On bin metre yüksekte iken, Aioi Köprüsü'nü gördünde pilot, bıraktı değerli yükünü…
Sadece 43 saniye sonra,
580 metre yükseğinde iken bomba şehrin,
Hiroşima için açıldı Cehennem'in kapıları….
Bir çocuk, bombanın bırakılması ile aynı anda hayava kağıttan bir uçak fırlatmış olsa idi, yere indiğini dahi göremeyecekti.
Öpüşmeye tam o anda başlayan çift, kaynaşacaklardı güneş sıcaklığı ile ne olduğunu dahi anlayamadan ve dua'ya başlayan kadın bitiremeden tanrılarına yakarışını, tapınağın enkazına savruluverecekti.
Güne uyanıpta tam o anda derin bir ohh çekmeye yeltenen adamın patlayacaktı ciğerleri nefesini bile bırakamadan,
Sabah sabah tam o anda eline aldığı kitabın arka kapaktaki açıklamasının son cümlesine gelemeyecekti çocuk.
Misal, bu şiiri okumaya o esnada başlayan okur, üçüncü kıtaya dahi gelemeden, mısra olacaktı bulut bulut, adına şiirlerin yakıldığı diğer mazlumlar gibi.
43 saniye…
Bir tek dakikanın 17 saniye eksiği.
Son sihirli zaman dilimi
140 bin canın, kaderlerinin kesiştiği…
Hiroşima, sakin çocuğu Japonya'nın,
Nasıl da pırıltılı, maviş bir liman kentiydin…
--------------------------
Sudaki martı, cansız kalıverdi aniden,
Karıştı bulut beyazı, kömürün karasına.
Sularda bir telaş köpüklü dalgalı
Başa gelen felakete lanetler okurcasına.
Nemli fıçılarda çaresiz bekleşen istiridyeler,
Taş kesildiler şokun kavrukluğuyla.
Rüzgarla edalı edalı salınan sandal ağaçları,
Kurtuluverdiler köklerinden bomba patladığında.
--------------------------
Pilot Albay Tibbets'in kullandığı,
annesinin adını taşıyan ''Enola Gay'' uçağınından 'Little Boy' isminde tek bir bomba düştü. Atıldıktan 43 saniye sonra, yere 580
metre kala bomba ile birlikte gök yarıldı. Kulakların zarını parçalayan,
saniyenin onbinde biri kadar kisa bir sürede gerçekleşen patlamanın korkunç sesinden önce gözleri kör eden bir ışık belirdi. O anda bombanın yarattığı
ısı 1 milyon santigrattı. Bir saniye içinde 280 metreye genişleyen bir
ateş topu kentin üzerini örtecek biçimde çığ gibi büyümeye başladı. Topun
yerde ilk değdiği noktada ısısı 5 bin santigrat derece, metrekareye düşen
basınç ise 19 ton idi. Binalar çökmeye, insan gövdeleri, kollar bacaklar
havaya uçmaya başladı. Ardından gelen, o anda niteliği bilinmeyen ışınlar
ise sağ kalanları kavuruyor, ortalığı yakıp yıkıyordu. Patlamanın ilk
anında bomba, enerjisinin yüzde 50'sini ''şok dalgası'' olarak yaydı.
Ardından yüzde 35'lik ısı ışınları, kenti acımasızca taradı. Sonuçta gelen
yüzde 15'lik radyasyon da Hiroşima'yı tam bir ''mezarkent'' e çeviren son
darbeyi vurdu.
---------------------------
Neşeyle koştu Uranyum'um bağrına cıvıl cıvıl nötronlar,
Yarıldı sevinçten atomların çekirdekleri,
Kaynar kaynar enerji taştı etrafa, can verirken insanlar,
Milyonlarca santigrat ateş/ölüm saçar fizyon dedikleri.
Sawa, en bilge balıkçısı Hiroşima'nın,
Kör oldu 'Küçük Çocuk' un dehşetli pırıltısından,
Pişmiş et oldu küçük Makiko'nun sol tarafı,
Nasıl girersiniz kanına, meleklerden saf uysal çocukların?
