0451 - HİKÂYECi Şiiri - Yorumlar

Onur Bilge
1710

ŞİİR


43

TAKİPÇİ

Onur BİLGE

Eskiden, Toroslarda yaşayan, özellikle Güney Anadolu Türkmenlerinin obalarında uzun kış gecelerine anlam katan, monotonlaşan hayatı bir nebze olsun renklendiren hikâyeciler varmış. Bu sanat da diğer sanatlar gibi ustadan çırağa aktarılarak yakın zamanlara kadar gelmiş. Günümüzde, tek tük de olsa hikâyecilere rastlamak mümkünmüş.

1333 yılında, kırk beş yaşındayken lekeli hummadan ölen Kör Şakir denilen bir hikâyeci varmış. Son hikâyecinin çıraklarından biriymiş. Gaziantep Kuşatmasında bacağından birini topa kaptırmış. O yörede bacağa kıç denilirmiş. Onun için, bir ayağı takma olduğundan ona Tahta Kıç diye bir lakap takılmış. Bu meşhur hikâyecin asıl adı Kadir’miş. Kadir Ağa olarak anılırmış. Oralarda çocuğu olmayanlar Arap’a adaklanırlar, adak gereği çocuk sahibi olunca onlara isimlerinin yanı sıra Arap adını da koyarlarmış. Onun babası da çocuğu olmadığı için Arap’a adaklanmış. Sonra bir oğlu dünyaya gelince babası, ikinci isim olarak o adı koyduğu için kendisine Arap da denirmiş. Son hikâyecinin iki çırağından biri o, diğeri de Maraş Savaşında şehit olan, Memili lakabıyla maruf, Kalfa Mehmet’miş.

Üst dudağının ortasında meme başı biçiminde çıkıntı olan kişilere Memili, üst dudağı yarık olarak doğanlara da Tavşan Dudaklı denirmiş.

Tamamını Oku
  • Gül Başpınar
    Gül Başpınar 23.01.2017 - 10:46

    Evet, eskiden çok eskiden… Ama ben o “hikâyecilerin” biriyle tam on be yıl yaşadım… O şimdi yok, mekânı cennet, kabri nur, imanı gür’dür inşaAllah…

    Dediği gibi, daha dört yaşında başladığı yolculukta, dünyayı adımlarıyla arşınlamış… Bunu bu kadar rahat söyleyebildiğine göre, dünyanın en, boy, yükseklik ölçüsünü de iyi biliyor diye düşünürdüm bende…

    Hayat, arife akşamları, bayramlar, ellere yakılan kınalar, dinlenen masallar bir başkaydı onun dizinde…

    Kulaklarımıza kattığı küpeleri, saymıyorum bile…

    “Münevver Çiçeği” derdi…
    “Yavru Ceylan” derdi…
    “Ağlatan Kafe” derdi…
    “Taşa Kuşu” derdi…
    “Kuru Kafa” derdi…

    Kaçıncı keredir dinliyor olsan da, hep heyecanla sonunu beklettiği masalları, içine bizi de katarak anlatırdı…

    Gökten düşen o üç elmayı, paylaş paylaş bitiremezdik… Ben öyle tatlı bir elma bir daha hiç yemedim…

    İşte, o özlediğim elma tadındaydı… Götürdü getirdi o günlerden geriye…

    Ne güzeldi…
    Emeğinize, yüreğinize sağlık…

    Saygılarımla…

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta