Onur BİLGE
Tanıdıklarımızla, yeryüzünde yakın düşmüş kişilerdik. Belki fikren uyuşamayabilirdik ama insani duygularımız ve ruhsal boyutta bir birlikteliğimiz vardı. Ne kadar vaktimiz kaldı, bu gezegende? Bilinmeyenlere dâhildi. Ne kadar yaşayabilirsek… Fırsat buldukça bir şeyler paylaşmalıydık. Sohbet, şiir, nesir… Yaşamalıydık, yaşayacaksak. Konuşarak, gülüşerek, öğrenerek, öğreterek…
İşte herkes birer birer saklanıyor, bir daha da “Elma! ” da desek, “Armut! ..” da desek, yerlerinden çıkmıyorlardı ve ne kadar ararsak arayalım, onları bir türlü bulamıyorduk. Ev değiştirdiğimizde gazoz kapaklarım kaybolmuştu, çok aramıştım: “Gagoz kapaklarım! ..” diye ağlamıştım. Arar gibi yapmışlardı: “Yok! Eşyalarla gelmemiş. Atmışız.” demişlerdi. Oyuncaklarımı yukarıya, rafa koyuyorlardı ve ben onları hep yukarıda, o koydukları yerde arıyor, orayı göstererek huysuzlanıyordum.
Bu defa ev değiştirmemiştik ama o değiştirmişti. Yeni evine taşınmıştı. Yalnız oturmaktaydı. O, gözünden ırmadığı yarım asırlık hayat arkadaşını, o en çok sevdiği, üstüne titrediği altı yaşındaki erkek torununu, Şerif Ayhan’ı yanına almamıştı. Şerif Bey Amca’mız kaybolmuştu.
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
güzel olmuş, tebrikler...
Göklere ve yere bakar dururum
Rabbime dönüşü düşünürüm, bir…
Bütün kapılara kilit vururum
Onur’un yolunun sonudur, kabir! ..
hepimizin yolunun sonuudur orası...
kutlarım güzel çalışma
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta