gitme
saklı pazartesilerimiz
açık güneşli havası bol balkonlarda
oyunumuzu bıraktım
karşı mahalleye ağlıyorum artık
aşk kime
belki sessizliğine bir sokağın
mayısa hazırlanan bir ağacın
kanat çırpışlı coşkusuna
gök gürülder
hevesli çocuk bakışlı
serçelerin aldırmadığı
ben ağlarım anlaşılmaz ağlamaklı
karşı mahalle yarını bekler
çocuklar babalarını bekler
kadınlar telaşlı umutlu
apartmanlar dikilir karşımıza
sokağa asfalt döküldü
yıldızlı gecelerde yola çul sereriz artık
apartmanlar istemiyoruz anne
tuzlu çekirdek ve çizgili şeker yeter
umutlu olmamıza
şeytan uçurtmalarını defter yaprağından yaparız artık
kırmızı kalemimiz olmasa da olur
biliriz ki kırmızı kalem bizim yüreciğimizde
kırmızı kalem yüreğimizde asla kapanmayacaktır
bugün okula gitmesek olmaz mı
ne çok yağmur yağıyor anne
656 no'lu sokağın çocukları
kurbağa yavrusu toplayacak
kazılmış temel çukurlarından
topaç zamanı bitti
un tutkalımız da yok
belki renkli taşlar toplama zamanı
belki de songül'üe aşk ilanı
şükran teyzeler bu öğlen sonrası müsait
annem evde yok
eve kedi getirebiliriz
kavga edebilirz abimle
arka mahallenin camlarını kırabiliriz
ama can'larını asla
dişlerim gedik
şimdi yüreğim de
songül sarı ışıklı bir evde uyuyor
hurma ağacının altında teksas tommiks okuyorum
yıldızların içinde bir yıldız var çoban yıldızı
seni ninemin masallarında ağladığı
ses tonundan tanıyorum
yıldızların içinde bir tek yıldız
havalar sıcak
çeşmeden su bekleme zamanı
süt kuyruğunda simitçi çocuklar
oyun düşleri kurarlar
kanalda yüzer yaramazlığımız
ben onları tanırım tek bu hayatta
onlarla mutluluğun tek nehrine kaçarım
adımız 656 no'lu sokaktaki kaçaklar
gitme
annemler bu akşam yok
hurma ağacına çıkabiliriz
kayan yıldızlarda dönüş öyküleri
isim şehir'e bir tek senin ismin kaldı
umursamazlığa son
solgun yüzlü ayağı sakat çocuğa
gene masal okuyalım
ama esas oğlan hep ben olayım
seni asla unutmayacağım
bak yollar gene asfaltlı
yaz geldi balkonlardan akşam bağırma zamanı
'tarzan başladıııı' 'sinbaaaaddd'
ama ben hep marko'yum
yalnız
uysal
arayan çocuk
görünmez adam
çarli
seni hiiiiiiççççç unutmayacaktır
656 sokakta evler olgun vakurluğuyla
yazlık sinema zamanını özler artık
ne tek gözlü bir odada felçli bir kadın
ne üstünden kuma atladığımız tek katlı pembe odalık
köpeğimiz cudi keneleriyle barışık
ayakları olmayan amcanın dört tekerleklisi de yok artık
arkasından günboyu ittiğimiz
bir yaz sıcağının acımasızlığında yittiğimiz
aaaaa
bu beş taş oynayan ben miyim
dokuz kale
çizgili sek sek
altın kupa
ve kızım seni kaaan'a vereyimmi de esas oğlan çarli
bitmeyecek bu türkülü şiirin
yazlık sinema mutluluğu
aaahhhh can cananım
gönül yoldaşım
arkadaşlık bu
herşeyin ötesinde bir paylaşmak bu
bitmesek desen hı
çocuk oyunları oynasak
sümüklü burnumuzu
gene kollarımıza silsek
bir göğe baksak
vurulsak maviliklere hı
türküler düşlesek
'havada kuş
kanadında hep gümüş'
güneşi sevsek tek
yıldızları hayra yorsak
uzak ülkeler dünyalar bizimdir
emekçinin gözyaşları
alın teridir
hayatı ancak ve ancak böyle bilsek
suskunluğa mahkum olmasak
bahar dağları kadar nar tanesiyiz
böcekleri bile sevdik biz
sokak aralarında yaratılmış
buruk birer süt acısı
kafalarımız 3 numara traşlı
ayakkabılarımız yok
sakınmayız hiçbirşeyimizi kimseden
bir geceleri ışık saçan taşlarımız
bir de annemizin şefkatli sayrılık korkusu,
bir de ilk aşkımız
öğretmenimizin
yeşil sabun kokulu utkusu
656 no'lu sokak'ta bir akşam yağmuru
ay ışığı ateşimi yükseltiyor
şimdi biber salça*zamanı
ya da tabaklarla halı*sildiğimiz
senin ışıkların sönük şimdi ona ağlıyorum
tornetim*bozuk
yarın diye bir şey yok
okulu artık sevmiyorum
tüm bildiğim şarkıları unuttum
annemin babamın gömleklik kumaşından diktiği
kısa boylu lastik donumla yalnız
seni
seni düşlüyorum
Kayıt Tarihi : 10.4.2008 15:19:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
anıları önünde saygıyla......
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!