A/.
İstanbul yine o kabına sığmaz,
Everest taşları kadar sağır,
Akdeniz kadar ilkbahadı...
***
Biz, üç deli uşak;
Üsküdar’da vurulmuştuk soluğumuzdan.
Sözümüze düşmüştü bir kızıl gül.
Ellerimiz tombul kitaptı oysa.
Şakaklarımız sarışın tedavül...
***
Bir gül ki… İnce ve yavru dudaklı.
Hisarlar utangaç gelindi karşı yakada.
Yaşlı demirci keskin bir pala yaptı,
İstanbul tedirgin oldu ve kırptı gözlerini.
***
Biz üç deli uşak...
İstanbul’a vuruldu sunturlu yıllarımız
Ağladı fotoğraf suretli Beşiktaş’ımız.
Ağladı astroloji diyarında yıldızlarımız...
B/.
Bizim burnumuzda hasretlik bayrak bayrak...
Yararak bir kabak gibi Bostancıdan
Zeytinburnuna kadar...
İstanbul yine o...
Sonuna kadar esrik ve kusmuk kaldırımlarda.
***
Biz, üç deli uşak...
Sarıyer’dendoğrultup yelimizi Kız Kulesi’ne estik.
Esrik Gümüşsuyu berduşları vurdular naraları
Vuruldular kucak açan sarmaşıklar külhanilere.
İstemeden tanıktık karakollarda, olan bitene,
Parmak uçlarımız sivri sivri dikendi.
Herkes kendi ateşlerine doğradı ahını
Bir de...
İstanbul yine eski yıllar kadar yamandı
Saçlarımızın uçları yalap yalap ateş.
Bileklerimiz Marmaraya kadar kandı...
C/.
Beyoğlu avuçladı bir asker dönüşü,
Uygun adım giden yıllarımızı.
Kırmızı bir gül kıvırıp kanrengi dudaklarını
Döğüyordu döşümüzü narin yumruklarıyla.
Teskeremiz dönüşüyordu aşk sülusuna.
***
Biz, üç deli uşak...
Doğramıştık kanımıza sonunda düşlerimizi
Elimizi sokup Sarayburnu’ndan
Ta Kadıköy’ü kavramıştık.
D/.
Ya biz diz çöktürecektik İstanbul’a,
Ya da altına kesen taşını toprağını,
Ve yüksek kaldırım şıngırdaklı yosmalarını,
Yedi dağa kaldıracaktık.
***
Biz, üç deli uşak
Toplayıp tasını tarağını uzun saçlı hayallerin,
Ardına bakmadan yani,
Belki koşarak Yozgat’a uçacaktık...
***
Biz, üç deli uşak...
Yarını güneşle ışıtmak uğruna
Tüm dünleri çıra gibi yakacaktık...
E/.
İstanbul; bir, iki otuzunda Sirkeci’nin,
Kuşanıp barebellumunu asabi şakırtlarla,
Ve arnavut tenli kaldırımlara dökülen,
Ekzosların İtalyan baritonlarını,
Yani bitmeyen senfonisini yaşamaya durdu yeniden.
Güvercinleri bile yemledi sabah.
Ah düştü saçlarmıza.
Kurtarmak uğruna gri yarını.
Karşımızda bir Bizans dehlizinin dünü durmada
Düğününü kuşanacaktık masal aleminin
Ya da Sokollu palaskasını.
Ama düştük Marmara adası kucağına.
***
Biz, üç deli uşak...
Toplayıp tası tarağı uzun saçlı rüyalarımızın
Hayalimize konuşarak ya da susarak anılarımıza
Nokta koyduk hayata...
F/.
Biz, üç deli uşak...
Oysa ne de çok istemiştik,
Vuruşarak düşmeyi yeşiline yaprağın,
Ya da Sultanahmet asırlıklarıyla yanyana...
Bırakın çınarları,
Kıraç akasyalar bile hatırlamadı bozaran benzimizi.
***
Biz, üç deli uşak...
Yüreğimizi kanatarak bir gasan elinde,
Sindirdik içimize unutulmayı kana kana,
Ve karışmayı Sarayburnu akıntılarına...
......
Biz, üç deli uşak,
Biz, yitik kuşak...
Kayıt Tarihi : 13.3.2006 13:04:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!