Japon'ların Dyonisos'u Nigimitama'nın adını alıp da ağzına
Günün ilk pirinç rakısını yudumlamaya yeltenen ayyaş,
Şimşek hızıyla görüverdi bedeninde,'Yumuşak tanrının' etkisini
Savruluverdi şok rüzgarla, alevler içinde ki bedeninin külleri.
Yüzkırkbin yürek aynı anda susuverdiler,
Sanki kulak vermişçesine çook çok önemli birşeye,
Dünya üzerinde eşi görülmemiş,
Gelmiş geçmiş en rezil soysuzluğa belki de.
Çocuklar öldü ilk önce,
Tıpkı ölümün kol gezdiği diğer her yerdeki gibi.
Tozlaşıveren yavru ciğerlerinden yükselen çığlıkları,
Eriştiler tuzlu denizin üzerinden yükselen güneşe
Gök yerle bir oldu dev mantar bulutu ile,
Zehirli yağmurları yağdıran sivillerin üzerine acımasızca,
Yitiverdi Enola Gay'in silüeti ufuk çizgisinden,
Yediden yetmişe tüm insanlar acıyla yollarda erirlerken.
------------------------------
Saat 8.45. Gürültü, ışınlar kayboldu. Ancak kentin üzerine kara yağmur düşmeye
başladı. Kara yağmurun radyasyon olduğu sonradan saptandı. 1 km. çap içindeki on binlerce insan iki dakika içinde yaşamlarını
yitirdi. 2 km'lik bir çap içinde kalan tüm binaların yıkıldığı görüldü.
Pek çok kişi yanık vücutları ile yeni bir saldırı korkusu yüzünden kentten
kaçtı. Bu alanın dışında kalan binlerce insanın yanı sıra kızlı erkekli
öğrenciler yardım seferberliği ilan etti. İnsanlar kül olmuştu. Yanık
içindeydiler. Kadın mı erkek mi oldukları giysilerinden bile
algılanamıyordu. Cesetleri ailelerine teslim diye bir olgu söz konusu
değildi. Çünkü cesetler kül olmuştu. Yardıma koşanlar da radyasyonun varlığından
habersiz oldukları için ışınların etkisi altında kalıyorlardı. İnsanları
ateş basıyor, mideleri bulanıyor, kusuyor, ishal oluyor, vücutlar kanıyor,
saçlar tutam tutam dökülüyordu. Çoğu kişi adım atamayacak aşırı yorgunluk
içindeydi. Bu olay radyasyonda etkilenme ile orantılı olarak 10 yıl
boyunca Hiroşimalıların yakasını bırakmadı. Lösemi, kanser olayları doruğa
çıktı. Onuncu yıl sonunda Hiroşima'da ölenlerin sayısı 150 bine ulaştı.
------------------------------
Sen Kageki, bomba daha ulaşmadan yeryüzüne,
Dinmez bir aşkla karısını kucaklayan adam,
Nasıl bir insandın, sevimli mi?
Güler miydi arkadaşların yaptığın şakalara
Sen hayatta fütursuzca yüzen bir güleç yelkenli iken?
Babasının Kendo sopası ile,
Sabah erkenden oynamaya başlayan,
Asil samuray ruhlu İsao,
Yaşasaydın gider miydin atalarının izlerinden,
Geçer miydin kahpe hayatın tüm demlerinden..
Yerle bir olan Şinto tapınağında,
Göğe bakıyor yaşlı gözlerle
Her bir yanı kavrulmuş rahipler.
Gökte bir büyük totem misal,
Mantar bulutu kederle yükselen.
Hayatta kalıp ta, ileride kolsuz bacaksız
Çocukları olacaklar,
Şaşkın şaşkın bakınıyorlar etraflarına.
Ummadıkları için böylesi bir dehşeti insanoğlundan,
Tanrıların gazabına yoruyorlar katliamın sebebini.
