'Çalışmakla inanç mükemmelleşir ve çalışmadan inanmak boştur
(ölüdür) * (s. 26) .
'Ne kadar saçma veya ilim dışı olursa olsun hemen hemen her metod bazılarına yardımcı olur' (s. 26) .
'Alışkanlıklarımız yanlış olunca düşünce ve açıklamalarımız da ona bağlı olarak yanlış olacaktır' (s. 32) .
..
Hiç bir etnik kültür, toplumsal girişmedikçe, kendini ezberlemekten, kendisini tekrar etmekten ötürü, yine kendisini aşamaz. Törece aşamaz, inançça aşamaz, sanatça aşamaz, bilgice aşamaz, üretimin geliştirilmesince ve üretimin paylaştırılıcınca aşamaz.
Yine toplumsal unsurlar etnik yapılarını aşarak, etnik kalamadıkları için, toplumsal eğilimli olmuşlardır. Ve yine bilim, bilgi, araştırma geliştirme etkinliği yürütemeyen yapılar; gelişme ve değişme olgusuyla var olmazlar. Etnik yapılar isteseler de bunu yapmaya muktedir olamayan; mevcudu muhafaza eden, kalıp yapılar olduğundan, gerici ve gelişemezdir.
Bilgi üretemeyen hiç bir yapı gelişip kalımlı olamaz. Kendisini yenileyemez. Yine etnik yapılar, bilim ve bilgi üretmez olacaklarından, dil ve kültürlerinin bilimsel enstitülerle desteklenmesi dahi, bu atıl kısırlığı tekrar etmekten öte gitmeyecektir. Etnik yapılar, toplumu ve toplumsal olanı, insanı ve insanlık tarihini hiç de göremeyeceğinden, kendi narsisliği ile kendi baskısını yaşayacaktır.
Gelişmiş toplumlar, etnik yapı değil, toplumsal yapı ve toplumsal kültür ve toplumsal inanışlarla üreten, devingenliklerdir. Örneğin güncel iki toplumu kıyaslayalım. Biri gelişmiş olsun, diğeri de gelişmemiş toplum olsun.
..
seviyordum
seviyordum ama nasıl
neydi boyutu
hatırlattı bu gençler
ülkem gibi
direnen insanlar gibi
..
Özgür ve mutlu yaşamı amaçlamış toplumlar, kendilerine kurulan tuzakların farkında olmalılar. Aksi halde, tüm eylem ve hareketlerine vurulacak prangalardan kendilerini kurtaramazlar.
Eskimiş, köhne düşünceleri, en yeni ve en yararlı bilinç unsurlarıymış gibi dayatarak sonuç almağa çalışanlar, amaçlarına uygun rejimler yaratmak isterler.
Bunun bir sınıfsal hegemonya olacağının farkında olmalıdır aydın kafalar ve yüzler.
Özgürlük ve uygar yaşam, en verimsiz çölümsü toprakları yeşilin en güzeline dönüştürerek, nimetin en yararlısını elde etmekle sağlanır ancak. Bu da aklın ve bilincin şahlanışıyla, devinimin en yüksek düzeye çıkarılmasıyla mümkündür.
..
Binlerce saati olan adamım
Sormayın sormayın zamanı benden
Hepsine inandım bu yüzden gamım
Bu inanç götürdü imanı benden
Ne desem yanlıştır ne yapsam suçtur
..
2-Yeryüzündeki sosyo toplumsal avatar kalıp biçimleri çeşitlidirler. Bu çeşitlilik aynı kalıp sağlayışlarını farklı nesnel ve öznel zemin devinmeleri üzerine farklı sağlayış inşa etmelerinden ötürü, farklıdırlar. Değilse avatar formların kalıbı özündeki temel sağlar olmalardan kaynaklı, bir farklılık değildirler.
İnsan özne (kişiliği) , ve nesnesi avatar kalıpla dış bağıntıyı sağlayabildikçe huzur ve haz içindedir. Bunu sağlayamayan aksamalarıyla da daima kaygı ve tedirginlik içinde oluşla elemlidirler.
İnsanlar sos yo toplumsa avatar kalıplarla dış bağıntıyı iyi sağlayabilmek için geçici kendi avatar kalıbı tanımak ve onu kullanmak, kullanırken de yönlendirmek, yönlendirirken de etkilenip; mini minnacık yeni yeti sel formları avatar üzerine inşa etmektedirler.
Avatar kalıbı kullanmak için onu anlamak demek, sizden önceki bu güne yönelik her bir karakteristik koşulların nelerden hareketle şartlarının neye göre devingence biçim aldığını anlamaktır. İşte o zaman avatar yapıyı, mini minnacık eğip büken inşaları, ortaya koyabilirsiniz.
..
Tevfik Fikret “Fikri hür,
İrfanı hür,
Vicdanı hür bir şairim” demişti,
Çünkü beşeriyetin yapısındaki oynaklık ve kaypaklığa bakarak
Hiçbir inanç sisteminin çıkar yol olmadığını görüyor,
Olacağını sananların
Er-geç düş kırıklığına uğrayacağını düşünüyordu.
..
Bir hücrenin ikiye bölünmesi, tomurcuklanma gibi eşeysiz üreme yerine, eşeyli üremenin evrilmesi; maliyete neden olmuştu. Bu maliyet dışta biyolojik bireyler arası dolaşımla olacak üreme faaliyetiydi. Ve bu üremenin güvence yaptırımı için seks yapmanın yükünü evrim (hayat) , çoğu organizmalar arası ilişki oluşla göze alıp organizmalar bu zahmetlere katlanmıştı.
Yine cinsellik eğilimi dıştan gerçekleşip ve dışta dolaylı oluşlarla ortaya konuyordu. Üremenin dolaylı koşullarla olması demek; bu işte tekil ego eğiliminin yeterli olmaması demekti. Yani cinsel partnerin de bu işe evet demesi gerekiyordu. Bu da cinsellik eğiliminin belirmesi ile sağlanması arasındaki zamanı uzatıyordu. Yani cinsel sağlanma biraz gecikiyordu. Bu gecikme cinselliğin dış çevrimli olması yüzündendi.
Bu gecikmeye bir de sosyo toplum içinde sosyalleşen insanın edimci öğrenmeleri de neden oluyordu. Yani cinselliğin sağlasan olmasındaki gecikmeye etki eden inşalar içinde edimci davranışların da çokça katkısı vardı.. Cinselliğe dıştan etki edişle, cinselliği edimsel etkiyle giriştiren çevre, sosyo-toplumsal çevredir.
Temelde tek bir hücrenin kendisini eşleyişle bölünme yönelcimi olan çoğalma; dışta cinse eğilimiyle sosyo toplumsa yapının içinde yeni ve edimsel tutumlar edinmişti. Bu tutum, üretim ilişkisi kapsamlı oluşla vesile nedenlerle de cinselliğin dıştan düzenlemesiydi. Böylece cinsellik dışta sosyo toplumsa yapı içinde öğrenilen vesileci inşaları da bir hayli üslenmiştir. Karşı cinse yönelmek edimsel öğrenme değilken; karşı cinse seranatlar eşliğinde yönelmek edimsel öğrenmedir.
..
Başka yazılarımdan da belirttiğim gibi, kişi kendi iç isteklerini, iç irade ve bilincini, dışarıda belli bir uzak noktaya alır. Bu nokta, sizin bu içti istemlerinizi tekrardan size doğru ve keyfinize göre dönüşle yansıtan, kişilerin ve sosyal yapının istediği gibi söyleşir olduğu, totem yapılanmadırlar.
Putun saygılanması bu doğru tahminlerin yararlı yararsız kalmış olan eski uzantılı çoğu rehber olan aktarımdırlar. Değilse, kendisine fayda ve zarar vermez olmasının anlaşılması değildir. Put, insanın kendisine yabancılaştığı yerde ve sosyal yapısına, toplumuna bağlandığı noktalarda belirir.
İslam’ın kutsal kitabı da, o günün insanlarının put saydıkları nesneleri, Allah saymadıklarını biliyor ve ifade ediyordu; ‘Saygıladıkları nesneleri belki bizi, Allaha yaklaştırırlar diye aracı kılıyorlardı’ söyleminin açık vurgusu ile bunu belirtir.
Totemdi anlayış sosyal yapı içinde gereksinmelerini karşılar olmalarının kişi serbestlikle davranma engelcini kıran, kişilerin ya da sosyal yapının, kendi özneleriyle konuşup, kendilerini dolaylı yolla saygı lamalarıdır. Ki İslam da bunlar üzerinde zaman zemin devinmesi yapmıştır. Geleceğin Arap kültürü olacak olan İslam uygarlığı, farklı kültürlerle bu girişmeyi yapmanın büyük bir maharetli başarısıdır.
