ALLAH’IM KUR’ANINDA diyor şehitler için:
Şehit ölmez! Onlara asla öldü demeyin…
Bu inanç, bu imanla doğumundan yoğrulur
Gazi elinde bayrak, şehide örtü olur…
Gençliğine doymadan acırız ölenlere
..
Bir şeylerimiz eksik yanlış düşünceler var,
İnanç da kâr vermiyor bencilliklerimiz var…
Doymayı bilmiyoruz daha daha diyoruz,
Dünya’yı verseler yine yetinmiyoruz…
Cennet için bile tersiz, kargaşa çıkartırlar,
..
Yemyeşil çayırların arasında bulduğu, pırıl pırıl kılıç, pek çok sebep yüzünden orada olabilirdi... İsyancıları kovalayan askerlerden biri düşürmüş olabilirdi, o kılıcı çalmış olan bir hırsız düşürmüş olabilirdi, herhangi birisi daha sonra almak üzere oraya gizlemiş olabilirdi ve buna benzer yüzlerce mantıklı sebebi olabilirdi...
Ama Jean d'Arc, o kılıcın Tanrı tarafından, kendisi için gökten oraya indirildiğine inanmayı seçti.
Bu seçim, onun hayatını değiştirdi...
Bir şey, sayılamayacak kadar çok ihtimalin sonucunda meydana gelebilir.
..
kocaman bir yürek
içinde anlam
içinde mana
içinde iç var
neyin gücü
yeterki buna
içinde İNANÇ var
..
Mutlak önemsenmeli, hakikat sebebiyle,
İyilik Rab’bin emri, hayvanlar bir vesile…
…
Bir kuşu öldürüp de cehenneme gidenler,
Köpeğe su içirip de ödüllendirilenler…
…
İnanç çok hassas bir şey, kul hakkı yememeli,
..
O, hep Hakk’ı anlattı bizse anlayamadık,
Çıkarlarımız vardı Rab’bi kavrayamadık…
Rab, merhamet diyordu sevgi, saygı diyordu,
İnsan ise ısrarla muhalifim diyordu…
Muhaliflik cehennem cehennem ateşiydi,
..
Kurban Et Nefsin Olan Hayvani
Inanc ve iyilikciliginin bir ücreti olarak,
Rabb'in sana verdi Kevser'i.
Sen de bunun $ükran ve sevinci olarak,
O'na kurban et, nefsin olan bir hayvani.
------
..
Huzur sade bir gümüştür
Tahtımız kadar yüce ve gür
Çamlık havalarıyla dolu
Ve çamlık havaları gibi
Huzur gökte başlar
Gözlerimize yağmurun girmesiyle
..
Düşün ki belki bir aşk yaşamak.
Belki bir dua yürekten.
Belki o en özel yaşayış duyulan.
Belki bir imtihan.
Belki bir süreç daimaya sürecek olan.
Düşün ki bir söz yaşamak.
Yaşamak; yazı, mana çıkarmak, anlam olmak.
..
***** İnanç-3*****
İnanmak; serde aşkın demi,
İnanmak, Allah’ın isimleri,
İnanmak; Gönlün en ince teli,
İnanmak; yok olmanın nefesi,
İnanmak; gözün sır perdesi.
Haydar DEMOĞLU
..
Ortalık yangın yerine döndüğünde, pervane telaş üfürdüğünde, kusur addedilecek kimselerde, yararlılık beklenilen mahfillerde, hiçbir şey yapamayacak olanların mazereti çoktur. Yakışıksız gelişmelerin müsebbibi olarak gösterilecek bahanede çoktur. Başkalaşım tekniği teknolojiye eşdeğer hızda gelişme göstermiş ki, ummadığınız yerden veya yönden yumruk yemeye, laf işitmeye, garez görmeye alışık olmalısınız. Yoksa bu günkü yaşamı özümseyip hayattan zevk alabilmeniz, ruh ve mana ilişkisi kurabilmeniz pek mümkün değildir. Duvarlarında çıplak ayakla girilmez denilen yere, çırılçıplak girenleri görürseniz şaşırmayınız, zira onun bir etik’i açılımı, güncel tarifi vardır ve geçerliliği (af buyurun) dağdaki çobanla perdedeki rakkasenin hüviyetine aynı paralelde etkin değildir.
Vatan ve namus için can vermeye gelince ön sıralarda olanlar, hüviyeti mezhebi ve meşrebi sorgulanmayanlar, ilimden, ihsandan ve kamu nimetlerinden yararlanmaya kalktığında veya tercih koyması gerektiğinde ikinci, üçüncü sınıf muamelesi görürler. Edenler ve edilenler her ne kadar aynı zümreden olurlarsa da ettiren anlayış ve yorum, kendini (haşa) sürünün çobanı gibi görür ve kabul eder. Hatta derki; Hiç çobanın sürüye sorduğunu gördünüz mü, sizi nereye sevk edeyim v.s. dediğini? Halkı, ve onun irade beyanını bir sürü mahiyetine alıp yorumlayanlar, bunu açıkça ifade etmekten çekinmedikleri gibi onun çek ettiği demokratik açılımları, nevi şahsına münhasır bir anlayış ve muamele ile reddederler. Sorarsanız bu elit, seçkin tabaka yönettiklerinden daha çok Allah’a yakındırlar..
