GÜNLÜĞÜMDEN - 14
Pencereden dışarıya bakıyorum. Renkler koyulaşmış. Akşam olmak üzere. Gökyüzü açık. Bitiş ve başlangıç iç içe. Gündüz bitiyor, gece başlıyor. Çok uçuk bir bulut var, pembe. Eşsiz bir düzen. Her şey, birbirini tamamlıyor. Ben de, o bütünün bir parçasıyım. Hissedebiliyorum.
İnternetten, klasik müzik kanalları buldum.Sık kullananlar’ıma ekledim.Çok rahatlatıcı, yaylı sazlar ve kemanlar. Şu an dinliyorum.
Hava kapalı ve serin olunca, sıcak su gelmiyor. Banyo yapma aralıklarım uzuyor. Huzursuzlaşıyorum, rahatsız oluyorum. Bana küçük bir elektrikli soba ve banyoya şofben alacaktık. Yan apartmandaki komşumuz Sema, “Ben ikisini de vereyim. Gidene dek kullanırsınız.” Dedi. Ama daha alamadık ondan.
Aslında, bu kış öyle idare etsek iyi olacak. Yeni ev kurduğumuzdan, borçlarımız var. Önce onları bitirmeliyiz. Ev değiştirme işini de, sanırım birkaç ay erteleyeceğim. Hem istediğim koşullarda ev yok.Hem de Şerife’nin Alanya’dan gitme durumu netleşsin.
Dün, Anar’ın stüdyosuna çalışmaya gidecektim. Hazırlandım. Bana merdivenlerden inerken, kimin yardım edeceğini düşünüyorduk,Şerife de giyinirken. Kocaman apartmanda,kapısını çalabileceğimiz insan yoktu. Yardım edebilecekler, gezmeye gitmişlerdi. Diğerleri de, yüzümüze bile bakmıyorlar. Ne acı? Değil mi Tutku?
Ama Allah hep yardım ediyor bana. Tam o anda, açık balkon kapımdan, Yüksel bakmaz mı? Öyle sevindim ki… Bir gece önce, Volkan’la konuşurken, Hadi gel Nilgün abla, bu gece gezelim demişti. Tamam, bekliyorum seni yanıtını vermiştim. Onu beklerken, mutfakta Şerife ile,sütlü nescafe içtik. Volkan’ın bacakları, çok ağrımış. Hastaneye gitmek zorunda kalmış.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim