1/:
Burası 9870inci sektörüydü,
On sekiz bin alemin...
Gılmanlar barmendi şu sunakta,
Vildanlar ateşten daha keskin içkiler sunuyorlardı,
Burnu “şahi” toptan daha büyük ve savaş kaçkını yarım zaferlere.
Ama her dikişte tepelerine alev kupalarını,
Zaferlerin bayrakları yırtılıyordu en zayıf hattından.
Hatta alemlerin gönderleri kıpkırmızıydı.
2/:
Yazmaya durmuştum ya,
Kendi şiirimin saklı aşkını ve hüzünlü yaşamını.
Tendürek’ten usulca eğildim güney çöllerine,
Bildiğim lisanla sordum Barbayani’ye:
“Fet dutromi kerlerti? ”
“Boşver.” deyiverdi karanlığın lordu.
“İmitasyon.”
“Boya yani.”
***
O zaman şaşırdım ki kabaran okyanus gibi,
Erciyes bile şaşırmaz bana benzer,
Ilıman temmuzda yağan kar altında.
Ağzımı koluma silip bir yudum daha aldım heroşiirden,
Bir şaplak indirdim kamçatka yarımadasına.
Son Tunguz “Hop! ” dedi.
“Burasını babanın zafer alanı mı sandın? ”
“Aldandın.”
3/:
Ben de bir Yozgatlıydım oysa Tunguzistanda da olsam,
Zavallı bir adam, Ahmet’tim yani,
Kapkalın kemik, ipince sinir ve kapkanlı ettim...
Ya da ben öyle sanıyordum.
Aldanıyordum...
Bunu bu son Tunguz’a nasıl anlatacaktım?
Bilemiyordum...
Kayıt Tarihi : 12.4.2006 14:38:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!