Yanlışa parmak basmak, hatayı belirtmek, kusurlu gidişatı su yüzüne çıkarmak, deyim yerinde ise; “Namuslu vatandaş olmak! ” Öyle kitapta yazdığı gibi, insanlık görevi, yurttaşlık gereği gibi anlaşılmaz, her zaman. Yazılı kuralların ötesinde geçeri dünya edep normlarına binaen de olsa, bir eğriliği, bir olumsuzluğu, bir aykırılığı, bir kanunsuzluğu ifade etmeye kalktığınızda bir gücü akamete uğrattığınız var sayılarak tazir görür, ihtar alır, hatta cezai müeyyideye bile mazur kalabilirsiniz. Buda demek oluyor ki, bilinmeyen kurallar bilenen kurallardan daha etkin ve geçerli. Yani yasal hakların yorumlanması, refah düzeyine göre, temsil yeteneğine göre farklı anlam ve cevap iktiza ettiriyor. Bu meyanda özgürlüğü hak etmenin ne kadar zor ve meşakkatli bir uğraş olduğunu anlamamak mümkün mü? ..
Siyaset yapmak, hele ki hakkı hukuku savunmak, egemenliği çoğunluğun iradesine devşirme gayretinde olmak, hukuku üstün kılmaya, adaleti sağlamaya çalışmak bilindiği gibi; “Ateşten gömlek giymek! ” gibicesine sabır ve sarsılmaz iman gerektiren bir kutsi iş. En büyük bela ve musibetleri onlar görür, en galiz ifadelere onlar maruz kalır, en beter iftiralara onlar uğrar ve en çabuk onlar kaderine terk edilirler. Sanılır ki, Yevm-il mahşerde sadece yöneticiler ve alimler (bilginler) sorguya alınıp kaderden ve kazadan sorguya alınacaklar. Halbuki tabanında kendi dönemine ait, sorumluluk ve yükümlülükten teferruat hesabı olacaktır. Meşru olmayan menfaatlere ram olduğum kadar, kötü gidişata verdiğim gönül, muhabbet ve müspet destek kadar, iki cihanda da bedel ödeyeceğim muhakkak ve mutlaktır..
..
Samimi ve bilinçli inanç sahipleri,
Faziletli dinini yaşayanlar;
Başımızın tacısınız...
Yüceltmeye ve saygıya değersiniz...
Bilmeden inanlar;
Her daim dalkavukların oyuncağı olur...
Her nedense kulaktan dolma yaşarlar...
..
İNANÇ VE ZORLUK
Ne inanç horlanır, ne de ten rengi
Ahenk olur muydu yok ise dengi?
Ruhun dili kalptir, kalbin ki sevgi
Her Şirin’e feda nice Ferhat var!
..
Buruk bu 23 Nisan.
Burukluk duyuyor insan.
Ah! Demokratik Cumhuriyetimiz.
Bu hallere düşer miydin?
Sanayi toplumu olabilseydik, biz.
23.04.2017
F.L.A.
..
Öz zayıf…
Ölüyorum en derin, çukura düştüm.
Hava sönük, hayat sönük, ruh sönük,
Kaçamadım, sardı beni bataklık,
Gözüm tutsak, beden tutsak, ben tutsak.
..
Deniz taşmış gözlerinde, sözlerin kırık dökük.
Üstün başın hasret kokarken tüm yollarımın
Sonu sen olmalıydın. Arsız bir kaçışla koşarak
geldim sana. Tüm seslere sağar tüm dillere dilsiz.
İçime oturmuş o kutsal inanç hiç susmadı sana.
Ben beni, sensiz neylerim. Sana geldim birçok
Sözle sana…
..
Aldığım yalnızlıktır koynuma, üşüdüğüm sokaklar boyu…Adımlarım suskun,haykırışlarım sakat.Ertesi güne hazırlanan bulutlar gibiyim gecenin aya aşık izbe caddelerinde.Bir sen gelmedin ey sevgili…Ordasın,karşımda iki adam boyu uzağımda.Sokağı eşsem toprak,kapıyı kırsam duvar.Pencereler açılır anbean önümde perdeler sana çıkar.Aynada gördüğüm yüz,duyduğum en güzel söz…Aydınlığım! ! ! Güneşin parlayan yüzünde gördüğüm mavi karanlığım.
