İNANÇ ŞİİRLERİ

İNANÇ ŞİİRLERİ

Mehmet Tevfik Temiztürk

İnsanlık niçin böyle hak niçin tanınmıyor?
Rab’be inanç mı az da korkumuz oluşmuyor?

Rab’bimizden korkmalı Hakk’a sadık kalırken,
Hak, Rable yaklaştırır sevgi bütünleşirken…

Sevgi, gerekli duygu tabiattakilere,
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Yalanı duyulmamış, yanlışa sevk etmemiş,
Tavsiyesi hakikat kötülüğü reddetmiş…

Güvensen kaybetmezsin, kalıcı kazanç verir,
Bedenini temizler, ruhuna inanç verir…

Din onun tavsiyesi, Rab’bimizin izniyle,
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Varlığı ve birliği değişmez inancımız,
Biz onu birliyoruz çünkü o tek Rab’bimiz…

Melekler, peygamberler, indirilmiş kitaplar,
Ahiret günü hayır, şer buna inancımız var…

Cenneti, cehennemi, kıyameti biliriz,
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Sahipli ve sahipsiz diye ayrım yapılır,
Günahların büyüğü bir tür vicdansızlıktır…

Sahipsiz katledilir merhamet yok gibidir,
Bir kısmı dışarıya ormanlara itilir…

Uygun olmayan yerler ölmeleri demektir,
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

İnsan insanla düşman mahlûkatta tanımaz,
Çevresini katleder Rab’binden hiç utanmaz…

Çıldırmış bir hâldeyiz inanç fayda etmiyor,
Vicdan, ayakaltında merhamet tanınmıyor…

Denge hiç kalmayacak rezillikler diz boyu,
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Hakikatin içinde, Rab’den tasarlanmışız,
Hakikatte, Rab’bimin biz buna inanmışız…

İnanç bu kadar değil daha da ötesi var,
Hiç yok olmayacağız var olduğumuz kadar…

Çünkü ruh taşıyoruz bu da Rab’den verilen,
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Silahları bilgidir onlar, inanç sahibi,
Çünkü itaatkârlar, tanıyorlar habibi…

Niyetler kötü olsa, saldıran saldırırdı,
Rab’bi tanımasalar, yapılan yapılırdı…

Hani hiç duymuyoruz saldırgan türlerini,
..

Devamını Oku
Bayram Kaya

Süreç, ‘çapulculuğun gücünü’, ‘güvencenin garantisine’ çevirmişti. Bu çapulcu güç bir organize teşkilat olaraktan, üreten sistemin bünyesine alınmasını ortaya çıkartmıştı.

Araçlı üretim, toplumsal yapıya doğru yol olurken, savaş ve kavga gibi haramice olan çapul yaşamı da giderek sistemleşen, daha daha da, teknikleşen, bir uzmanlık alanı haline getirilmiştir. Artık, amacı sırf öldürme ve çapulculuk ve savunma olan savaş sanatı denen bir öldürme sanatı, insan eli ile biçimlenip meşruiyetlik kazanmıştı..

Bu gelişme nedeni iledir ki, gerek toplumlar arası eşitsiz gelişmelerin, yararlı olan gücünü ele geçirmek, gerekse de insanın üretim gücünü ve ürettiklerini ele geçirmek için savaş bir yol olacaktı. İnsanları tutsak etmek ve onlara üretim yaptırmak için; gerekse rekabetçi bir durumun sürüklemesiyle ve diğer öznel egoist çıkar çapulları için vs. savaş bir yol ve yöntem olacaktı.

Bir kısım toplumlar, üretir olmanın yanı sıra, ölen kendisi olmadığı sürece, savaş gücünün hazırcılığını görmüştü. Kendi toplumsal gelişmesi içinde bu alana daha çok ağırlık vererek; savaşçı, fetihçi, gelişme eğilimlerine de, yönelmiştir. Bu yöntem, ülkeler fethetmede, bir uçtan bir uca ülkeleri ele geçirmede, önünde durulamaz olmakta, çok çok başarılı olurken, asla kalıcı olamamıştır.
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Ruhun hatırladığı, terk edilemeyenler,
Rab’bin hatırlattığı hakikatteki sözler…

Mademki nefsimiz var fikir de eklenecek,
Fikir yalnız yaşanmaz, zikir de gerekecek…

Bu zikir inanç demek, bildiğin şeyler değil,
..