--------------------------------
O gün 2 yaşında bir kız çocuğu olan Sadaka Sasaki on yıl sonra lösemi
teşhisi ile hastaneye kaldırıldı. İyileşeceği inancı ile kâğıdı katlayıp
(origami) bir turna kuşu yaptı. Bir daha yaptı. Bir daha, bir daha, bir
daha... Çünkü yaşamak istiyordu. Onun için turna, özgürlüğün, barışın,
yaşamın simgesiydi. Ne yazık ki 8 ay sonra öldüğünde geride 1300 turnalık
bir zincir bırakmıştı. Bugün Hiroşima'ya giden herkes kentte en az
kâğıttan bir turna bırakıyor Sasaki'nin, Sasakilerin anısına!
--------------------------------
Ya sen, ismi dahi unutulan, asfalta yapışmış adam,
Yiten baharda açan vişne tomurcuklarına,
Son baharın olduğunu duyumsayarak
Bakabildin mi doya doya.
Dolunayın suya vuran ışıltılı aynasında,
Sonrası olmayacağını bilemeden,
Arıtabildin mi ruhunu tüm yalınlığınla…
Patlayıpta bomba, yokolunca Hiroşima,
Atlantiğin öte yanında,
Çok daha farklı bir telaşe vardı.
Başardıkları için naralar atıyorlardı,
Leş yiyen sırtlanlar gibi,
Bombacı Yankee köpekleri.
Doruklarına taze günün olgun ışıklarının omuz verdiği,
Çam kokulu bir tepe üzerinde,
Şerefli bir şekilde sonlandırmak için hayatını kuvvetli Honda,
Ukei ayini sonrası Seppuku'ya hazırlanırken,
Duman duman yokolan şehri gördü de,
Karnını deşecek, gırlağına girecek kılıcını kaldırıp havaya
Katiller diye haykırdı gökyüzüne tüm gücüyle.
Katiller….
16 Temmuz 1945'de Saatler 05: 24: 45'i gösterirken, Hiroşima katliamından 20 gün önce, New Mexico Alamadordo'da bu felaketin provası perdelenmekteydi. Alman tehdidi ile başlanılan, iki milyar dolarlık, 200 000 insanın büyük bir gizlillikle çalıştığı, 2 sene içerisinde kimseden habersiz orta ölçekte üç kentin çöllerde kurulduğu Manhattan projesi'nin ilk çocuğu şafaktan hemen önce sınanmaktaydı. Patlama ile alev alev yanan bir jetin içinde yukarı doğru fırlayan iğne başı büyüklüğünde parlak bir ışık karanlığı deldi, ardından korkunç bir beyaz ışık çölü ağarttı. O gözleri karanlık eden anda, projenin lideri Oppenheimer'in aklından kutsal Hindu destanı Bhagavad-Gıta'dan bölümler geçti:
'Bin güneşin ışığı
Doldursaydı bir anda bütün göğü,
O Görkemli'nin ihtişamına benzerdi tıpkı...
Dünyaları yıkan
Azrail'im artık ben. '
O çan biçimli alevin bir saniyeden daha az bir süre boyunca verdiği ışığın şiddeti yer yüzünde o ana kadar elde edilmiş her hangi bir ışığın şiddetinden daha büyüktü. Başka gezegenlerden de görülmüş olabilirdi. Merkezindeki sıcaklık güneşin çekirdeğindeki sıcaklığın dört katı, yüzeyindeki sıcaklığın ise on katından fazlaydı. Altındaki toprağı göçerten basınç 100 milyar atmosferin üzerindeydi. Yaydığı radyasyon dünyadaki bütün radyumun verdiği radyasyonun bir milyon katına eşitti.
Yıldönümü anısına, patlama saatinde Hiroşima'dan salınan bin beşyüz güvercin, ahenkle süzülürken gökyüzünde, tüm bu olanlardan nasıl da habersizdi…
Ağlarım türümüzün acziyetine…
Umut dolu bir turnayı da siz havalandırın...
http://web.archive.org/web/20000815222021/www-personal.umich.edu/~adysart/origami/crane/
Kayıt Tarihi : 4.8.2005 12:48:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Ahmet Ferit Coşan](https://www.antoloji.com/i/siir/2005/08/04/6-agustos-saat-8-15.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!