Apostol'la Yüz Birinci Sayfanın Dibacesine Ek
1/:
Şahbaz şahım,
Sanadır yazılanlar bütün cönklerde...
Elleri çöl torağı gibi yarık mecnunlar,
Ve çukurova gibi portakal kokan Dadal,
Ya bir yavuklunun izlerine basarak uzaklaşır,
Ya da takılıp bir yıldıza kuyruk olarak...
Ama herhalükarda şiire yakınlaşır.
***
Çorak ve nasırlı parmakların yazdığı duygu,
Ve de yakasız mintanıyla Emrahlar diyarının,
Dudakları dört kere dört olan leb değmez ustaları,
Nakaratı iki büklüm olan herkes anlar beni,
Ve kayalara halı dokuyan su delisi adamı...
El sıkışırdı ya bağlamanın karlı steplerinde,
Sıcak türkülere verilen demir çarıklı ayaklar,
Ve ak üstüne kara yazılı bayraklar çekilirdi.
İşte şimdi hisli bir seferberliğin emirberiyiz biz de,
Namluların ucunda yuva kuran bir öksüz güvercin gibi,
Teslim edilmişken cöngümüzün son sayfası yavuklumuza,
El eşiğinde yuvarlak bir taşa tüneyerek,
Ve açarak avuçlarımızı altı kere altı,
Ayalar öksüz kalmaz şafak boynu büküklüğünde,
Yuvarlanır mavi heyulanın hırçın burçlarından,
Safir bir yuvanın Kaşıkçı iriliğindeki yumurtası.
Ve takvim kucaklar gün be gün yüreğimizi,
Gönlüne dolu yağar uçurumun kıyısındaki haziranın,
Belki buluğa erer ilk gününde ilkbahar,
Yar ilk kez duyar kendi sesini...
2/:
Ve ey şiir ve ışk ve aşk sever altanoğulları...
Böyle bir hikayet benimkisi de işte,
İlk tarihteki en son sahifede,
Elleri ıslık cebinde,
Islığı berduş yellerin dilinde,
Sekiz kere sekize katlayarak bildik notaları,
Yeniçeri ortalarının adedince darbe,
Ve yürek adedince sevda cülusu.
***
'Lan barba nedir ki arzumuz senden? Su...
Doğrusu burulur dimağım bu cimriliğe bakıp,
Akıp dururken yol boylarında şeker pınarları...
Haydi arzuları ikiletme de doldur,
Şıradan olsun itin ölümü, atın ölümü şeytan suyundan...'
Diyordum ya tek çıkar yol olarak yolun sonunda...
Ardından kevser içmeye geliyordu sıra,
Ve gazel yazmaya cinayet öncesi.
Şiirse burada tek teskiniyetiydi.
3/:
Kabulse mirzadem haydi toparlan,
Geçelim mi artık tarihi Yozgati’ye ne dersin?
4/:
Ve ey aşk ve şiir sever can-ü cin ehli...
İşte şöyle bir hikayettir ki benimkisi hayalinizin artığı:
Meyhane yaratığı Apostol: Bak diyordu. Bakıyordum. Al diyordu. Alıyordum. İç diyordu. İçiyordum. Kadehime doldurduğum son zemherinin koynunda tadılmış sımsıcak arzularımdı...
***
Böyle bir hikayet benimkisi de dedim ya başta. Her barışta tarihi tekrardan diziyordum. Beynim kurşuni huruf mezarlığı. Mavi bir nazarlığı bürünmüştüm matrislerime. Kasvetliydim yine de. Çünkü dertliydim bu meyhanede olmaktan. Apost’a yamaklıktan. Aralanan kapıdan savaşlar ceryan yapıyordu. Ben cengaver nezlesiydim. Donkişot sıtmasına tutulmuştum belki de. Çünkü Deştikebir’de kum aksırıyordum. Oysa o sarışın deryadan sorunsuz olarak geçen ünlüler kervanı rastladığı çocuklara: 'Meyhane sahibini çağırın bakalım! ' diyordu. Çocuklardan biri: 'Bab' diye haykırıyordu. Ben diğer bab’a geçiyordum. Ve içiyordum anasını satıyım...
Kayıt Tarihi : 8.10.2006 10:37:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Ahmet Yozgat](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/10/08/05-portakal-kokan-dadal-turkusu.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!