Devamını Oku
Bayram Kaya

Yatırım, üretim ve refahın paylaşımını sağlayamayan bütün sistemler, kendi iflaslarının ilanını, bu tür halk oyalama sendromları ile kendilerini açık ederler. Bunlar bilinip, açıkça anlaşılmadığından, geleneksel bakışla olaylar türbana çekilir. Huzur ve dikkat, anlamsız gereksiz ve yerinde olmayan bir tartışmaya götürülmekte.

Bunun hoşgörü konuşmaları ve uygulaması, halkta içsini lirken, siyaseten kaşınması, hem de bilinçsizlikle kaşınması, halde olayı siyaseten ve hukuken bitirdi. Halk telakkisi de zamanla ikna olacaktır. Çünkü halk kendi alışmasının rahatlığını görüp, çevresinde onun duyulmasını ister bir yapıdır. Halk ileriye doğru ufuk ve plan koymaz. Zaten bu da onun yapısı gereğidir ve görevi de değildir.

Pekiyi siyaset bunu çözmeyecek mi? Öyle ise siyaset niçin vardır? Siyaset, maalesef bunu çözmeyecektir, çözemezde. Ve siyaset bunun ve bu tür toplumdışı, kanaatler için değil, bir akıl koyuş olan, laiklik için vardır. Zaten laiklik bu farklı akıl koyuşların, somut çözümleridir. Oysa inanç, tutumları farklı koyuşların akıl tutumu değildir. Asla siyasetin şuradan buradan (demokrasiydi, haktı, özgürlüktü gibi) el atacağı akli konu değildir. Bu Tanrı'nın hakkını Tanrıya bırakmamaktır.

Ortada bir otorite var ve siz, bu otoriteyi gerçekleyen farklı yolları oluşturmak için, siyaset yapıyorsunuz. İnanç, ne bir toplumsal taleptir. Ne de toplumda uygulanacak bu akli oluşun yollarından hiç biri değildir. Bunu konuşarak, refahı artırıp, kitlelere pay vermez, enerji fiyatlarının artışını durduramazsınız.
..

Devamını Oku
Ali Bozkurt Niyazlar

yanılsama içindeyiz sürekli
Biliriz yapacağı gerçek değil
İllizyoniste bakar şaşakalırız
illizyonist olduğunu bilirken bile
Oysa illizyon olduğunu bilmediklerimiz
Hergün bin kez aldatır bizi
Bin kez yanılırız hergün
..

Devamını Oku
Sevinç Kavuk

kadir gecesi

Müslüman kardeşlerimize mübarek olsun

Allah'ın affına nail kullarından eylesin....

zengin emeğimiz inanç ve vatan aşkına
..

Devamını Oku
Bayram Kaya

Sembolizm zaten, nesnel işleyişle, sosyal birlikçi tutumlaşmalardan ilk ayrılışın şaşkınlığını bir içe sindirmenin bir yeni olanı kabullenmenin, araçlaşması yöntemidir. Bir zamanlar var olan, ama şimdilerde olmayan, ortadan kalkmış ilişkilerin, akla uygun kılan anlaşılma edimidir. Olup bitenlerin, sembol tutum değerlerle, yorumlanması idiler. Sembolizmin inançlaşmasındaki İkinci nokta olaraktan da artık imparatorların bu gelenekleşen yapılara fazla kulak vermez oluşlarıdır.

Yani artık toplumsal yapılar, inançlar üzerindeki kültür ve iletişme aktarımının ve meşruiyetle olumlanma ve egemenlikleşmelerini terk ediyor oluşlarıdır. Toplumu yönetmeyi de beşeri yasalarla yapmak istemelerinin rolüdür. Bunu bir çırpıda yapamadıklarından ilah ve imparatorlar melikler uzlaştırması olan bir halifelik, bir kutsal imparatorluk gibi ulul emre itaat sembolizmi ortaya atılacaktı.

Geniş coğrafya alanı üzerindeki toplumsal girişmeler ve toplumsal birikimlerin harmanlanması, yapıyı dönüştürmek için hayli zorluyordu. Böylesi ilk ittifaklar dönemi etnik totemli, sonra da ulusçu anlayışla düzenlenen inançlara dayalı referans yaptırımlarla imparatorluk yönetilemezdi. Eski totemci araçsallık, imparatorlaşmanın amaçlaşmasında bir engeldi. Çoklu yapı anlayışı tekli yapı anlayışıyla, imparatorların işgal olunanlarca sindirilmesine yardımcı olmalıydı.

