05Yollar Aşk İçilerek Yürünür Ancak2

Ahmet Yozgat
2011

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

05Yollar Aşk İçilerek Yürünür Ancak2

Apostol'la Doksan Dördüncü Sayfa Ek

1/:
Zaman dar,
Bilirim ki acelemiz var.
İlla ki son savaş kapıda,
Ha daldı ha dalacak yüreğimze…
Her birimize kırk şeşber, kırk mızrak temreni,
Her değirmeni bir hüsban döndürür ya,
Her savaşı da bir babayiğit kaldırır ayağa.
Biz burada,
Yani Apost’un hemen sağ cenahında olacağız şahım,
Sol cenahı tutacak saçları gümüşlü cengaverler ise,
Yanık sevda mesleğinin özverili erbabı olacaklar,
Dalacaklar onlar da omuz omuza er dileyerek.
'Mardien na! ' diyerek hem de…
Atlar hışır hışır sabırsızlık sümkürecek bu sayfaya,
Bir sonraki forma… silme kana kesecek Kaf’ın eteği.
İntikam kan isteyecek beglerden,
Begoğulları demli çay, hamarat lalalarından...
O anda bizim cenahta toz-u duman…
Hanüman yani…
Bu arada bizim kehribar kadehlerimize doldurduğumuzsa,
Ortası oyuk şakağımızdaki kanyonvari sokakların,
Ve sadakatimizin sarhoş artıkları tabii ki...
Bir acımtırak hikayet ki işte bizimkisi de,
Eloğullarına desek mi ki bilmeyiz,
Ya da mühürlesek mi yuvarlak ağzımızı sırra sadık kalarak,
Alazlanarak yanıp titreyerek donsak mı?
Biz kim miyiz dedin la hancıbaşı,
Bilmezmisin ki biz bir deli şairiz Karac vilayetinde,
Yakışır mı ketuluk bize?
Öyleyse? ...
Otuz iki kısım tekmili birden…
Bu bölümde:
2/:
Hepimizdik Bismillah şahım. Ve mitolojik bir senaryodan yeni çıkmıştık sanki. Gözümüz tam bir daire. Cevahire beş basar gözbebeklerimiz. Dudakları sarışın limon. Pamuktan civcivler gibiydik. En iyisi belki de… Hüznü, aşk sanacak bir haldeydik. Ezgin yüreğine küf bürünmüş bir köhne yerdeydik. Sayın ki en son meyhanedeydik. İçiyorduk bütün birikimimizi kupa kupa. Galiba biraz kaçırıyorduk mu ne? Şu meret köpek öldüreni o ve ben. Çünkü harbiden gafildik çevremizden. İçimizden görünmez bir yılan süzülüyordu. Biz daha da büzülüyorduk. Ve uzun bir soluk alıyordu İnebahtı limanında kalyon avcıları. Yürek kaçkınları şaraba vuruyordu. Grand Aleksander kuduruyordu. Bir nara, bir daha… Balkanilindeki herkes ürperdiğini hissediyordu sanırım. Sarıklar kefen oluyordu cana. Canlar evrene yolcu... Şucu, bucu… Tefrika zamanı değildi. En son Ulubatlı girdi kapıdan içeri. Yo giremedi. Boyu öyle uzundu ki… Zoraki yarı beline kadar yere eğildi.
3/:
Ve ey şiir ve saltanat sever begoğulları...
Böyle bir hikayetti benimkisi de işte,
Sizlerin ve atalarınızın unuttuğu herhangi bir tarihte:
Ne oldu?
Ne olabilirdi?
Gaib-i karanlıktı Kartaca yolları.
Venedik gondolları Roma'ya kelle taşıyordu.
Sisilya'nın -iki damlacık- altını ıslatmasının nedeni başka ne olabilirdi ki? Derken 'Baudolino geldi! Şaşırdık. Her şeyi bu bedene karıştırdık. O senin çağrını duydu ve geldi.' diyordu Apostol az ötesinde duran harami başına. 'Ver hadi ver emaneti sahibine.' Çağrıyı alıyordu ki... Armadanın amiral gemisinden, iri elini uzatıyordu Andredorya. Furya halinde derebeyleri sökün ediyordu feodaliteden. Daha öteden Mimg hanedanının temsilcileri... Elleri barut isi...
Yürekleri Tibet sisiydi. Yaşlı keşişler pus altında zeytin devşiriyordu. Yeni bir Lama daha evcilleşiyordu.
***
Buraya kadardı gözlemim,
Özlemim aşk ve şarap…
'Lan barba ikiletme de doldur,” diyordum ben de usulca.
“Şıradan olsun yersiz yurtsuz itin ölümü,
Aygır atın ölümü şeytan suyundan...'
Şiir de böyle bitmezse nasıl biterdi begler?
Bilen ya şimdi söylesin,
Ya da sussun diğer şiirin ufkuna kadar...
***

Ahmet Yozgat
Kayıt Tarihi : 16.1.2011 09:48:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ahmet Yozgat