1 Mayıs
Yaşasın içinin emekçini bayramı!
Alanlara inmeye meydanlar çıkmaya,
Hak aramaya,
Eşitliğe, kardeşliğe, barışa, sevgiye!
İşçiyle omuz omuza.
Tarladaki emekçiyle,
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Beni zincire vurdular.
Emek suçundan,
Gözlerimde kaldı.
Bir dilim ekmek,
Ve sigaram....
Emekçinin emeğini yiyenlere yazıklar olsun...sevgiler yolladım kalemine.
melek ayaz
Değerli Ali Asker dostum, şiirin içeriği ve taşıdığı anlam çok yücedir. 'Emek en yüce değerdir', emeğin ve alınterinin aktığı ve işçinin, köylünün haksızlığa uğradığı günümüzde, bu şiirin anlamı çok yücedir.. İşçiden, emekçiden, köylüden, alınterini toprağa akıtanlardan konuşulmuyor artık... Ne yazıkki her şey çok gerilerde kaldı sanki.. Ama şunu unutmamalıyız ki, işçinin tek yürek ve tek yumruk olduğu gün herşey daha güzel olacaktır. Bugün 5 kuruş kazanayım diye ölenler, yarın bunların hesabı sorulacaktır.. Kendisine 'müslümanım' diyenler, Hz.Muhammed'in sözüne itibar etmiyorlar artık. 'İşçinin alınteri kurumadan hakkını veriniz' diyor, peygamberimiz.. Onların hiçbirşey bildiği veya uyguladığını sanmıyorum. İşte gerçekler ortadır.. Bakalım yarınlar neyi gösterir.. Saygılarımı sunarım.
Sayın Ali Bey, bu şiirine şapka çıkartılır. Her dizesine imzamı atarım. Kutlarım da.
Eleştirinize gelince; gücenmiş, kırılmış, kızmış değilim. Olumlu olumsuz istediğinizi yazabilirsiniz. Şimdi benim yazdığım gibi. Bir başka şiieinizi de yerden yere vurabilirim değil mi? Bunda aynı görüşteyiz sanırım. Yazdığınız eleştiriye ben de yanıt verdim. Ama, yazdığım bir kısım tümceler anladığım kadarı ile sizi kırmış. Böyle bir niyetim olmadı, olamaz da. Özür dilerim.
Sanatın içine tüküren densizi biliyorsunuz sanıyordum, gazetelerde çok yazıldı,okundu. Daha da her şeye burnunu sokmaktan geri durmaz!
İslam mı Müslüman mı , Gündüz mü gece mi bilinmez, sakalı göbeğine kadar sarkmış şeyhi de iyi bilmeniz gerekir! Fatmalara Fadimelere ettiklerini çok okuduk, izledik. Şimdi içeride olması gerekir ama bu yasa çıkaranlar olduğu sürece bunlar içeride fazla kalmazlar!
Ağzından bal damlatıyor gibi her yazılanı yalayanların olduğu üzere bir köşe yazarı ulema(!) 13 yaşındaki kıza neler ediyormuş okuyoruz. Bir din bilgisi öğretmeninin, iki imamın birisinin 14 yaşındaki kızını hamile bırakıp, diğerininkini de taciz ettiğini de daha dün okuduk, okuyoruz. ..
Dikkatli okursanız, sizi suçlamadım, sizin kişiliğinize bir şey yazmadım. 'Sanırım.....diye başladım. Arkasından da öyle iseniz diye ....sürdürdüm.' Hedefte, o safta, o görevde olanlar olduğunu anlamanız gerekirdi.
Bunu açık açık,' arkadaş ben o yazdığınız kişilerden değilim. Öylesini de kabullenmem. Ben de karşıyım öylelerine' diyebilirdiniz. Ben de şimdi öğrendiğim üzere, 'ÖYLE OLMADIĞINIZA SEVİNDİM, MUTLULUK DUYDUM'.
Kırmak gibi bir niyetim olmadı, olamaz da. Eleştirinizi silmedim. Sizi engellemedim. Biliyorsunuz bunları yapabiliriz! Silmem ve engellemem de. eleştirilere açığım. Ama, bazı gerçekleri de doğru olduğu halde yanlış sayanlara iletmeyi görev bilirim. Yıllarca öğretmenlik yaptım. Doğruyu öğretmeyi görev bilirim. Yalan veya yanlış yazmışsam asıl o yalan ve yanlışların gösterilmesini isterim.
Yanlış anlamadan ötürü bir dost kazandım demek ki! Öyle mi? Dost, öyle ise ben haklıyım. Yazdıklarım sizin kişiliğinize değil, orada belirttiklerimedir. Esenlik dileklerimle.
Emekçilerin sesi, sömürülenlerin sesi, bu seslerasla susturulamayacak.Sömürgecilerin sonunun başlangıcını görmekten mutluyum...Selamlar.
Enternasyonal marşının şiirsel yüreği olmuş söyledikleriniz. 'İşçinin emekçinin bayramı' hala biber gazında boğulur. ' Gün gelir ' gün gelir... İşçinin emekçinin bayramı olur.
yüreğinden sevda eksik olmasın.
Şiir beşinci mısra içinde anafikrini haykırmış: Eşitliğe, kardeşliğe, barışa, sevgiye!
Kardeşimi tebrik ediyor başarısının devamını diliyorum.
Sevgili kardeşim : Ali Asker Çataltaş
1 Mayıs gününde, emeğin ve baharın bayramında yorumum sayfanıza geliyor, Baharın müjdecisi, papatyaların, tomurcuk beslemekle meşgul gelincikleri selamladığı, dağların, ovaların zümrüte boyandığı bu bahar günlerinin; size ve sevdiklerinize sağlık, mutluluk huzur içinde bir ömür müjdelemesini diliyorum.
Mayıs ayının kır çiçeklerinin bütün güzellikleri ilhamını, en coşkulu bir şekilde kalbinize versin. ve kaleminiz nadide eserlerin altına imza atsın...dileklerimi sunuyorum.
Her şey kardeşimin ve sevdiklerinin gönlüne göre olsun.
Beğenerek ve saygı duyarak okuduğum bu şiirinize Tekirdağ'dan Tam Puan gönderiyorum.
Dr. İrfan Yılmaz. TEKİRDAĞ.
Susmak zulmun kamçısıdır.Sorgulayan,duyan,emeğinin hakkını bilen,ona sahip çıkan insanların yaratacağı insan onuruna yakışır dünya umuduyla,yazan kaleme,duyarlı yüreğinize selam ve sevgiyle.
Sevgili Ali Asker...İsmini sevdiğim için sayfana geldim. Yanılmamışım...İşçinin olmadığı, işçi sınıfının yok sayıldığı bir ülkede demokrasi olurmu?
Emeğe ve emekçilere saygı duyulan bir ülke için uyumamalı halk...Sevgilerimi bıraktım tüm şiirlerine...
Orhan Çapan
Evet, yarınlar bizim, susturulsun silahlar, 1 Mayıs ancak bu kadar güzel dile getirilebilirdi.
Yüreğine kalemine sağlık Ali bey.
Evet, yarınlar bizim, susturulsun silahlar, 1 Mayıs ancak bu kadar güzel dile getirilebilirdi.
Yüreğine kalemine sağlık Ali bey.
Bu şiir ile ilgili 17 tane yorum bulunmakta