Düştü hüznün en son damlası,
Lacivert mavi dalgalara.
Gün, cumartesi
Mevsim, son yaz’ın
Devrildi koca çınarım
Ve takvim diyor ki…!
Bugün üç kasım…..
..
Ayırma gözlerini gözlerimden bu gün
Böyle saatlerce bak böyle günlerce
Kalbime gizlice,gizlicedoldu sevgin
Gözlerin ateşini kalbime boşaltarak
İnanmak ah bir çocuk ruhuyla inanmak
Beni sevdiğini bir huzur hasretiyle inanmak
..
Bak birgün daha geçti sensiz
Bir takvim yaprağı daha karıştı tarihe
Ve hasretin bir gün daha arttı
Bu soğuk kasım gecesi
Dün haber aldım senden
Ayrılmışsın sevgilinden ağlıyormuşsun
..
1 Merhaba kasım
Sonbaharın son, ömrümün ilk ayı,
Kalbimde yerin ayrı
Tam olarak anlamadığım
Garipsediğim bir duygu
Unutamıyorum seni
Aklımdasın hep.
..
Bu gün 24 Kasım, yine başlar tacısın.
Tüm gönüllere sultan, dertlerin ilacısın.
Elleri öpülesi çok mübarek insansın.
Çok kutsaldır mesleğin, korunacak ilk cansın.
Her büyük işte imzan,her iyide sen varsın.
..
Koca bir umut dünyası senle yaşadığım
Dilimden düşmeyip, değişmeyen tek EZGİ
Bitmek tükenmek bilmeyen
Koca bir sevda nağmesi…
Ne yıllara sığdırılır hasretin
Nede hasretini anlatmaya yıllar yeter
İki saat,iki gün,iki ay,ve işte iki yıl
Bizim sevdamıza zaman mı yeter…
En özel sevdayı sende tattı yüreğim
Sevgisini, sadakatini,saygısını içinde pekiştirdi
Bulmak istediği o yüreği sende buldu
O ki şimdi koca bir sevda tutkunu…
Ezgi yârim sevdiceğim
Sevdamızı o küçük yüreğinde
Kocaman onurla taşıyan yârim
Ben seni tanıdıkça bir başka (deli) sevdim..
28 kasım 2009’ dan 2011’e doğru giderken her an yanımda olduğun için teşekkür ederim varlığım,anlamım.28 kasım 28 kasım 28 kasım…
..
Bu kalbimde tükenmez bir dertti
Nefes nefes ömrümü tüketti
Böylece Kasım ayıda bitti
Dallar yapraksız, ben yine yarsız
Gönlüm sıcaktı, bakışlar karsız
Hayatı yaşadım yapa yalnız
..
bir on kasım sabahı,
ağaçlar yaprak dökmüş,
kuşlar çaresiz,üşümüş,
sanki doğa küsmüş.
bir on kasım sabahı,
gökyüzü karalar bürümüş
..
6.
dönerim karanlık sokaklardan
gece sorgulamaya başlar
felsefenin kadim sorularını
sakinleşmeye meyl eder
umudun ve direnişin ezgileri
..
SUDABİ (((HALK ŞAİRİ SUDABİ)) KERTİLLİ SÜREYYA AYDIN
13 ŞUBAT 2015
SİVASLI HALK OZANI VE HALK ŞAİRİ KADİR KILIÇ HOCA BUGÜN İTİBARİYLE KERTİLLİ SÜREYYA AYDIN,A İCAZET İLE MAHLAS VERDİ ===HALK ŞAİRİ SUDA-Bİ mahlasını İCAZET VERDİ...KERTİLLİ SÜREYYA AYDIN (((HALK ŞAİRİ SUDA-Bİ))
Kadir Kilic:
Rahm eyle serimde olan savasa
Rakipler ediyor bizi temaya
Elbette pervane döner atese
..
Bugün hava güzel ve soğuk…
Gün aydınlık ama biraz soğuk…
Işığını atıyor dünyaya güneş,
Ama bugün biraz soğuk…
Sen kandırılmış duygulara anlam,
Sen sımsıkı sarılışlara mana! ...
..
Tam beş yıl önce bu gün doğmuştun
bilemessin yavrum ne çok mutlu olmuştum
senin kıp kırmızı yanakların benimse biraz rengim solmuştu
Ailemiz,dostlarımız hep birlikte yaşadık o 9 kasım mutluluğu
Yıllar çok çabuk geçti bak okul çağın geliyor
gün geliyor anneler yıllar yerinde dursun istiyor
..
Senin hasretinle bütün gözler yaşarsın,
Yaşlı bütün gözler bugün yine on kasım,
Her günümüzde her anımızda sen varsın,
Büyük Atam sen dünya durdukça yaşarsın.
Acı bir sonbahar rüzgarı idi esen,
On Kasım bin dokuz yüz otuz sekiz günü,
..
Kasım kokuyor
Buram buram Kasım…
Hazan terliyor
Issız avuçlarımda…
Yanık bir şarkı düşüyor dilime
Uzak Haziranlardan…
Ve kulaklarımda
..
ATAMIZDAN MEKTUP VAR(Gülce-Buluşma)
Diyor ki mektubunda:
“Efendiler! ...
Aferin size,
Sizi takdir ediyor ve alkışlıyorum! ..
Her on Kasım sabahı,
..
