Ekim ile Aralık arasında kışın yüzü soğuk,soğuk kendini göstermeye başlamıştı. Zorlu, çetin bir kış olacağının haberini verir gibi soğuk dalga, dalga geliyordu. Başını kaldırdığında, kıraç, yazı, yaban, seyrek,sakalı çıkmamış bir gencin suratındaki kıllar gibi, ağaçlar yayılmıştı. Çevreye, çevredeki kuşların, göçün sonunda ağaçlara, kara, kara üzüm gibi konmuşlardı.
Çağıldayarak akan suyun hızı kesilmiş.Yeniden yağacak olan karların erimesiyle yine eskisi gibi coşup çağlayacaktı. örklenmiş kıratlar,son, yeşilimsi çayırların yayılımını yapıyorlardı. Koyunlar sürü halinde yazın bitimini, kırda kalan kırıntıları gevişliyerek, derenin diplerinde azalmış su birikintilerini içiyorlardı. İçerken de kulakları en ufak bir harekete ürkecek tetikte bekler gibi işlerini görüyorlardı.
yumuşakbaşlı rüzgarların kanatlarında bir yer bul bana
suyun ışıltılı sesleri aksın bir yanımızdan,
bir yanımızı defneler sarsın...
demir kollarının yumuşaklığında uyanayım sabahları
zeytin ağacının gözlerinde büyürken bir çekirdek