..
74]Bir kere siyaset, bu değerli kişiliklerin asıl statülerinin dışında bir durumdu. İkinci olaraktan da bu kişilerin siyaset ve konjonktürsel alan fizibilite eksiklileri, hemen kendisini ele veriyordu. Buda sevgice övüncümüz olan bu değerlerin, siyaseten tökezlemesini meşrutlaştırıyordu. Siyaseten ayakbağı olmalarını ve siyasetin önünde siyasetin akışını tıkanmalarını şekilleşiyordular. Bu gibiden olan aksatıcı nedenlerini de, gurur yapıyorlardı. Olayları kendi zeminleri içinde, gurur mesabesine getirir olmaları, gurur alanı üzerinde şahsi hesaplaşmalarını sürdürür olmalarıyla da, kendi engellerini ortaya koyuyordular.
İstiklal Savaşının başlangıcında oluşan 'mücadele ruhu'; ne yazık ki savaş sonrasında da, sürdürülür olacak olan, aktüel gelişmelerin; ruhu olamayacaktı. Bu ruh, mücadelenin efsane kahramanlarınca da, isyancılarca da, hiçbir zaman bilinemeyecekti! Sözün gelişi, ismi hiç önemli değil. Bir özgürlük ruhu katılımcılık abidesi olan bir saygı değer kişi; saltanatın kaldırılışını nasılda saptırarak, kişisel hırslarına mağlup olacaktı! Aktüel olanı, güncel dışına referans ederek, kitleleri yanına çekmek isteyecekti!
Bu kişi; 'başlanıştaki mücadele ruhunu', sonraki zaman dilimlerinde sürdüremez oluşlarıyla, hilafet ve saltanatın kaldırılmasına yönelik güya, şöyle bir yorum getirecektiler: 'Kendisi (Atatürk) padişahlık ya da halife makamına ulaşamadığı için (padişah ve halife olamadığı için) , saltanat ve hilafeti kaldırdı! ' Denilmesinin sığlığına düşecektiler. Bu saygı değer olan, kadro hareketli muhteremin,' İstiklal Savaşı'na değin, Mücadelenin Ruhunu' ve 'bağımsızlığın felsefesini' kavradığı söylenebilir mi?
Hatta bir başka şikâyetleşmesinde de, yapılanlara karşı duracaktı. Bu konulardaki bilmezliğini ve hırslarını aklın önüne almasının da, bir başka beliriş şekli de, cumhuriyetin ilanıyla ilgilidir: 'Cumhuriyetin ilan edileceğini bana haber vermedi' deme kibirci bahtsızlığıdır.
..
47]Bu tür toplumsal oluşmaların bilinci, halkta oluşmamışsa; siz ne kadar din ve yurt sevgisini öne sürseniz sürün, halkı bu yapı ve bilincin içine sokamazsınız. Hatta din ve yurt sevgisi gibi bu oluşuma içine sokulanlar daha sonra kiminin savaştan kaçmasına, kiminin savaştan firarına da, bu türden yapay ve mücbir bir vesile neden olan, inanç vatan sevgisi gibi sebepler, engel de olamayacaktır. Öz hareket olmuşsa, inanç ve yurt sevgisi çimento işlevi görecektir, ta ki amaç gerçeklenene değin. Gerçekleşen amaçlar, toplumun bireylerine birşeyler sunuyor olmasıyla, çok çok kuvvetleşecektir.
Zaaflarımız bizi büyük yanılgılara götürerek hırs ve garazlarımızı da; aklımızın önüne sürererler. Böylece zannı davranışlara ve yanlış anlamalara girişiriz. Bunun temel nedeni de; sonra olanı önce; önce olanı da sonra olan gibi görür olmamızdır. Tıpkı çocuk sevgisini (bu soyut bilinç) , anneden önce görmek gibidir.
Yani önce anne vardır sonra çocuk (somut bilinç) sevgisi vardır. Her şeyi yerli yerinde, göremeyen anlamalar, tarih felsefesi yapamadığı gibi, tarihi de doğru okuyup doğru sonuçlara varamazlar. Bugün olduğu gibi; Kurtuluş Savaşı'nın, o muazzam ruhunu, türbanı (hilafeti) kaldıran bir yapıya indirgerler! Toplumsal olmayanın toplumsalal indirgenmesi yanılgısıdır.