Bugünde gelmedin yine çaresiz gözlerim seni arar, gidiyorum sevdiğim bir kasım sabahında sensizlik çok ağır geldi bana.
..
Bir gökçe fidan,
Bir gonca gül,
Enver Zengin'i nereden bileceksiniz?
Dayımdı,
Canımdı,
Bir gün ölümü seçti,
Kendini dipsiz bir kuyuya astı...
..
Kasım da dönüyorum Istanbul'a sensiz,
Karanlıkken gece poyrazken rüzgar,
Sandallar açılamıyorken denize,
Kasım da dönüyorum sana saçlarımda aklar,
Kafamda bere...
Güneşe hasret değilim senin olmadığın,
..
Kasım benim ayımdı.
Altısının yedisine karıştığı bir güne aitti
Aldığım ilk nefes.
Kasım benim, neşem, eğlencem,
Sevincim, mutluluğumdu.
..
(22 mayıs 2006 FN- 22 mayıs 2011 BLN)
Bilindiği gibi,yaklaşık üç hafta önce,’’Tanrılar Ülkesinde Aşk’’ adlı romanım kıtap severlerle buluşmuştu.Roman olumlu ve yapıcı bir çok tepki aldı.Bu adı geçen roman 2011 yılının yayın programına alınan ilk çalışmasıydı.Yayın programına göre bu yıl dört romanım yayınlanacaktı.Nitekim programa alınan ikinci romanım olan,’’Tanrıyı Üzdüğümü Meleklerin Ağlamasından Anladım’’ bu ayın (mayıs) 20-25’i arasında okurlarıyla buluşacak.Daha bir önceki romanın sıcaklığı hissedilirken ikincisinin kitap severlere sunulmasına karşın ister istemez bir takım tepkiler aldım.Gelen tepki ve öneriler üzerine 2011 yılı yayın programımı kapatmam gerektiğini düşündüm.Normalde eylül ayın sonları ile kasım ayı başlarında iki romanımın daha yayınlanacaktı ancak ortalama her ay bir roman çıkarmanın bazı kaygılara neden olacağını da düşünerek eylül ve kasım aylarında piyasaya çıkması düşünülen iki romanımı da 2012 yılı yayın programına aktardım.(Belki yıl sonuna doğru bir tanesi daha çıkabilir,kesin olmamakla birlikte.) Sözkonusu romanlar uzun zamandan beri yazılmış,üzerinde uzun yıllar titizlikle çalışılmış kitaplardır.
‘Tanrılar Ülkesinde Aşk’ adlı romanı dokuz yıllık bir emeğin sonucuydu.Bu mayıs ayının 20-25 tarihleri arasında çıkacak olan ve daha şimdiden adı duyurulan,’Tanrıyı Üzdüğümü Meleklerin Ağlamasından Anladım’ romanı 2006 yılının mayıs ayında yazılmaya başlandı ve gün gün yapılan gözlemlerin analizlerini içerir.Roman kahramanı El Adam’ın yaşadığı talihsizlikler 2006 mayıs 22’sinde başlamıştı.Romanın özellikle mayıs ayı ortalarında kitap severlere sunulmasını kitap kahramanlarına duyduğum saygıdan yaptım.Bu yüzden bu romanın okurlarıyla buluşma tarihi benim için bir miladdır diyebilirim.’Tanrıyı Üzdüğümü Meleklerin Ağlamasından Anladım’ romanımda (beş buçuk yıllık bir emeğin sonucudur) Bayan Gümüş’ün,kendisini sonsuz seven aşkı El Adam’ı (Yusuf) hırsına kurban edişini darmatik durumları var.Mavi Menekşenin çağdaş destanı bu roman da,Bayan Gümüş deliler gibi aşık olduğu eşi El Adam’ı 2006 yılının mayıs ayında bir gece yarısı evden kovması ile başlayan hüzünlü yılları betimleniyor.El Adam bu vakitsiz kovulma ile yaşadığı ruh kırılmasını kimselere anlatamaz,zamanla erimeye başlar.Kovulmayı içine sindiremez ve herşeyden elini çeker,kendisini benliği içinde yoketmeye mahkum eder.Yaşadığı hüzün beynine (sonunu getirecek) dayanılmaz ağrılar sokar.Geçmişinden kopup gelen çığlıklara yenik düşen M.B Gümüş onun yokluğuna dayanamaz ve büyülü bir hüznün baskısı ve engin pişmalıklarla aramaya koyulur.Ancak onların aşkı bir Alman Yazarın dikkatini çektikten sonra aslında sıradan bir tutku gibi beliren sadakatlerinin derin bir geçmişi ve sonsuz bir aşkla kök salmış olduğu anlaşılır.Yazar Bayan Helenburg,El Adam ile M.B Gümüş’ün aşklarının mitolojik açısını keşfeder ve bununla ilgili araştırmalara başlar.Bulgularını ‘Sadakat ve Mavi Menekşe’ adlı bir kitapta toplar.M.B Gümüş’de aramalarını sürdürür; tesadüfler El Adam’ı hiç ummadığı bir yerde,mavi menekşelerin kabul ettiği bir yerde bulmasına yardım eder ama artık iş işten geçmiştir.Hüznün ve aşkın sonsuz yolculuğu bu çalışma sonradan M.B Gümüş’ün sadakatsizliğinin tablosuna dönüşür; kendisini aşkla sınayan Tanrı’yı üzdüğünü derin acılarla anlar.
..