Bugün, 21 Mayıs 2024. Günlerden Salı ve sen bu satırları okurken muhtemelen vakit gece yarısına yakın saatler olacak. Bugün, 21 Mayıs 2024; doğum günün senin…
Sana yaş günü hediyeni vereceğim bu satırlarla, belki de seni bu evrende en çok mutlu edecek şeyi hediye edeceğim sana; yokluğumu. Direndim, çabaladım, bu olmasın diye çok gayret ettim fakat geldiğimiz noktada her şeyi, düzeltmeye kalkıştıkça yok ettiğimi idrak ettim. Sana armağan edebileceğim en muazzam, en muntazam hediyenin yokluğum olduğuna karar verdim.
Sana yazıldığını, içinde adın geçmese bile baştan aşağı sen olan, seni anlatan kafiyesiz şiirlerimi bile -bir daha asla göremeyecek bir daha asla duyamayacak olduklarını bile bile, “attım ben onları, yırttım attım” diyecek kadar kıymetsiz, değersiz, ehemmiyetsiz ve manasız bulmuş olmanla başlayan süreç bugün; 2024 yılının 21 Mayıs’ında son bulacak. En azından son bulması için canhıraş şekilde çabalayacağım. Zira başka şansım da çarem de umudum da kalmadı.
Sen bu satırları okurken yine her zamanki gibi beni manipülasyon yapmakla suçlayabilir, içinden yüksek sesle haykırarak “inanmıyorum” diyebilir, inanabilir, anlam veremeyebilir veya ne bileyim anlamsız şekilde ifadesiz bir halet-i ruhiyede olabilirsin. Ancak ben, seni sevdim! Bunu açık yüreklilikle ve sana rağmen söylüyorum. Ben seni çok sevdim.
79 adım ötemde bana geel dediğin anlarda geçen 3-5 saniyede belki kalbimiz 79 kez atıyordu. Şimdi o 79 adımı katedip yanına gelmeyeyim, kapına gelip yüzünü görmeyeyim diye duacısın. Atilla İlhan demiş ya hani, “Beni sevmiyordun bilirdim, bir sevdiğin vardı duyardım!” diye… Tam olarak öyle biliyor musun? Bir sevdiğin vardı; duyardım! Duydum… Duymakla kalmadım, bangır bangır çalan müziğe eşlik ettiğini, o Cennet bildiğim gözlerini büyüte büyüte “O’nu çok seviyorum” diye feryat ettiğini gördüm… Bir sevdiğin vardı, bilirdim, duyardım, görürdüm… Gözlerime bakarak “ben Sameti seviyorum” dediğinde gözlerim yerinden çıksın, kör olayım; kulaklarım sağır olsun hiçbir sesi duymayayım diye ağlamıştım günlerce… Ben seni ne büyük sevmiştim bir bilsen…
Bari yüzünü göreyim diye direttiğim, bari yüzünü göreyim diye sendelediğim, bari yüzünü göreyim diye tükettiğim kendimden sana koskoca bir yokluğumu hediye ediyorum bugün. Yarın, yokluğumdan başka hiçbir şeyim olmayacak sende.
Yakın olana uzak düşmek hüzün rak yetermiş insana… Aramızdaki 79 adım artık binlerce hatta milyonlarca kilometre; binlerce hatta milyarlarca yıl… Ne yaptımsa olmadı, ne dedimse duyulmadı ve ne yandımsa sönmedi. Senden istediklerlimi bana veremezsin zaten, gün olup kavuşsak bile yetmeyeceksin’den bari yüzünü göreyim’e kadar küçülttüğüm, azalttığım isteklerimi neticede Barileri de elimden alarak yok ettin. Bana koskoca bir sensizlik kalırken sana da koskoca bir bensizlik armağan ediyorum şimdi.
Aklıma gelmeyeceksin değil; aklımdan çıkmamanla başa çıkacağım. Gelmeyeceğim kapına, dertlenme rahatsız etmeyeceğim seni. Dertlenme Zeynep, sen de benim yüzümü görmek zorunda kalmayacaksın. Hüzünlenme Zeynep, asma yüzünü bir daha sen de benim yüzümü görmek zorunda kalmayacaksın artık. Bari yüzünü göreyim dedim, yeterdi, yetecekti… İstemiyorum dedin.
