çok uzaklarda olan hayaller ülkesinin çocuklarıydık.bütün sevinçlerimiz elimizden alınmış aşklarımızı ormanlarda bırakıp çok uzak olan ülkelerden göç etmiştik kendi ülkemize.Herşey değişmişti gökyüzü mavi diyebilmek için geri dönmüştük.Şarkılarımız vardı notalarını hiç bilmediğimiz...sözlerini unuttuğumuz bir şarkıydı zaman notalarında sarhoş olduğumuz...kadınlarımız vardı başka coğrafyalarda unutuğumuz...dirilip ve ölen arkadaşlarımız vardı ve hayallerimiz...hepsi bir düş gibi yıkıldı...çıkardık bütün resimleri albumlerden hepsini yaktık...o kadar umutsuz o kadar yalındı ki aşk gösterişsiz bir oyun gibi geldi...
şimdi acı bir keman sesi duyoyorum
içimden sürgünden ve göçlerden gelen çocuklar geçiyor...hepsinin ağzında bir marş ellerinde kadınların eli...sevişmek için geliyorlar bu ülkeye yarattığımız kumdan kaleleri olan bu ülkeye...
söylesinize
elimizde acıdan ve kederden yapılmış başka ne iş kaldı...çıldırasıya yazı yazmak mı?
hergün kahrolarak ölmek mi yaptığımız...bir zaman boşluğunda sevgililerimizi aldatmak mı düşlerimizle...
affedin siz beni
coğrafyalarımı başka ülkelerin havasahasına esir tutuyorum...aşklarımı hüzünlü bir ege akşamında dağlardan savurmak geçiyor...elimde bir kitap bir acı keman sesi kulağımda...çalıyor işte bilmediğim ve sevişmediğim kadınların teninde...
gitme dur desem sana güzel ruhum
dinlemeyeceğim seni...ardaşık alışkanlık bunlar...gitmek gerekiyor daraltıyor geceyi bu yalınlık hele şu keman sesi...
git diyor içimde ki ses
bilemediğim ve gitmediğin diyarlarda kendine yapyeni ülkeler kur....Tanımadığın ne kadar çocuk varsa yanına al dünya çocuklarına ver kaybettiğin bütün aşkları... sevsinler dünyayı aşık olsunlar ona...
keman çalıyor bilmem hangi makamda
hiç bilmediğim şarkının ezgisi ve bilmiyorum ben bu makamı afet beni sevdiğim eski coğrafyam günahlarımdan arıt...gidiyorum sevmediğim ve sevişmediğim kadınların yanına...
şimdi gökyüzünde ölmüş bir şair bana bakıyor...
eski kalemlerim ve çekmecedeki kağıtlar hepsi bana düşman umutlarımızı yaktığımız ve savaştığımız yıllar hepsi sıradan.
Biliyormusun dünyanın en duygusuz yazarı şairlik yanında halt etsin ve sen biliyorsun ki ne başka coğrafya nede başka kadınlar var sen dünyanın en düzenbaz en sefil mahlukatı sana senden öte bir can var kendinle taşıdığın...
ey sen
sabah saat 05:00 şiirleri ve yazıları yazan insan...yokluğunu cehennem yaptığın bu dünyada söyle hangi aşk yalan...kahrolası aceleci sevişmelerden ve içlerine boşaldığın kadınlardan hangisi yalan...
Topla eşyalarını
defol git işte bilmediğim ve ölmüş şairler ülkesine
git istediğin hayatını kur ve şimdi yanına al hiç inanmadığın tanrını...
ne onun peygamberlerine inan nede ondan vazgeç...
işte sen
bir sokak orospusunun içinde irkilen ve korkan bütün odalarda yalnız olan
işte darmadağın hayallerin kahramanı yıkılmış kentlerin oldu senin ve bilmediğin meçhule giden yolların...
Yıkık kentler...
yıkılmış fabrika bacalarıyla bir kuşağın eridiği günlerdi...oysa bir ülke düşünüyordu içimde ki çocuk affet beni ölüm daha çok erken...
fakirleşmiş insanlar ve mahsur kalan bir ülke...
aynı topraktı yıkılmış kentli insanlardı...fabrikalar kapandı insanlar açtı...Ve biz geldik onlara...kapılarında bir umut vardı artık...biz geldik herşeymizle yanlarına
onlara ülke kurduk...
yazının son paragrafı bu yazı bitmeli yollara gidilmeli...sevişilmeli seviştiğim ve sevişmediğim bütün kadınlarla...Görmeyeliyim onlar beni doğurmalı...bir ben çıkmalıyım hayata...
Bir daha merhaba demek için...
bir yeni ülke kurabilmek için
farklı coğrafyalarda doğurmalı her gebe ana...
şimdi bütün yazıları tozlanmış ve kirlenmiş raflara kaldırıyorum...elimde huzunler var bir kadına verilecek olan...
ben kapatıyorum bu sayfayı yepyeni bir kitapla...
Kayıt Tarihi : 11.3.2006 20:46:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)