Bir köşeye sıkıştırılmış, bugün Türk diyemiyecek, yarın adımı söyleyemeyeceğim dehşetiyle karşı karşıya olan ben, düşünmeliyim şu an halimle ancak:
Barış korunmalı! Kutlamayı becerebilmek başarı temelidir!
1……….Türküm ben! Önce Türk olarak ne biliyorum derim elbette…
Göktürk-Oğuztürk-Atatürk tarihimizin izleri olarak:
:::::Puta tapıcılık çağında Göktürk’ün şahadet parmağı ne anlatabiliyor bana: kilise ve minarelerin uçları göğü gösteriyor olduğuyla, Tek tanrıcılığın başlaması izlenmiş, ilk indirilen kutsal kitap Zebur, Tevrat, İncil ile Kuran’a davet etmiştir yüce Allah, tanıtılmıştır Göktürkler ile… bu özelliği Kuran ile şahadet ettiğime, Amentu billahi dua’m ve güven duygum bilincimdir… Türküm ben! İman, inanç ve güven doluyum…
Türk milletini yüce kılan şaşmaz, sarsılmaz duyarlığı ise insanlık aşkı…
:::::Öyleyse, bütün dinlerin hem saygın seveni, hem tanınmasına yaşam irademle önderliğinde sevgiye güçlendiren yenilenmenin çağdaş uygarlığa bir sağduyu sağlığıyla, Atatürk önderliğinde millet aşkı duygusuyla, geçmişe bir teşekkür, geleceğe bir ebedi gençlik güzelliğinde:
bir bebek ruhuyla titrek laik cumhuriyeti Büyük Millet Meclisi kuruluşunu 23 Nisan Çocuk bayramı, idaresinin hep bu hassas insaniyet ve 19 mayıs gençlik bayramı ilan edilerek, hep damarında asırların asilleştirdiği kanıyla gençliğe amade edilecek bilgi ve çalışma azmidir… Büyük millet aşkı duygusuyla vatanın bölünmez bütünlüğüne bağımsız karakter sahibi olmanın, yurtta ve cihanda barış anlayışına köprü olabilme ödevine gücüm:
Türkün doğuşudur düşünmek! diyorsam, Ne Mutlu Tüktüm Diyene! anlamıyla, insan olduğuma çalışkanlık ve güveni, yaşatarak yaşamayı başarmış olarak insanlığı sevmek denilen millet yüceliğidir…
::: Dünyanın dönüşü, bir beşikte gibi edasıyla bağrındaki doğa
Sen nazlı Yeryüzü’m! Seni çok seviyorum!
…Hikmetin, nimetin başım gözüm üstüne! Göz yaşım su akan dua’m Sana!
…Aşk köprüsünde ilhamı içe kalmıştım! Rüya gibi yaşam misafirliği soluğum
…Teşekkür doldum sana!
Dünya, doğayı bu beşik nazı edasıyla barındırıyorken, Allah cennetini müjdelemişken, boyun eğmeyi başarmak olan dinlere itaat etmişken, bu bağımsız karakterimde cennet aşkını cennet vatanımda, yüreğimi vatan toprağına gömerek, damarımdaki asil kan ile her an sulayacak titizlikle korumayı adil iman ediyorken, Türklüğümden, dinimden
Beni mi utandıracaksın? Ey sefil ruhlu mahluk zavallılığı! Çekin elinizi Anayasamdan!
Allah’ın katında cennetine nail olmak değeriyle, yeryüzünde vatan o haktır…
Vatan o cennetim olarak titrek ruhumla aşkını, damarlarımdaki kanımda taşıyorum canımı. Beden ve ruhumun birliğidir: Canım
Canım Türk Milleti! Canım Türkiyem! Can bu vatan!
Ruhum bedenimde misafir, er veya geç gidecek...
Öyle sağlıklı bir iman güveniyle inanıyorum ki
Allah katında son sorulan soru olacaktır: İnsanlar mutlu mu?
Mutlu muydun? sorusuna endişe ederim…
İnsanların mutluluğudur, taşıyabileceğim tek mutluluk!
