1/:
Kozmik küllerden doğan bir galaksiydi aşkın ülkesi...
Ve göz göz loş koridorlar... Birim birim bin bir donlu ateş odası... Sonrası biraz daha genişliyordu samanların ışk benekli istanı. Kafkas dağları mıydı yalçınlaşan sinirle? Ardından Alpler mi yoksa? Ya da yok yok Toroslar... Yoksa Kaf dağında bir ak filiz kaknüs kuşu...Muydu? Kozmik küllerden doğan bir galaksi. Miydi? Bu ötüş o türküydü belki de. Heyula bir cüce devdi. Biz ise abartılı bir şekilde büyüyorduk. Daha sonra bir yorgunluk çöküyordu zamana. İvme normale yöneliyordu kırılarak. Düşük volümlü bir ilahiydi mekanın sesi...
2/:
Kozmik küllerden doğan bir galaksiydi aşkın ülkesi...
Ayna yürüyordu fotoğraflar üstüne. Gnostik bir postacıya emanettik. Ve onun elindeki mazruf biz miydik? Yazgımız mıydı yana yana dirilmek? Bilemezdik ki. Kozmolojiks ilanların gereğiydi bu popüler şişme. Ve tüm yolları kaplıyordu otuz beş angström dalgaboyu. Soğurma çizgisindeydi sis Ve molekül kavimlerinin zamansız göçü. Ben bütün bunları kimden mi? Tabii ki bir karanlık maddeden öğreniyordum nükleik tedrisatta. Ve de hem içiyordum ilk on üzeri otuz üç saniyesini zamanın. Hem kendimi biçiyordum kozmik bir terzi gibi. Atomik eğitim şekillendiriyordu herkesi...
3/:
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla