İnsan hastalanmıştı
Kılcal damarları,derisi,elleri beyni fethedilmiştİ.
Müthiş bir hızla harekat devam ediyordu
İnsan yeniliyordu...
Bir yandan parlak nutuklar atılıyor
Öbür yandan habire yeni fabrikalar açılıyordu
Göz yaşı yakıtlı fabrikalar genç insanlar istiyordu
Bir odun göz yaşı,bir fikir insan başı
İnsan başı kaynatıyordu kazanlar
Çiçek bakışlı çocuklarda olmasalar
Çiçeğin güzelliğine itiraz ederdim diye yanarmış ateş
Böyle söylüyorlar...
Zaten bende biliyordum
Tebdil geziyordu mendaburun ruhu
Diktatör zevkinin kıl isteğiyle
Hep yasa dışı yazıldı yazılar
Gecenin hileli kündesinde
Güneşin bile kemikleri çatladı.
Nereden çıkmıştı bu,nereden gelmişti bunlar
Yada kimler sarmıştı başımıza? ..
Zindanlar tom amcanın emriyle açıldı
Ülkeme milyonlarca şeytan saçıldı
Gül cumhuriyetinde diken diktatör
İşkencetör çıktı karşıma
Zulmün soy kütüğüne bir portre daha düştü beynim
Soluğum hızlanıp saniyelerin beyninde vınladı
Bütün insanlar benim yanıma toplandı
Kimi kör gözünü kimi topal ağağını sürüdü
Kaburgasız bir genç kaburgasını kaldırdı
Aç insanlar ellerindeki insan etini bıraktı
Susuzlar göğü içti
İşkence bir ölüm gibi hepimizin üzerinden gelip geçti.
Hayallerimi topladım insan çiçeğiyle
Anne çiçeği,yar çiçeği,yıldelenler icat ettim kendi kendime
Yusuf yüzler,gül yüzler çizdim jopların sapına süs diye
Sonra yattım yüzyıllarca ömür dağlarında
Bir ejder saldırdı gece Oğuzhan ın sesiyle haykırdım
Zulüm atını besmeleyle yaktım gündüz gece
Ayetlerden abdestlerden zırhlarla donandım
Onlar bilek oldu ben yürek
Göğüs göğüse yıllarca savaştım
Acayip canlı anladı tehlikeyi
Bir avuç içindeki bir milyon çehreyi
Üzerime habire ateş üfledi
Bir gece gizlice hücremi zehirledi
Bir daha bir daha teker teker aldı götürdü yarenlerimi
Ama yinede o ışık hüzmelerini bir türlü kesemedi siyah giyotin
O işkencelerini ben harflerimi saldım üstüne
Hak savaşı hukuk savaşı insan savaşı verdim kıyasıya
Sevgi sağdım inancımdan kültürümden
Mücadele sütünden zindanlar yedirdim evlatlarıma
Yılmadım sözlerden jandarmalar çıkardım
Yirmi dokuz bin bölük sözle
Kelepçeli metropoller oldum gümbür gümbür gürledim
Yanık yanık sevda türküleri hasret türküleri
Yaktım gündüz gece...
