05 Bekleşiriz Sonsuzun Sonluluğunu Umarak

Apostol'la Altmış Beşinci Sayfa Dipnot

1/:
Gün,
Bir gün,
Saydam çam balı renginde olursa yar vilayetinde,
Her şeyin bidayetinde saydam bir damla,
İlhamla gelir her şeyin nihayeti.
Son yıldız da bu yana dönerse yani bizim cihete,
Cehalete göz kırpan ayrılır ve gider,
Cesaret kalakalmaktır,
En cesur guruptan sakınarak, tek başına ağlamaktır,
Son günün son saatinin son dakikasında,
Yılanın göz bebeğinde,
Sonun klanın ilk konağının orta yerinde…
Yani, bir karaca/kurucaoğlan defterinde…
Sanadır şahım, bu yazılan esatirik nameler,
Yarınına bırakmak için Yanık Kerem zenaatından,
Bana ise aç ruhumun kanayan canlı yarası,
Kabarası, yeşil çamurlu bir Vandal postalının,
Ve uçuşan sınırsız hayal artıklarım kalır bu çile hanede.
Sen de ben de yani ikimiz de ikilemlerdeyiz,
Bekleşiriz sonsuzun sonluluğunu umarak,
Bir mutlu nihayeti kurgulayarak...
***
Dilimiziz üzre yaladığımız fıstıki yaşamdan kalan son acılıktır,
Batıni bir virdin lahuti tadınca iki beyit ve iştah açıcı,
Çarpıcı ve baştan çıkarıcıdır şiirdeki aş arzusu a mirzam...
Ama kütlemıh başı değil alemin yan cebindeki…
İnadına hız gerek dönerken semah direğine tutunup,
Unutursak hızın hıza eş olmadığını şahım,
Bize kendi virdimize söz üstü düşmek kalır...
Bedenimizi sabırsız bir el alır,
Her gecede an be an çenttiğimiz yaralı yüreğimizi yel...
2/:
Ve ey aşk ve şiir sever pervane ehli...
İşte böyle bir hikayettir ki benimkisi de zoraki hayal:
Kadehime doldurduğum kendi doğurduğuna aşık ve asırlık rüzgarlar olur çoğu zaman... Tarihi adalet üzre tutarım bir cenahımda. Diğer cenahımda kırk bin diyara açılan kırk bin bir kapı. Merdiyan sıralanmada. Kırk bin birinci meridyende ya da masivaya açılan kırk birinci kapıda tüm umudum. Bir heybe dolusu aşk Arabı. Bir fıçı dolusu şarab-ı aşk. İşte. Bir dikişte… Onu sana ayırdım şahım. Ahım ol nedenle tutuyordu ya Napol’u. Bonapartist bir Akka saldırganıydı dalan içeri. Yaralı bir akrep gibiydi gizil çölde, onun son yoldaşları. Gözyaşları Süveyş’e karışıyordu. O da alışıyordu yenilgiye be! Geberse de böyleydi buş tarihi Acemyanda…
3/:
Bense bir köşedeydim. Arsız ve ayarsız firavun pelerini gibi bürünmüştüm hüznümü. Çoktandır bu küf kokulu bir meyhanedeydim. Arada bir hayal alemimdeydim. Bir tas daha Akdeniz suyu alıp dikiyordum tepeme. Apostol: 'Yandın şerefsiz şair.' Mı diyordu ne? Yo! 'İster misin alevlerinin üzerine organik hortumu mu tutmayı? ' diye alaya alıyordu galiba beni ve bilcümle yalancıları. Sancıları başlıyordu yeni şiirlerimin. Derken... Çünkü Kleo giriyordu otuzuncu kapıdan...
Haspa salt ihtişam,
Sade ihtimam...
-dı lan.
***
Vurun şükufeciyan, vurun sizde ey ehli vatan,
İşte şimdi,
Şiirin ve şarabın ve aşkın gözüne gözüne...
'Lan barba ikiletme de doldur,” demenin zamanı.
“Şıradan olsun itin ölümü,
Atın ölümü şeytan suyundan...'
Ve dalıyordum kuzey Kore’ye alt ucundan...
Savul lan Kiyoto!
Sen yana çekil kırmızı Toyoto…
***