1/:
Böyle hikayet ederler ki ekabir,
Bir bir yaşayarak aşka ve yaşama dair ne varsa:
“Cebi yoktur efendiler kefenin.”
Benekli bir sabah sapanıdır ıslık ıslığa dönen,
Atılan Davudi taşla vurulurum, daha hayalim cenin...
***
Her mahmurluğunda uykumun yakalanırım,
Gecenin 2.30’una ensemin en sığ yerinden.
Savrulurum kozmik bir hububat harmanında,
Ve savrulurum zamansız tekerleğine evrenin.
***
Ey yüreği büryan...
Ve beyni üryan şahidim!
Ve ey suskun muhafızı serhadıkainatın son kalesinin!
Bağdaş kurup agnostik surlar eteğine telvenin falına bakan albız...
Ya da kitapta okunan, kelami kadim tarifiyle debelenen arz...
Veya her akşam seddi delmeyi erteleyen Gog and Mogog...
İki kulak aram bir kaval borusudur benim,
Bu yüzden sevmem çobanın karakoyunu suya indirişini,
Ve bindirişini seyisbaşının kör oğlanı çıplak taylara.
Sur’umu kendim üflemektir emelim,
İki elim kanda da olsa kendi kısrağımı geceden yemlemektir.
Biline ki dediğimi yaparım,
Üflerim ateşi ve yüreğimi yemlerim ve bana ait olan her şeyi,
Dalarım kadim ve lahuti satırların daracık aralarına.
***
Ellerimdir yanar.
“Ko bırak yansın hısımoğlu! ”
Kanar uzağımda bir ânım.
“Ko bırak kanasın be hısımoğlu! ”
O an dürülür zaman.
“Ko bırak dürülsün be hısımoğlu! ”
Bilinmez bir amelle açılır perde.
“Ko bırak açılsın be hısımoğlu! ”
Kuantumun temeline işlenmiş cifri şifreyi sezerim.
Derunî...
Kozmik sübhanekeyi okur gözlerim...
Kayıt Tarihi : 28.3.2006 14:37:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!