(şol mübareze-i hayat meydanında çetin bir vakt û dem'e kaldık karasevdam; bilir misin? .. / zor ve meşakkatli iştir özlemek seni, hasretini çekmek; / yokuşunu çıkarken suskunun; soluk soluğa, tesadüf etmek / bilsen nasıl çileli müşküldür, / bozulmuş bir anksiyete ile göğsüm gerilmesi; / ki, böylesine zulm ile olan o! .. // peki, gölgemi nerede bıraktım? .. / nerede bıraktım gölgemi? ../ ki; hâlâ yürüyorum, son yolculuğun seremonisinde…/ bir hayli zayi / ve bî'tab bir hayli, taşın sırrına ermiş uygarlıkların hatırası ile mütebessim ve fakat anlaşılmaz bi şekilde tedirgin; ne var-ne yok hepsini, ama hepsini her gün başka bir sürprizle uyanmanın heyecanını yaşatan güz'de, vurup öldürmeden! .. // korkularımın ötesindeki hayâlimsin; biliyor musun? .. // bir yolculuğun serüveni sonrasında aldığım, telâş içre, hayat içinden mütehaddis her vakıadan şi'r çıkarır gibi, dingin ve asude…/ ah! ömrün ceberut törpüsü / ve aşığın nabzını zorlayan kan, / ve cünha’nın yıkandığı büyük su ile halvet olan külhan.../ iki kişiyi asla yan yana taşıyamayan çürük/ lanet köprüsü...// senin damarlarından gadr ile geçen, benimse sabr ile, bakışlarımdan; / ve o, ikimizin dışında tükenen aşk, nasipsizler ve de ekmeksizler…// “ay doğar bedir allah, bu sevda nedir allah, ya benim muradım ver (üç nokta) // artık, rengi sarı bir zamana düşen hüznü ve elbisesi gazel yaprağı son baharı biliyorlar eyy huda…/ sigaranın zararlarını da biliyorlar üstelik…/ ve yüzüne hohladıkları pencere camına ilişiveriyor işaret parmağından bütün söyleyecekleri: / “ya beni öldür allah” // berrak bir havada tüketerek zamanı, uyanıp; karanlık bulutların esaretinde bile bırakmadan belki gri anlara maruz kalır kutsal camegâh / kıyam eder yaralandığı yerden, / ve de kendi ölümsüzlüğünü yadsıdığı bronz kafeslerden.../ su’suyorlar, sus’uyorlar.../ hiçbir iz bile bırakmadan, usul usul ırayıp; tükeniyorlar! ! ! // peki, sen? ../ gerçeğim olur musun? ..)
Sarmal bir ömrün içinde yanıtsız sorudur sensiz zaman.
Adını arayan çocuk sevinciyim sesinin güllenmiş sularında
Didarım kutsanırken avuçlarında, kuş uyanışı sesiyle
Çöken avurtları
Hüzün dökülen yüzü yansımış kadın!
Ne çıkar
Gözlerinin yeşili solsa