Bu yüzden toplu mutluluk tekil mutsuzlukla bir terazide
Olguları olgunluğa eriştiren
Yer çekimi zıt kutupların, artılar eksiler tartısı bu denge
İnsanlığın sağlığı: yurtta ve cihanda barış emeği bir uygarlık
Mutluluk: Sağduyu sağlığıdır! Sağlık korunmalı!
Doğa sağlığı: Kayıtsız şartsızlıktır! Titizlikle korunmalı!
Daha bir düşünce başlangıcı olarak bu hep birer kutsallıklar
Zaferlere, acaba hangi kutsal yüceliği yüreklilik kutsandılar!
Hiç bu uygarlık o yüceliğini ufaltır mı?
Hiç bu uygarlığını soldurabilir mi o toprak?
2……Türküm ben! Afım Türk soyadım Türklüğüm!
Türklüğüm milliyetçiliğimdir… her insanın adı var… sonra aşiretlere, ülkelere çoğaldılar… ayrılmadılar, dikkat edin, çoğaldılar…. Aile ne içindi? Üremek, öyleyse var olan olanakları ve coğrafyasıyla korumak ve korunmak… Her ülkenin de adı var… her ülke günahı, sevabıyla, halkına yüce mi der, ticaret aracımdır mı der, kendileri sorumludur… islam nedir diye soracağım öyleyse kendime:
3000 yılı dünya İslam yılı olacağına mutlu olacağımdır… En doğal insanlık hakkıdır, Allah tek diyen her insan Kuran’ı sevecektir, Türk tarihi gibi ruhunun sesini dinlemeye ayıracağı vakit için hürce mutluluk duyacaktır… Dünya İslam olacak da, ben niye gavur olacağım şimdi? Bunun adı ne? Beni dinimden usandıracak bir mahluk doğmadı, doğmayacak! Kendinizi aklınızca Allah’lık mı açıklıyorsunuz? Etrafınızdakiler de peygamberler, melekler mi o toplandığınız cemaat? Zavallılar!
Allah’lık satın alınıyor mu? Peygamberlik de mi satılık? Hayırlı olsun sonumuz....
Orası Türkiye Cumhuriyeti Büyük Millet Meclisi
Ben milletim! Sizler ise bana uşaklık yapmaya gönüllüler!
Gönüllülerden seçme hakkım dahi olan bir yüceliğim ben!
Ufalın biraz Ey sefil ruhlu mahluk zavallılığı! Çekin elinizi Anayasamdan!
Sırat köprüsünde en son sorulacak sorunun ‘İnsanlar mutlu mu? ’ olacağıdır, ki susulur bu hep, neden? Gök yüceliğinden emanet aldığımız ruhumuzu, yeryüzünden ‘mutluluk’ aşkıyla geri vereceğiz…
Aşktır sevgiden sevdaya köprü.
Din köprüdür Allah ile kul arasına
Bizi dış alemden soyutlayan
Ruhumuzdan yüreğimize inanç sesi
Fani dünya malıdır örtü kefen gibi
Aracıdır iç aleme geri çekilebilmeye
Bir köprü misali samimi jest belki
Ruha uzanan ince yol sol yanında, eğ başını da bir bakıver…
İçsel bir barış aşkı değeri her geleceği süslesin diliyorum…
Dinimin moru, sıcağı, ılımlığı ne demek? Ey sefil ruhlu mahluk zavallılığı!
cihanda barış için bu yüceliği kaldıramıyor
insanlığa yücelik değerine sorumluluk ağır geliyor, demeye üzülüyorum…
din sevgidir, iç huzuru, akıl zindeliğidir! Bu yüzden ilim, bilimden söz eder...
açıklayabilecek nedenler arıyor, düşünüyorum, bu ilk bulduğum ilk nedenler:
'''Yaşları şeker yiyebilecek yaşa gelmişti çoktan ama bu aynı zamanda öldürülebilecek yaşa geldikleri demekte oluyordu.
Bu çocuklara nasıl anlatabileceksek öyle anlatalım sevginin olmadığı yerde barışın olamayacağını ….
