedi
Martta sen

Mart ve kedi
Kedi ve ben
..

Devamını Oku
Yusuf Önder Bahçeci

Bir Deli Mart akşamında doğmuşum,
Annem bil senden çok çektim derdi,
Sadece senmisin bende çekiyorum,
Keşke beni doğurmasaydın diyorum.


Annem anlatıyor, yokluk vardı diyor,
..

Devamını Oku
Zeki Çelik

Rüzgarın şiddeti estikce eser,
El,ayak buz tutar nefesi keser,
Odun yok,kömür yok hanımım küser,
Mart ayı, dert ayı vergi ayıdır.

Giderim, geliri çoktan solladı,
Bazı kurumlarda haciz yolladı,
..

Devamını Oku
Hüseyin Yanmaz

içimde yoğunlaştı kinim
öfkeliyim mart ayına
aklım düştü yarınlara
öfkeliyim mart ayına.

bugün güneş soğuk
yarınlara küskünüm
..

Devamını Oku
Seçkin Erdoğan

“Delikanlılık ayıdır onlar için! ”

Senenin üçüncü, ayı aslandır
Tutuşup da yanar, o mart kedisi!
Çatıda gezinen, sinsi kaplandır
Partnerini arar, o mart kedisi!

..

Devamını Oku
Nesrin Pekinsel

Delilere her gün bayram,
Kedilere her gün Mart..
Deli mi olsam, kedi mi olsam?
Hem kedi, hem deli olcam..


1 Mart 2013
..

Devamını Oku
Ahmet Yozgat

1/:
Mart çimmelerinde ayaz artığıyız biz...
Tenimiz dağlıydı narla. Aşkımızı dağlayan sabahların hürmetineydi devinim. Ayazıydık Sibirin, ateşi ekvatorun... Ve yazgımız, bidayetten arta kalan yarım yavukluların nisandaki çiçek gözleri. Şimdi aşk zamanıydı. Kaderi mavi olan delikanlıların nişan gecesi ayrıyeten. Dedik ya dağlıydı bilcümle ten. Bir Nepal rahibinin peşindeydik ilk seyyahlar olarak. Ve turuncu bir ehram gibiydi düşlediğimiz geometrik yapılar kat be kat. Bir aşk ve ışk hanesindeydik sayın ki ol zamanda biz. Hepimiz ilk kez doğuruyorduk yüreğimizi. Orta çağda bir barda olacak olanlarsa çok gerideydi daha. Sabretmek gerek... Sabrederiz çaresiz...
2/:
Mart çimmelerinde ayaz artığıyız biz...
Dört bir yanda hodbinlik. Bin bir yanda harami artıklarıyla çevriliyiz. Çevremizi saransa siyahlığın şanından epik destanlardı kanlı yaş ile. Her bir şey ol zamanda kalbimizin içindeydi daha. Ve uç veriyordu zamansız uğraş ve cesaret. Harmonik hışırtılar halindeydiler. Ve habire çıkıyorlardı seddin ardından Goglar. Binlerce orfe peşlerinde ayan beyandı. Gariptir. Hepsi de 'r' sesine vurgu yapıyordu. Ve peltek bir lehçede konuşuyorlardı aşka dair diyeceklerini. Yüzleri yoktu ki bunların. Vicdanları olsun. Ya da yok muydu ibliste izan?
3/:
..

Devamını Oku