İstiklal Savaşı; toplumsal, sosyal, insansal nedenci bir var oluştur. Oysa hilafet nedenci bir var oluş değildir. Hilafet gibi öznellikler, toplumsal nesnelliğin yansımasını, bir maymuncuk gibi, hileci olaraktan üzerlerine almışlardır. Maymuncuk özellikle ışık kaynağı kendileri imiş gibi bir sanal yansıtma yaparlar. Kendi başına iş göremeyen varlığı dahi olmayıp, varlığı bile bulamayan, insan etkimeli insan yansımalı ilineksel tavırdırlar. Toplumsal, bilimsel ve bilimsel felsefeye ilişkin kültürleri, çoğu kişiler bilmezler.
..
İnsanların halk yaşantılaşması ile toplumsal ilişki yaşantılaşması, alabildiğine farklı ve görece bağıntılı olabilmektedir. Halk yaşantılaşmasında, serbestlikle olan yan, halk-insan öznelliğinin, zenginlik havuzu olmasıdır. Halkın, toplumla girişenli olan, bağıntılı olan yanı, jonksiyon kontrolle, yani azalan ve artan toplum ve halkın ara kontrolcü, iletiş ilmeleri ile alabildiğine olmacı yanları da, böylelikten ve zamanla sınırlaşırlar. Özellikle halkın topluma yönelen öznel yan dalga atımları zayıflatılır, sönümletilir ya da şiddetlendirilir, salınışları büyütülürdür.
Toplum ve halkın iç içe girişenli kamusal gerilim alanları ile denetleşir, birinci yancın, yani toplum ve halk alanının belirmesine karşın, ikinci bir temel özellikleri de şudur. Toplumların zaman içinde oluşan sürekli ve kesikli gelişmeleri vardır. Ve toplum bu nedenle devrimlerini zorunlu olarak devreye sokar. Bu durum, zamanın yönüne göre ve değişmelerle uyumludur.
Toplumlar dönüşürken, halk alanı bu gelişme ve değişmelere kendi iç zorunluluğundan ötürü, çabuk uyamaz. Hatta halk, zamanın gerisine doğru kaymalarla ya da çok yavaştan olabilecek değişmeleriyle ortaya çıkacaktır. Böylelikle iki ayrı alan sürtüşür. Sürtüşmenin kaynağı kendiliğinden bir ileri gidişle ve kendilik bir yavaş oluşun geride kalışıdır. İki sürtüşen yapılar yaşayışı alanlarındaki faylaşmalar da, kendi güç birikimlerini yapacaktır. Bu güç birikimleri de, alanların dalgalanması ve hareketidirler.
İşte çağlar içinde, çağlar boyunca sürtüşen insan yaşamlarının oluşmasında, insanların üretici olan zamanları toplumladır; tüketen zamanı halk yaşantılaşmasıdır. Bu güç alanları da, aşılması gereken durumları ortaya çıkartmıştır. Bir takım ufak ufak adımların, totem ve kutsal tabu oluşları ile dinleşen otoritelerle yapı içine, kuram ve yasaların konulmasına gidilmiştir. Bu hal, ilahilik ve kutsallık özüne büründürülerek toplum ve halk alanların içinde sürmüştür. Ancak zamanla, alanların keskinleşen ve farklılaşan yaşamsal tüketim ilişkileri ve alanların ideolojileri nedeniyle, kutsallıklarla tam bir çatışmacı sürüklenme içine girilmiştir. Halk alanın ideolojisi sanal anlamalı dini inançlar olurken, toplumların ideolojisi nesnel uygulamacıdır. Ve değişik politikalarla değiştirilebilirdir.
..
71]Osmanlı yapısının her alanda gerileşmiş ve zorunlu bir insanlık dramları oluşturacak denli yanlış uygulamaların içinde olan, yanlarının olması da, kaçınılmazdır. İşte bu türden aksamaların üzerine nesnelci, toplumcu birikim ve planlamalarla otorite paylaşımlı inşalar konacak yerde, inanç ve duygu sömürülerine tutunacak, iç ve dış güçler tahrikli, kalkışmalı, galeyancı ve çapul katliamlarıdırlar.