Duyurabileceğimiz en yumuşak, sevgi dolu ve özgür fısıltılar olarak onların birbirlerinin kulaklarına söylediklerinin üstünü örtecek şekilde söyleyelim.
Haydi anlatalım vakit daha geç olmadan, anlatabileceksek …..'''
.....................................................................................anlatabileceksek
Barış diye kutlama hakkını kazanmalıyım önce...
Barış korunmalı! Kutlamaya, becerebilmeyi başarmanın temelidir bu!
Fısıldamaya hakkım var mı, bunu başaramadan? ...
Fısıldama gücümü çocuklarda bulacağım, barış ve sevgi dolu yarınlar hissedebilecekleri gün...
Barış diye kutlama hakkını kazanmalıyım önce...
herkes gibi
bir tehdit, bir bedavadan beslenme de bana ağır geliyor...
Önce Büyük Millet Meclisine parti olarak geleceğim
Sonra keyfimce yöneteceğim deniliyor
bağışlayın... sözü başka özü başka yanıtlayamazdım...
nezaket, bu oynaklığa hak tanımıyor... Diyemeden daha:
Diller papuç gibi sarkıyor insanlığın yüceliğine… Sıkıysa söylen bakalım!
Beğenmiyorsan... güle güle… her neyse… al git…çık git… havası esiyor…
Bir çuval kömür gözlerimize sokmaya güzel değerler!
Bunun adı nezaket işte!
Dünya barış günü şamatalığı diyebiliyorum demek hüzün veriyor…
Aç ‘ağzını’ hallerin gerçek adını verelim diyemem ki…
zaten adı işte: söz güzelliğinin SOYKIRIMI (belki adaşlığıdır SÖZKIRIM)
karnı doyurtulana kutlu olsun! şey yollarına cicili sözler akacak:
Afrika onarılacak… Afganistan kurtarılacak…
Annelere para
İşsizlere para
hele elime geçsin bir, bak sana pirinç vereceğim
Anayasa’nın çarkına okuduktan sonra ama:
Batılı, kendi karnını doyuramıyor…
Allah utandırsın sizleri! Afrika kaderimiz kutlu olsun!
Kutlamayın lütfen benim dünya barış günümü... dünya barış huzurunu
kazanmalıyım daha...
Halk bir heyet kurabilmeli, inceleyip, onayına yönelebilmeli!
Bu benim vatan bireyi olarak en kutsal hakkım!
Bu hakkımın korunmasını sağlayabilecek olanağım var mı?
Borç alınacak gereğine hak verebilirim, bunun karşılığında bu tehdit:
.................… iki kuruş borç ve karşılığında vatan.....................
Peki. Bu durumda öyleyse şöyle düşünüyorum:
……..Dilediğiniz gibi çalışın, şu şartlara uyarak bir taviz olarak
: Anayasa değişmeyecek!
: Dokunulmazlık kalkacak
: Özelleştirme kısıtlanacak!
Zaten para Allah’ı değil mi batılının? Şimdi onlar İslam oluyor, ben batılı…
Ve zaten, herkes bildiğini yapmıyor mu bu batılı hal ile, ne zararı var
bu üç şartımın?
Elinden oyuncağı alınmış, dudakları bükük çocuk olarak kalmak istemiyorum!
Ben oyuncaklarımı istiyorum!
İnsan hakları mahkemesine gideceğim yoksa! Onun yolu var mı?
Akıldan mı geçiyor o yol, yürekten mi? İkisine de baktım, bulamadım!
Kurnazlar! Dilleri baklalılar! Bakla sever misiniz?
Paçalarından akıyor demedim, ağızlarına bakın!
Kayıt Tarihi : 1.9.2007 07:59:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Sevinç Kavuk](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/09/01/1-eylul-dunya-baris-gunuymus.jpg)
dünya barış huzurunu kazanmalıyım daha...
Türküm ben! Türk bozması değilim!
Papazlığı tutmuşluğun yosmacılığı kutlasın bu şey gününü….
_________Sevinç Hanım,
Ben de aynen yukarıya sizden kopyaladığım biçimde kutluyorum. Varol. Selam ve duamla.
TÜM YORUMLAR (3)