Bir at ipini koparır,
Yekinir ve tezer gider aleme karşı,
İpince galerilerde ilerler sırata düşen her yol,
Ve her yolcu…
Hatırlayın hele a can-ü cananlar,
Kimdir Ethem-i İbra?
Düşününce oluşur düşler katarı,
Beyninde bir koridor açılır yolu Belhe düşenin,
Keşkenin bini bir para burada,
İpekyol çarşılarında haraç mezat arzi sevdalar…
Son misafir göçmüş olsa da yıllar öncesi,
Telallar, aydür;
“Damda deve gezmez a canlar ey! ”
“Can gezinir cananın coğrafyasında…”
*
Burada dövülür bolat,
Bakırlar burada eritilir,
Zincirler paslanmışsa yüreklerin bukağısında,
Kaçamak kilitleri kırılır en umulmadık ortamda,
Burulur nefsi azgınlıklar Belh tezgahlarında…
Daha yok mu yok mu? diye bağırmak beyhudedir burada.
Vardır elbet bir bilen,
Kimdir Ethem-i İbra?
*
Ey sırata düşen kırat,
Varlığın tek olduğu boyutta,
Yalnız bir yolcusun ya sen şimdi,
Mavi sahn-ısemende bir tilmiz,
Bir şakirt Belh dükkanlarında,
Habire arsız demirleri yoğuran,
Tellallar aydür sokaklarda:
“Kalkıyor kervan! ”
Ya o araf kervanına baş olacak kimse bulunmaz ise,
Herkese baş olmak düşer
Bize ise soyut ipekyolunda artçılık kalır,
Piştarlık Belh-i İbrahime…
*
Kayıt Tarihi : 25.7.2011 15:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!