Boşluk bir daraldı bir açıldı
Gözleri kan çanağı gibi yapıştı atar damarıma
İleri harekat devam ediyordu
Haksızlık meyveleri ballanmıştı hazanda
Binbir kıymık çiçeği zehir içiriyordu arılara
Arılar emir almışçasına sağ koldan
Çeviriyorlardı pastayı
Şeytan sarısı gibi elleri dalıyordu mahremime bal diye
Sonra menfaat döktüler üstüme
Hücremin delikleri açıldı sürüler daldı cismime
Üç yüz elli beş milyon sene yendim
İnsan fethediliyordu ak ciğerimide kaybettim
Ama yinede ötesine,ötesine ta ötesine geçtim boyutun
Üç boyutlu düzende dördü beşi yaşadım kılcal damarlarımda
Çarmıh çiçek,falaka çiçek,elektirik çiçek
Açlık ve uykusuzluk çiçeklerini doğurdum tabiyata
Katır tırnağı uçurumda açarken idam çiçeğide hemen yanı başında
Anne çiçeğine,eş ve ülküdaş çiçeğine
Hasret ve özgürlük çiçeğine gebe kaldım kalbimden
Sadece idamı doğurduğuma pişmanım onu çok seviyordum
Burada ey harfler icat edin göz yaşlarınızı diye
Ağaç psikiyatristi bu adam not düştü
Hasılı kendi kanımda yüzdüm milyonlarca sene
En uzak yoldan gönül otağına fazla bir şey kalmamıştı
İnsan fethediliyordu kara ciğerimide kaybetytim
Dışarıda geçici çareler aranıyordu
Bir ara demokrasi bulundu
Fakat oda olmadı
Demokrasiyi dehrasi yaptılar
Ve insanları yine diri diri yaktılar
Nihayet o zalim canlıyı gördüm bir gece
Bu dev bir bitti okurlarım
Korktukça büyüyor kaçtıkça azıyordu
Atar damarım ağzında oluk gibi kan akıyordu
O kinle ben sevgiyle sıktım
Doğruyu söylemek ve haklı olmaktan güç aldım
İlk çocuklar geldi yanıma,tertemiz çocuklar yapıştı koluna
Sonra doğurduğum sözler,kelimeler,harfler çıktı herifin sırtına
Ardından çiçekler geldi
Bin bir mecazla gül renkli karanfil kokulu bıçaklar kesti bitin ayaklarını
Kıyasıya bir savaş başladı aramızda
Anneler babalar eşler yapıştı alçağın saçına
Bir bir yoldular bitin bitmeyen zulümlerini
Milyonlarca kilometre zincirleri kemirdi kuşlar
Şiirler zemzem boşalttılar Kabe den
Bitler işkence ateşlediler mukabeleten
Ama ben yinede dalga dalga büyüdüm
O dalga dalga küçüldü
Sonra küçücük bir bit oluverdi yanımda
Omuzunda binlerce sırmalı madalyayla
Bir zavallı gibi sürünürken insanların önünde
Elimi kaldırdım ve bastım kafasına
Çat diye çatladı
Sonra ne kadar insan kanı içtiyse
Hepsini açtı tarihe
Kayıt Tarihi : 19.3.2007 13:11:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kandırılmıştı gençlerimiz. yunlar, oyunlar oynandı Ülkemin ve ülkemin güzel insanları üstüne.
Hala oynanmıyor mu?
Bir zavallı kalkıp başörtüsüne küfür ederken, bir zavallı Hrantları öldürüyor, cümle alem, medya hranta sahip çıkarken amacı nedir? Kimin neyin oyununa alet oluruz biz?
Yüreğinze sağlık.
Oniki Eylülü daha iyi ve daha güzel imgelerle anlatan bir başka şiir okumadım bunun üstüne.
Yürekten kutluyorum.
Ne zalime teslim ol
Ne de zulme eğil
Baban sana gül ekiyor
Annen karanfil
Ağlama bebeğim hadi gül
Güz gülleri var daha
Elbet teslim olur
Bu kara eylül
Mahmut nazik 12 eylül 1980
ONYIL SONRA EYLÜL
Düşüme girse
İnanmazdım
Bu ihaneti
Bu riyayı
Bu teslimiyeti
Hani şiire düşen
Sevdalı bir hüzündü eylül
Bu nasıl dil
Bu nasıl hal
Bunun sonu hayır değil
Hoşça kal allın teri hoşça kal
Delikanlım
Sen yinede gününü gülüşle
Ne teslim ol
Ne de eğil
Bilirsin kıştan sonra bahar
Kıştan sonra gül
Umudunu kesme yarından
Sen yinede gül
Mahmut nazik 12 eylül 1990
DOST KALEMLERDEN BAŞKA BİR EYLÜL
Eylül Karanlığına Yürüyen
Masallar anlat bana, iyilerin kazandığı
rüzgarlar dağa vurmuş silahlarıyla.
Dağlar ağlıyor
yürek sancılı.
Denizler kırık bir umut
parıltısı yangın yeri yakamozların.
Türküdür bu sevgilim
kırılmış kolum kanadım.
Çöktü kabus gibi
sonbaharın eylülü..
Karartıyor güneşin gözlerini,
gözlerimden gözlerine
ışık sızmıyor,
gözlerinden bir karanfil damlıyor..
Dönüşümdü
o gün herşey
milattı,
umutlarımızdı
karanlığa gömülen..
Tut ellerimi sevgilim
sancımızı yenelim,
o gülleri
gözlerinde görmek isterim,
eylül karanlığına yürüyen...
Yazan: Necip Tırpan
Mehmet YUSUFLAR
TÜM YORUMLAR (58)