Sokakları inletti tank bot sesleri
Darbeyle uyandık 12 eylül sabahı
Radyolarda hasan mutlucan eserleri
Darbeyle uyandık 12 Eylül sabahı
Demokırasi diğe faşizim geldi başa
Korku saldılar insanlara dağa taşa
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Kötü günler hep geride kalsın diledik, başaramadık. Yüreğine sağlık güzel çalışma....
Şimdide çok farklı şeyler yaşanmıyor.. O yıllarıda çok iyi hatırlayan biri olarak.. Güzeldi
Gönül dostu; güzel şiiriniİki defa okudum. Beğendim. Gönlüne sağlık. Selamlar.
Değerli M. Şutanrıkulu,
Öncelikle belirtmek istediğim bir gerçek var. İnsanları düşünceleri ne olursa olsun mutlaka saygıyla karşılar, yaşam haklarına, kişiliklerine, inançlarına ve ideolojilerine her zaman mesafeli yaklaşırım. Benim için sorun kişilerin neleri düşündükleri değil, ekmeğini yedikleri memlekletlerine ( vatanlarına ) nasıl baktıkları, uluslarını nasıl değerlendirdikleri, evrensel insan haklarıyla birlikte yurttaşlık haklarını nasıl anlayabildikleri çok daha önemlidir. 12 Eylül tarihinde ben 39 yaşındaydım. 12 eylül öncesini ve sonrasını yeterince tanıdım. Tarafsız bir insan gibi izledim. Bana inanıp inanmamakta özgürsünüz. İnansanız da, inanmasanız da bunlar geçmişte yaşanılan gerçekleri değiştirmeyecektir. Yaşadığımız bugünler 12 Eylül'ün getirdiği yanılgının daha çok ilerlemiş boyutundan başka bir gerçeği göstermiyor. O günlerde ülkemizdeki sağ-sol çatışması; fanatizm, faşist düşünceler, özellikle TBMM'de çok çok uzun süren bir başkanın seçilmemiş olması, halkı temsil eden tüm parlemento üyelerinin meleketi ve insanımızı unutarak rehavet içinde sadece kendi keyflerini düşünmesi ( hiç onaylamadığım ) bir darbeyi başımıza getirmiştir. Çünkü bu darbeyle başlayan, yurtsever iyi niyetli insanlara yapılan baskılar, günümüzde oradan hız bularak bin kat daha artarak bugüne gelmiştir. Özelleştirme denilen 'vatanın satılması' bu dönemden sonra başlamış, Avrupa gümdük birliği denilen ve ülkemizi açık pazar haline getiren, ulusal değerlerimizi bir ölçüde yok eden emperyalizm adeta ülkemzde davet edilmiştir. Devlet devletliğini, insanımız insanlığını, ulusumuz ulusal karakterini bu dönemden sonra yitirmeye başlamıştır. Çünkü 12 Eylül ülkemize, demokrasinin Cumhuriyet nimeti yerine, bağnazlığın şeriat ve tesettür düşüncesini getirmişti. 12 Eylül 1980'den günümüze kadar durmadan sattık yedik ve Türk insanını borçlandırdık. Kişi başına düşen gayri safi milli gelirimiz yıllık 11 bim dolar civarındayken tüm bizim ülkemize komşu ülkelerde bu rakam bizden çok fazlaydı. 12 Eylül bağımsızlığımıza ve cumhuriyetimize karşı yapılan bir haksızlık sayıldı. Doğruydu bu düşünce... Ancak onu hazırlayanlar adeta onları davet ettiler. Her gün bu ülkede 50-60 kadar cinayet işleniyor, geceleri korkudan sokağa çıkamıyorduk. Devlet yoktu, devleti yönetenler kendi çıkarlarının peşindeydi. Şiirinizi dikkatle okudum. Düşünce sizin düşünceniz. Ben sadece saygı duyuyorum ama bu düşünceyi iyi ve doğru değerlendirmeyi de ayrıca önemsiyorum. Paylaşım için teşekkürler. Sonuç: 12 eylül çeşitli açılardan incelendiğinde her iki yönüyle de değerlendirilmesi gereken bir olay olarak tarihin yargısıyla yüzleşmek zorundadır.
Duyarlı güzel yüreğinize sağlık, o günler gitsinde bir daha gelmesin yediden yetmişe herkesi acıtan inciten bir dönemdi
sizi ve kalaminizi kutluyorum..
ZERRİN TAYFUR
Her darbe gibi 12 Eylül de gençliği,işçiyi susturmak ve sindirmek için geldi.Sendikalar,stk lar birer birer kapatıldı.Örgütsüz işçiler,öğrenciler patronlar tarafından kapitalizmin vahşi çarklarında rahatça sömürüldüler.Darağaçları gencecik bedenlerin gözlerindeki güneşi boğmak,aydınlık gelecekleri karartmak için sabaha karşı cezaevi avlularına kuruldu.Devlet eliyle bir nesil sistematik işkencelerden geçirildi.Ne yazık ki hala hesabı sorulmadı.Duyarlı yüreğinizi ve şiirinizi kutluyorum.saygıyla
duygu ve anlam yüklü şiiriniz..kutluyorum.bir zamanlar sağcılar solcular aleviler müslümanlar dendi birzamanlarda dinliler dinsizler,türbanlılar açıklar...önemli olan eşit haklara sahip laik bir ülkede kardeşce yaşamak değil mi...sevgiyle saygıyla...
yaşınızı bilmiyorum ama o kadar yanlış şeylerden bahsediyorsunki bu şiirinde ben şahsen bunu reddediyorum çünki 11 eylül ve öncesi olmadan 12 eylülden bahsedemessiniz ben tenkit etmeden size 11 eylül öncesini araştırmanızı tavsiye ederim ve öldürülen insanlar elindeki gazete yüzünden katledilenler mehsep kavgaları ve altı aylık benbeği balta ile doğrayanlar bunlar masummu ve silah tüğtcarları bunların uznatıları şimdi dindar iş adamları yani 123 frekan solda 22 frekans sağda herkez bir bölgeyi işgal etmiş ve hesap sorabilen yok yaşı büyültüp asılanlar hakıında ne biliyorsunuz 10yaşında nufusa kyıt olup kayda göre küçük olduğundan cezadan yırtanlar hakkında fikriniz ne ya bunların yaptıkları demokratık ortam gereğimi birilerinin dur demesi gerekiyordu ve kısaca ben 12 eylül öncesi ve sonrası polistim halkın içindeydim ve o halktan geldim kimse camiden alınmadı delilsiz kimmse yargılanmadı fatsa mahkemelerinde dakdilo yoktu ve 20 ülkeden müşahitler izliyordu şimdi soruyorum özel yetkili mahkemelermi demokratik 227 gün iddianame olmadan tutuklulukmu yoksa bunun adı siyasetin diskalifiye ederek tek hükümranlığımı yani diktatörlükmü, savcıya talimatlar yağdıran adalet bakanımı demokrat faşizim nedir kelime kökeni, nedir biliyorsan bekliyorum tekrar gözden geçirmenide tavsiye ederim
Kutlarım, çok anlamlı şiiriniz, beğeniyle okudum.10+ Saygı ve Sevgiler
Bu şiir ile ilgili 9 tane yorum bulunmakta