c/: Ve En Sonunda Delirir Sular
1/:
Lahuti menzillere ermektir erek,
Şakır şakır sekerek ala taşlar ve çağıl çağıl çakıllar atlayaraktan,
Bir kutsal kitabın alaturka ahenginden boyanıp üryani...
Yani sanmayın ki bir kaçışdır bu dengi kaynaktan,
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Devamını Oku
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
ŞİFRELİ BAŞLIK
Tek başına bu şiiri okumaya kalksak, herhalde başlığından pek bir şey anlamayız.
Şöyle görelim:
01 - Üç Uzlaşı: 3 – Dağlar, Atlar ve Sular…
Malumumuzdur, Antoloji sayfaları şiir ve yazı başlıklarında harflerden, rakamlardan ve bir iki işaretten başka işaret kabul etmiyor. Tamamı büyük harf de olmayacak.
Haliyle şiirin başlığında da anlatılmak istenen her ne ise sanki şifrelenmiş gibi görünüyor.
Bu başlıktan anlaşılacak tek şey, seri şiirler olabileceği. Ancak zaten Üç Uzlaşı denilmiş ve uzlaşıların neler olduğu yazılmış. Bir daha “3” gibi rakamla belirtmeye gerek var mı?
01 neyin nesi?
Doğrudan 1 desek olmuyor mu?
“ÜçUzlaşı” neden bitişik? Üstelik “Uzlaşı” kelimesi büyük yazılmasına rağmen…
“c/:” bu slaşlı yazılış neyi ifade ediyor?
“c:” veya sadece “c/” yetmiyor mu?
Tabii devamında da yine slaşlı üst üste iki nokta(/:) ve “c – cc” kullanımları var.
Yoğurdunuz fazlaca yağlı galiba…
*
Şimdi sıra “GÜNÜN ŞİİRİ”nde..
ÖNCELİKLE GÜNÜN ŞAİRİNİ TEBRİK EDİYORUM.
“c/: - 1/: - 1/:c - 1/:cc” bölümlerinde işlenen tema “sular” olmalı.
Başlığa göre “ÜçUzlaşı: 3”ün 3.sü, “Sular” temalı bölümü…
Bulmaca çözmeyi de severiz, ama şiir başlığı çözmek de varmış meğer…
*
Neden “her şeye rağmen” dediğimize gelince, bazı yazım hatalarını da gördüğümüzdendir.
Onlardan da bahsedeyim bari. Sonra şiire göz atarız.
1/:c 3. dize “Vurup terkiyekırk beşinci…” “…terkiye kırk beşinci…” şekline ayrı yazılmalıydı.
1/:cc 3. ve 4. dizeler:
Nehirlerin. Irmakların. Çayların. Fıratların
Ve çizgileyin haritaya mim düşen diclelerin
3. dizede kelimeler arasına (.) girince hepsi büyük harfle başlamış. Parmaklar, yazarken virgülün yerini şaşırmış olmalı,. Hal böyle olunca şekil de göründüğü gibi oluyor. Sadece “Fırat” kelimesi özel isim olduğu için isabet buyrulmuş olunuyor.
Bir altındaki dizede de “dicle” küçük kalmış. Madem Büyük yazılmayı da biliyor “Fırat”, “Dicle”nin ondan eksiği ne? Dicle’yi de büyük yazsaydık ya…
Şimdi sıra muhteviyatında.
Çok uzun olmasa da kısaca değerlendirmeye çalışalım.
Şiirde çok güzel bir ahenk var.
Her şeye rağmen “sular” gibi akıyor ve çağlıyor.
1/: bölümündeki hecelerin ve seslerin tekrarı güzel bir ahenk, güzel bir ırmak çağlayanı, güzel bir musiki havası yaratmış.
Diğer bölümlerde de var, aynı mükemmel akış.
“kudurur, duru, vurur” iç uyak havası yaratmış.
“ister, iller, asiliğin, derinliğin” kelimelerindeki ses tekrarları da aynı havayı yaratıyor, insan zihninde ve kulaklarında.
Şiir kendine has bir üslupla yazılmış. Gerçekten özgünlüğü ile de dikkati çekiyor.
Anlamca da gayet güzel.
Bazen anlatılmak isteneni ya imgelere yükleriz, ki bu şiirde de gayet güzel kullanılmış, bazen şiirle nesneleri canlandırır, onlara hayat veririz. Bazen de nesneler şiirde canlanır ve hayat bulurlar.
Kimi zaman da duyguları, algı ve olguları tersinden tutar, yön veririz, ters gidişatına.
Sol kulağımızı sağ elimizle göstermek gibi, aynayı tersinden tutup başımızı aynaya çevirmeye çalışmak gibi…
Hani Karadenizli piyanist, oturduğu sandalyesini piyanoya çekmek yerine, piyanoyu kendine çekmeye çalışırmış ya…
Gerçi şairimiz Yozgatlılar. Kimse Karadenizli demez. Belki de oralarda çalışmanın veya bulunmanın etkisinde kalmışlardır.
Yağmur elindeyken “yağmur duasına” çıkmamak gibi…
Başka ne olacaktı?
Yağmur var ise “yağmur duasına ne gerek var?
Hem yağmur yağdırır, hem de yüreklerde çoraklık var olur…
Eee, şair bakışı…
Yağmur, yüreklere yağmaz, gözyaşlarıdır yürekleri ıslatan.
Duyguların coşkunluğudur, yürekleri çoraklıktan kurtaran…
Tezat sanatının da güzelliği burada işte.
Tevriyenin, kinayenin…
“Buharlı yüreklerin emziği?”
Bu da ne ki?
Özlem, bardak bardak lüle olur, akar yüzünden; nazlı hüzün, dere olur, “buharlı yüreklerin emziği(!)nden süzülür.
İşte bir bilmece daha.
Müphemiyet…
Çöz çözebilirsen, şair hayalini…
*
“Çizgileyin haritaya mim düşen Dicleler…” çok güzel ve gerçekten oldukça özgün bir söyleyiş. Dicle mim gibi büklüm büklüm mü akıyormuş?
Demek ki öyle.
Kimi yerde düğüm düğüm, kimi yerde düzgün akışlıymış.
Hem de alayı halay çekercesine kavuşurlarmış, denize deltalarından…
Bu da güzel bir tasvir ve özgün bir anlatım.
Tabi bir farklılık daha var. Hem de övünç duyarak güle oynaya asıllarına kavuşuyorlar, değil mi?
Çarşamba’yı basıp geçmek de varmış bu övünmede, böylesi bir halay havasında…
Okyanuslar gerdeğe girecekse ufak tefek ziyanlar zarardan sayılmaz. Yeter ki kucaklasınlar birbirlerini, dereler, ırmaklar ve sular…
Şair gönlü de akar gider okyanuslara, sularla. Yosunlarda şiir yeşertir, yüreğini çelik bir uskura takar…
Aşk, özlem ve hüzün şiirlerini devşirir…
Anlamca gayet güzel işlenmiş GÜNÜN ŞİİRİ ve ŞAİRİNİ tebrik ve takdirlerimle tekrar kutluyorum.
Sevgi ve saygı rüzgârları esenliğiniz olsun.
Yosun yeşili gözlere benzeyen renkli ve özgün şiirler devşirmek dileğiyle…
Hikmet Çiftçi
20 Aralık 2014
“GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”
Guzel dizeler ,farkli ve akici , bir solukta okudum . Tebrikler .
ben suları severim
sularda beni
boğar
Bu şiir ile ilgili 3 tane yorum bulunmakta