Ana soruna el atmadan, köktenci yapı değişmelerine neden olmadan, mevcut yapıyı pekiştiren, koruyan bölgesel feodal egemenlik gayretli ve amaçlıdırlar. İç isyanların kendisi, böylesi temelsiz güya meşru duygusal mücadelelerle, kışkırtılma ve tahriklerle, kışkırtıcıların işbirlikleriyle, verildiğinden ötürüdür ki, hiçbir zaman başarılı olunamamış ve toplumsal barış da, sağlanamaz olmuştur.
Oysa o günlerin çağdaş toplumları, geliştirdikleri toplumsal yaşamın hareketlerini, üretim-tüketim ilişkileşmesi etrafındaki sağlanışlarda, refahçı kümelenişlerle, eylemlerini ortaya koyuyordular. Söz gelimi, iç üretimlerini dışarıya karşı koruyan, dışarının tümden açık pazarı olunmasına karşı toplumcu, milliyetçi himayecilikleri olan, anlayışlarıyla ulusalcıydılar. Milliyetçilikler ırk üzerine değil, ekonomik menfaatlerin korunması ve iç üretimin kendilerinin istihdamı ile dönüşmesi üzerine bir milliyetçilikti.
Bu yüzdendir ki kör milliyetçiliğin hem ekartesi için, hem grup tahrikleri olmaması için ileriye yönelik bir iç toplumsal sindirme dönemi olacak olan yeni federal ittifaklar ortaya çıkıyordu. Bu sindirme süreci kuramsal olaraktan ve uygulama olaraktan bir asimile olmayıp, bilinçlenen yurttaşın, güncel, evrensel değerler üretmesinin, yeni toplum bilinciydi.
..
-Gerçek başarı,hedeflere uzun dönemli odaklanma ile mümkündür.
ÖZCAN KALAÇ
-İnsanın kaderini saptayan şartlar değil, verdiği eylem kararlarıdır.
Ö.K
-Kontrollü odaklama,sizi engelliyormuş gibi gözüken her şeyi, yarıp geçen lazer ışını gibidir.
..
Müjde olsun Türk-İslam’a
Çıktık yola geliyoruz
Gerek var mıdır ilama?
İnanç ile geliyoruz
Kabuğunu kırıp gerçek
Gülümseyip çiçek çiçek
..
Hiç kuşkusuz ki büyücülükte, bugünkü gibi karmaşık olmayan ilk yalın haliyle hayatın kendi içinde önce sosyal yaşamla çok sade bir şekilde ve sonra da giderek sosyo toplumlarla niceli başlamıştı.
Büyü kişinin ya da kişilerin bir etki, bir tesir altında kalışıyla o etkinin dışını düşünüp görememesi hali olmakla yine o etki dışını akıl edememe halidir. Aynı etki altında kalanlar da birbirini aynı bakışımla etkilerler. Birbirleri dışındaki dünyada sesler duymalarına karşın, bu kişiler adeta sağır ve dilsizdirler.
Asıl etkiyi ortaya koyan şey yerine, etkisi olmayan bir şeyle yer değiştirtip; yerine konulanın, yerine konduğu şey gibi bir öznel etkiyi göstermesi büyüleyiciliktir. Kendisine telkin, kendisini iknadır.
Temel gereksinimlerin (beslenme, yiyecek, korunma, cinsellik gibi uyaranların yani bir etki ortaya koyanların) özel ellerde toplanmasındaki mahrumiyetinkilerle muhtaçlıklarınızı ortaya çıkarırlar.
..
İçinde olunan çevre kişilere sağlatma oluşuyla, kişilerin eğimletir olması vardı. Bu eğim oluşlar, bencilliğe denk gelen bağıntılar yönünde olmakla bu böyleydi. Bu eğiş etme oluşun yanında dış çevrenin kişilerde uyandırdığı kişiye rağmen olan, kişiyi yok eden baskı ve basıncı da vardı.
Bu baskı ve basınçlar kişide; kişinin o şeye hoşlanma, haz ve sevinç duygusuyla yönelimli olması kadar, kişinin kaçınma, sakınma, korunma, kaygı, elem gibi tehdit oluşan ikisek duyguların da kaynağıydı. Kişiler dış çevrenin etkisini bencil bilinç olmakla, parçalı ilişkiler bağlamında yalıtmıştı.