Şimdi nerdesin? Ne düşünüyorsun? Hoyrat saatlerde hangi yosmayı öpüyorsun? Bir kaldırım taşı gibi bedenim.Tutsam atsam kendimi,kirli denizlere.Denizyıldızları yapışsa bedenime.Yenilense yüreğim.Unutsam seni.Yoruldum sevgili…Parantez içi yaşanan aşkımız,günlük telaşlarda tükenen hayatlarımız.Acıktım,susadım,üşüdüm…
Dağınık bakışlarda yaşanan geç kalmışlık gibi çizgilerim.Öfkem,merhametim kendime.Yalnızlığımdaki gölgeme.Sevgili,göğsüne kapanıp ağlamayı özledim.kaçışlarımda beni sımsıkı yakalayıp göğsüne bastırmanı özledim.Ölü odalarda yaşıyorum yokluğunda.Ses yok…Ve ölüler gömüyorum intihar saatlerinde.Kitap sayfalarına serpiştirilmiş aşk kırıntıları besliyorum kimsesiz dünyamda.Ben oluyorum esas kız.Oyalanıyorum.Azıcık cilveli,biraz,deli, çokça serseri…
Senim ben! Bir üfürükçüden ödünç aldım sevgini.Ayrı düştü baklalar.Çingeneyi öldürdüm.Çalıntı mutluluklar satıyorum caddelerde,kimse bakmıyor.Üç kuruşa hüzünler…kapış kapış.
..
Sonsuzluğun ağırbaşlılığı, - “HUZUR, MUTLU, GÜVEN” kısa bir an içinde olsa, içimi sarıp ısıtıyor beni… Rüyada gibiyim. Doğaya dönüş arzularım sanki bir uyanış... Bir “DİRENİŞ”...“DUYGU” farklı olduğunu anımsatıyor. “SEZGİ” güçlülüğü yaşamın dört rengiyle birleştirmiş ve dinlendiriyor. Ve hayatın ve hayata olan “İNANÇ” Sembolünü kucaklıyor. “ÜZÜNTÜ” duygusunun mavimsi hali, “SEVİNÇ” duygularıyla yer değiştiriyor.. Doğuştan gelen algı yeteneklerimin “FARKINDALIĞI” için öncülük eden psişik, tinsel, ruhsallığımın boyutu mekanikleşiyor. Yöntemleriyle mavi sonsuzluğa doğru... “ANLAMANIN GİZEMİ” Çözülüyor.. Mavi sonsuzluk yolculuğumla “BENİ BANA GETİR YAR TRENİM” ….. Bindiğimde vücut ve beyin enerjisi ile büyüme ve hareketin sembolüne dönüşüyor... “BARIŞ” bolluk, arkadaşlık, dostluk, ümit, verimlilik savuruyor “SAĞDUYU”
ah...”DUYGULARIM” ah... “BÜYÜME ve HAREKET” Sembolü… Yeşil yapraklara dönüşüyor... Ve çoğalıyor... “ÇİÇEKLERİM” açıyor bahçelerinde... Uçuyor bir “KELEBEK SAĞDUYUSU” rüyaların anlaşılmazlığında… “İSTEKLER” gerçekleştirileceği noktada... Çiçeklerin yardımıyla... “KENDİNE GÜVEN” iyimserlik kokuyor. SIKINTILARI, KEDERİ, HASTALIĞI atıp “ZENGİNLİK” kazandırıyor... İsteklerin nasıl gerçekleştirileceği nokta da... O an “ŞEFKAT” kolları saf ve aşk duyguları, “BİLİNÇ DIŞI” sinir sistemine yolculuğuna devam ederken, duygusal “DENGE” sahip olduğu “ENERJİ” ile “GERGİN” ve “DEPRESİF” bir hal alıyor...Ve, “ YAŞAM” yaşamın dört rengi birleşiyor..... İnsan! ! ! ! ...? ? ? Doğasına... ”YALNIZ” değilsiniz artık, “BİRLİKTELİK” için el ele... “MUTLU”, “ YARDIMSEVER”. “SEVECEN”. PAYLAŞIM”, BİRLİKTELİK” “ SEVGİ”, “ SAYGI”, “HOŞGÖRÜ”, “GÜMÜŞ TEPSİM” SÜREYYA YILDIZINI” üzerinize döküyorum.. Nasiplenin. Bu “DÜNYA da “KOZA” yok artık. Beni Başak Yerlerde Kozalarım Bekliyor. Onlar için “Kelebek Özgür Çocuk Uçuyor
.Hoşça Ve “Kelebek Dokunuşu” ile kalın.
İstanbul, 17.04.2006
..
tanrı inanç
aldığın nefes
vicdan aşk sevgi
hasret ve özlem
gözle görmez
elle tutulmaz
hissedersen yaşarsın
..
Yüce peygamberin kelamıdır, Hadis-i şerif
Onun, bunun aklına göre değildir, bu tarif
Okuyunca anlar, izanı olan her bir arif
Arifler üstü bir kelamdır, Hadis-i şerif
Her ayrı konuda toplumsal sosyoloji içerir
Tüm zamanların inanç ve kültürüne eğilir
..