Ben sana gelemem diyenle seni o kör kuyularda bir başına bırakacağımı mı sandın diyen aynı kişiydi Zeynep. O zaman ben de senin yüzünü görmek zorunda kalırım diyenle nerdesin diye soranın hiç mi suçu yok diyen aynı kişiydi Zeynep. Bana, yüzümü görmeyi hak etmiyorsun diyenle bir şey oldu ben sana aşık oldum diyen kişi, aynı kişiydi Zeynep… Duyanlara duymayanlara, soranlara sormayanlara ben O’nu çok seviyorum diyen kişiyle yum gözlerini nefesini tut; seni seviyorum diyen kişi aynı kişiydi Zeynep…
Eşeği bir gün bir düğüne çağırmışlar, o da yüzü asık şekilde düğüne giderken birileriyle karşılaşmış. Hayırdır yüzün neden asık, düğüne gidiyorsun işte diye sorulunca eşek; “Eşeği düğüne çağırdılarsa ya odun bitmiştir ya su” demiş. Benimki de biraz o hesap işte. Bana seni seviyorum dediğin vakitlerde ya duyun gelmiştir, ya bir boşluk kaplamıştır içini. Bana ben sana aşık oldum dediğin vakitlerde ya boşluk doldurmuşsundur ya da heveslerine malup olmuşsundur. Bana nerdesin dediğin vakitlerde ya heyecan aramışsındır ya da ne bileyim işte odun lazımdır, su bitmiştir…
Ben sende bir hevestim Zeynep. İstediğin kadar, istediğin miktarda, istediğin şekilde kullanıp arzun, hevesin bittiğinde her defasında kapının önüne koyduğun bir çöpten ibarettim. Bunu yaparken ulan gözyaşlarım da mı yalandı, gel be adam, ben sana aşık oldum, seni seviyorum gibi çeşitli materyaller kullanıp gözlerimde bir tek senin gördüğün beş çizgiyi bile harcamayı ihmal etmedin. Çünkü sen O’nu seviyorsun… Çünkü sen Samet’i seviyordun…
O’nun seni sevmediğini bile bile, sırf kendince iyi bir insan profilinden ayrılmak istemeyişinden, ailenden annenden çevrenden aman bir laf gelmesin diye, bak Zeynep boşanmış diye bir laf duymaktan ölümüne çekindiğinden, kendin olmadığından olamadığından, üstelik sen de onu sevmiyorken O’nu seviyormuş gibi davranmak zorunda hissettin kendini. Kendini de beni de çevrendeki herkesi de kandırdın.
Aynı arabanın içindesiniz dediğin herife aynı arabanın içinde benden kilometrelerce uzağa giderken serenatlar yapmak da zaten bir tek sana yakışırdı. Hayatına giren herkesi bir şekilde aldatmış bir insandan bana sadık kalmasını, beni gerçekten sevmesini, bana bir adım atmasını ulan hiçbir şey olmadı bari yüzünü görmeme müsaade etmesini beklemek ne büyük bir aptallıktı anlatamam.
Git Zeynep, yolun açık bundan sonra. Tesadüfen veya bilerek bir daha denk gelmemek en büyük arzum bu saatten sonra. Hak etmiyorum senin yüzünü görmeyi. Çünkü hak etmiyorum bari yüzünü görmeyi. Çünkü gerçekten sen hak etmedin içimdeki binlerce senle kurduğum dünyayı. Benim sevdiğim, yanıp aşık olduğum, kendini sevda gözlerini Cennet bildiğim kadın sen değilsin. Tüm suç bende, evet suçun tamamı bende ki seni gerçekten beni sevdin sandım. Tıpkı senin de beni sevdiğini sandığın gibi…
Benim en iyi arkadaşım yok demiştin, değil Zeynep. Senin en iyi arkadaşların var; duyanlara duymayanlara aşk şarkıları haykırdığın arkadaşların, çok sevdiğin bir kocan ve onun çevresindeki sana üç kuruş kıymet vermeyen arkadaşları, uzun burunlu fotoğraflarını paylaştığınız salak saçma samimiyetsiz whatsapp gruplarınız falan var… Whattsapp demişken; girmedim Zeynep! Girmediğimi sen de çok iyi bildiğin için Samet’in hesabına girmediğimi anlama fırsatın olduğun halde o videoyu silip yok etmeyi tercih ettin. Allah işte; uzun burunlu o seni pespaye rezil bir dangalak gibi gösteren fotoğrafı paylaştığını da gördüm… Üstelik bunu en yakın arkadaşlarınızdan biri gösterdi bana; çok eğlendik dediği duyanlara duymayanlara onu çok sevdiğini haykırdığın videoyu seyrettirdikten sonra…
Hak etmiyorum evet! Ben seni de yüzünü görmeyi de hak etmiyorum. Tıpkı senin hak etmediğin duru, tertemiz, saf, yalın, gerçek, büyük, üç sevdaam gibi!
Sana bensizliği armağan ediyorum. Bu yaş günün de hediyem bu, bundan sonraki her doğum gününde baki kalacak olan yadigarımdır sana bu bensizlik. Yokluğum varlığına armağan olsun Zeynep. Sevsen, ah bir sevsen, az biraz sevsen bari yüzünü görmeme müsaade etmeyi bırak o zaman ben de senin yüzünü görmek zorunda kalırdım demez, diyemezdin! Sevsen, az biraz sevsen ve o gözyaşların yalan olmasa onu çok sevemezdin! Sevsen Zeynep, çok değil az biraz kıymet versen beni bu yokluğa mahkum etmeyi, kendine bu yokluğu reva görmeyi seçmezdin…
Dedim ya, 21 Mayıs bugün… Şimdi birazdan, seni son defa görmek için herhangi bir şeyi dümen tutacak ve odanın önünden geçeceğim… Sonra da bu satırları sana bir şekilde bir vesile ulaştıracağım… Okursun, okumazsın… Şiirlerin gibi belki bunları da “yırtar atarsın” bilemem ama bu satırların ardından gelecek yokluğum, hiçliğim bundan sonraki ömrün boyunca benden sana kalan tek yadigar olacaklar…
Doğum günün kutlu olsun. Hak ettiklerinle, tercihlerinle, doğrularınla, yalanlarınla, çok sevdiklerinle, sevmeyip de seviyorum diye rol yaptıklarınla, gülüp eğlendiklerinle, kocanla… Doğum günün kutlu olsun.
Kayıt Tarihi : 21.5.2024 17:00:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Çizgili Mavi](https://www.antoloji.com/i/siir/2024/05/21/21-mayis-dogum-gunu-vedasi.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!