Bu yalıtma içinde kişi; tehditten korunma gibi dış çevreyle çelişen; çevreye yönelme gibi dış çevreyle kimi yönden kesişip birleşen; kendilik eğimli olucu minimum baskı ve basınç alanı yansıtmalarına sahipti.
Kişi hem yansıyan hem yansıtan olmakla tekildir. Bu aşamayla yansıyan ve yansıtan aynı şeydir. Ama kişi dış alanın yansıma etkisi altında olmakla, dıştaki bu yansıma etkiyi kendisine göre ve dışa göre yansıtmakla da çoğuldur. Bu durumda da yansıyanla yansıtılan aynı şey değildir.
..
Hayati varliginin birbirinden kopuk duymaz görmez bilmez bölüm ve bünyelere ayrilip paramparca edilmislerden sagi soluna soguk, küs, silik, dargin, kirgin, ölgün, üzgün, büzgün, lanet, linc, ayri, gayri, kindarliklar toplamindan ören-veran derli toplu ruhunu, ayni körlüge darliga zorluga eksiltilip azalmis bedeniyle birlikte terbiyelendirerek her yeri tam bir cinnet gecimli cehennem numunesi felaketine dönüsmüs kitlik kiranlar dünyasinda inancsiz güvensiz sözsüz sohbetsiz kör külüstürlerle gün kotarip gündem kovalayan, yilgin yorgun kavga ve kargasa numunesine dönüsür insan.
Her türlü pesin hükümler dalkavuguklugunu insani yokluguna yedirip besleyerek, nefret bulanigi kin kasynakli öfkelesmeye sürekli yenik tutsakligin hayatinin hicbir özne yahut nesnesine dokunamayan ve kendinden uzaklastikca kendine ait olmayan yabancilasma yalnizligini kendi haktan hukuktan izden yoldan fikirden düsünceden yoksunlastiginin en yoksul yerine koyup yerlestiren aki fikir vicdan sevgi yetersiz yetkisizligiyle hep baskalarinin sivriltip keskinlestirdigi caresizlik hükümlüsü mahrumlugun evirip cevirdigi mahkumiyette köhne kirli karanlik batak bitik iddalasmalar kulu kölesini kendisiymis gibi hergünü hergününden bin türlü bela yikim beter getiren eziyetlr icerisinde ömrüne yayar, yutar, bilenir beslenir ve yedirir insan…
Cünkü alt yapisinda dogdugu hayati akla vicdana sevgiye sorumluluga paylasima iyiye güzele hakka hukuka kültüre güvene hosgörüye ve huzura cocuklugun esiginden ve insan degerliliginin besiginden baslayip kendi kisiligini insan sicakligi samimiytinde özlü sözlü söz sohbet muhabbet toplumsalliginda yetistiremeden hemen, körlügün darligin zorlugun karanligin sagi soluna kisitlanip cöllestirilmis kul ve köle olmaya yöneltilen insanlik disi maksatlarda kendi yozlasmis yabancilasmis kitlik kiyametlililik kisir döngülü iddaalasmasindan baska hicbir olguya, olusuma, paylasima, duyuma, duyarliliga,düsünceye, davranisa, yakinliga, yaklasima, hukuka ve hickimseye tahammülü olmayan, cinnet yövmiyeli kargasa ve cektigi aci kadar yasadigi dünyaya ecir kibir eziyet ve bozgun yaymayi kendine en seckin huy, en itibarli secenek, en kaynagi serveti tükenmez vazgecilmesiz karakter kifayeti olarak edinir.
`seni bosver lafini bile etmeye degmez bes paraligin tekisin, seni birak, bosver seni beni görelim beni duyalim hep benden bahsedip hep benden usul ve ahkam keselim ` ….mikrobudur, insanin buradan ve tüm akil fikir vicdan inanc güven yollarini her türlü haram vurgun yolsuz izssiz sevgisiz pusulasiz sapkinligina azip saparak gide gide en son etrafi calisiz ciceksiz dalsiz köksüz tüm ezici yikici kac-göc yikimlari bozgunundan daha varilmaz erisilmez bozgunlara yarisa yikila kovulup, daralip, büzülüp, kisilip, kesilip,azalip sürülesip sürgünleserek…
Bütün tarti terazisinde boy ölcüstügü seyin bosalmis egribügrüsünü en dogru ve en dürüst sandigi kendi kacaginda denge tutturmaya calisan ahbapsiz sohbetsiz b
Bunun böye oldugunu, yani insan degerli hayatindan küresel piyasalarin serbest pazarlarda aciktan aciga tüm insanligi `sen seni birak bes para etmezssin, beni Kabul et, benden bahsedelim `.. türlüsü haksiz hukukssuzlugunu tüm dünyaya mamülleyip mayalayarak her cesiz caresizligin kollayip kusattigi yerden bütün insanligi kendi yagmasi talani siddeti isgali terörü tecavüzü vahseti dehseti baglaminda kolayca rehin almaya rehin alarak pazarini kendince piyasaladigi mahkumiyeti vazgecilmez kilan patron- tanrilarin kendileri ayarlayip uyduran olarak cok iyi bildikleri bahisle..….
