1/:
Bu gece,
Ne bolattan kamalar dışbükey,
Ne demirden cenbiyeler içbükey cinayetler işleyecek,
Atlar kişneyecek şehvetten,
Asırlık bentten sular seller taşacak...
Köroğlu diye biri,
Yarışacak Bolu beyiyle...
*
Dedik ya ağalar,
Bu gece ne cinayetlere gebe,
Hamile ne kanlı sevdalara...
Gezegenlerin tarihi köküne inmek ister bu yüzden,
Yol aranır ışıkların sıkışık bulvarlarında dağ fedaileri.
İşte o an ufukların dili üzre şerbet ezilir.
Bilinir ki,
Hasan Sabbah Alamut’ta karla içer kanlı kıtal şerbetini.
1/:
Bu gece,
Ne çelikten hançerler dışbükey,
Ne bakırdan gaddareler içbükey cinayetler işleyecek,
Atlar ve amazonlar kişneyecek şehvetten,
Asırlık derbentten azgın ordular taşacak...
Yavuz diye biri,
Yarışacak Erdebil beyi ile...
*
Dedik ya bre ağalar,
Bu gece ne doyumsuz cinayetlere gebe...
Yalap yalap yanan odlar bedevi lisanını bilmese de,
Gökyüzünde bir kızıl boğa gibi gezen tandırların Arapça’sıdır
Ayak ucunda ağlayan hovarda bir buluttur,
Ve ağız duvarını şişleyense bir furkani dervişi.
Bir necefi bedevi yeni hurafeler yontmada,
Yutmada sönmüş volkanlar birkaç asır önce kustuklarını.
3/:
Bu gece horozibikleri çiçek açacak bilirim,
Koyun gözleri delecek karanlığın tavukkarasını.
Yani ne kamalar dışbükey,
Ne cenbiyeler içbükey cinayetler işleyecek,
Kişneyecek karanlığa sinen duygular,
Savaşçılar ıslak rüya görecek...
*
Kayıt Tarihi : 11.4.2006 12:12:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!