..
güneşi kucakla bu sabah
eski bir düşten uyanmış gibi
gecenin hüznünden soyunmuş
göğün mavimsi sıcağını selamla
seviyor-sevmiyor kavgasının tam ortasinda
ömrü heba edilmiş papatyanın sarı tomurcuğuna bak
..
Süslü püslü siddet ve yikim unsurculugu yapmaktan baska hicbir INSAN DEGERi özellik ve niteligi bulunmayan üretimsiz tüketim bagimlisi HORMONLU INSANLIK dünyasinda kullugu köleligi isgali nefreti gammazligi yalani yanlisi türlücesit baldir bacak sehvet AFYON seanslari yanibasinda haram talan soygun sömürü azgin bozgun ören veranlariyla bezeyip donatan DINSIZLIGI türbani tutarli inanc diye tekkeleyip zaaviyelenen Türklük, Türkiye ve Türikye Cumhuriyeti ezeli düsmanligi temeline otrtulmus kurulmus MEDYA kirli kanal artik ve atik toplayiciligi arac ve gerecliligi sayesindedir, kurtarip kotardiklari soygun sömürü cark cevriminde yorgun bitik batak sehirler dolusu insanlik ölümünü kurulu yagma düzeninin istedigi tam tavlanip avlanmis kivamlara getirip uygun uyusum usakligina hicbir ikinci secenegi olmayan zorlu zorbali GÜC DAYATMALARINI harfiyyen itaatle teslim aldigi…
Iyilik güzellik özgürlük demokrasi baris kalkinma kardeslik esitlik insan haklari ve veya türlü hayatta üreterek gelisimini saglamis hicbirseyin olmadigi ve tüm yöneten yasayn yargilayanlar yetkinligini en azili en azgin en doymak kanmak yetinmek bilmeyenler dengesizligine devrilmis yikilmis cart curtlar keyfi kifayetine…
Her rozet takan Atatürk`ü…
Her arapca üfürükleyen dini…
Her efsane tellallayan uru kökü millet memleketi…
Sapasaglam oturttuklari küresel usaklik piyonlugun kazzigina baglayarak,sürekli TOPRAK temelinden kovulmus yoksunlugun yoksullastirdigi bilgisiz ilgisiz beceriksiz soguk soyut katilimsiz paylasimsiz sevgisiz kültürsüz haksiz hukuksuz rezilligin ve kepazeligin adindan övgüyle bahse koydugu SEHIR ALISVERIS MEKEZLESMESI kör ve sakat kuyularina bütün insani duyum ve duyarliligini ören veran etmis suskun, sakin, hantal, tembel, yitik, bitik, muglak, sorumsuz, tutarsiz, duyarsiz, kacak, kaypak, cikarci, tarafgir, catisan, bogusan, ayrisan, bölünen ve ugruna önüne aklina yedegine ne konulursa onu izleyip ondan günlük gündemler kacip kovalasan hirsa yarisa yenik tüm haramin talanin zehir zikkim ettigi iniltisi dünyalari tutanTOPLUMSAL LiNC….
Bagimli ve yatalak yasamalara zincirli icinde Cehepe Mehepe Hedepe Pekaka Akepe ve Fethulmetal Cia cikar ortaklasmasinin birlik berberlik halinden hepberaberce cikar hissepayinca boy ve beden büyüttügü BOP esbaskinligindan baska ikinci secenegi olmayan akil fikir vicdan ilim bilim ilgi iletisim kültür inanc güven ve özgüven yoksunu adeta tecavüzcüsüne hayran YURO-AMERiKA`lari koruyucusu ve kurtaricisi bilenler idare ve IRADE YOKSUNLUGUYLA…
..