Artık eski politeist egemenlik, yeni konjonktürdeki bu anlayış ve biriktirişlerle, hiç uyuşmayan ve giderek uyuşamama makası, iyice açılmıştı. Yeni durumun, yeni ve ani kararları, imparatorluk yapıları için, artık kaçınamayacakları zorunluluktu. İnançlar için yeni sentezler gerekliydi. Manişeizm ve ardılları ve Hıristiyanlık ne güne duruyordu?
..

Devamını Oku
Bayram Kaya

Yine bu türden, halksal devinme alanlı, bir inanç ve geleneğin, bir birine ters ve alabildiğine bir birini görmeyen, mantık işletilmesine bir örnek vereyim. Bir cenaze törenin, acılı, ağıtlı hatta daha ilerisi saç baş yolmalı, dövünmeli, çığlıklar, ağıtlar tutuşmalı, olmasından doğal ve mantıklı ne var değil mi? Bundan kuşku edilir mi? Elbette ki bu tür öznellikler bizim mantık işletmemizin bir anlayış ve doğruluk süzgecidir.

Oysa Ganalılar bir ölüm olayında, insanlara davet gönderirler ve cenazeye oldukça kalabalık katılımı sağlarlar. Kalabalık cenaze sahibine para hediyesi verir. Katılımcılar ziller, defler eşliğinde şarkılar söyleyip, alkışlar ve tempolar eşliğinde, oyunlar oynar, danslar eder, halay çekerler. Cenaze tabut içinde ve omuzlar üzerinde, taşıyıcıların raks hareketleri ile omuzlarda bu raksa eşlik ettirilir ve sonra neşe içinde, gülüş ve normal konuşmalarla defnedilir.*

İki dinsel ve inançsal öznel mantık ne kadar farklı değil mi? Her iki insan topluluklarının müsamaha ediş ve olayları, olguları, algılamaları, kafadan olay ve olguları biçimden biçime sokmaları, aynı olabilir mi? Yani halkın demokratik! Mantığı, toplumun işleyişsel ve eğitimsel anlayış mantığı olamaz.

Olamaz da kimi öğretim görevlisi, akademik unvanlılara göre olur! Hem de bal gibi olur! Söz gelimi sokaklarda gösteri yapan insanların mağaza yakmaları, dükkânları yakıp, kırıp dökmelerini; köyleri yakılan insanların haklı öfkesi olarak, müsamahayla tolarize etmektedirler! Böylesi bir dâhiyane halk mantığı düzeyinde, bilimsel görüşleriyle bizi şaşırtmaktalar. Hatta televizyondan televizyona bulunmaz bir Hint kumaşı oluşun cevahirliğinde dolaştırılmaktalar. Biz de pek ala bilinç edinmekteyiz! İşin garip yanı, bunların siyasete de akıl verip, bir sosyal projeye imza atar olmalarıdır! Bakınız, halkın, yürüyüş yapanların; böylesi bir eylem istemi ve haklı olma gerekçeleri olabilir. Ben bunu analiz etmiyorum
..

Devamını Oku
İsmail Aksoy

XXXVIII

labirentteki maralın tırnağı hakkındaki hatırayı düşlerim
hayatını kurtarana aldırmazın söylediği söz gibi

aynaları ve sonsuzluk dumanı misali akan suları düşlerim
sefilliğin balyaları üstüne yığılmış inanç üstüne inanç gibi
..

Devamını Oku
Bayram Kaya

İşte kendisi dışındaki sosyal var oluştan ötürü bu engellenme, kişimiz totemde mana ilişkisi oluşla sosyal öznelliği inşa olacaktır. Kişiler, sürü dönem alışmalarından da böylece kopacaktılar.

Kısaca kişi ve kişilerin totemi alan içindeki özel bağıntılı olması, sosyal bilinçti. Sosyal bilinç olan da totem alanın ikinci bir taşıyıcı dalga oluşla inşa edilebilmesiydi.

Kişilerin dışında oluşan bir ortak sosyal anlama düzeyleri vardı. Bu tür kalıptı anlama mana inançtı. Mana inancın referansları, totemi etnik yapının üzerinde bir inşa oluştu. Ama siz bunu bu etnik aitlikle anlıyordunuz. Manadır inanç etnik yapıya göre oluşun, özne inanç anlamasıydı. Manadır inançlar ana inşanın kalıptı kod anlamlarını çözmenin bilinciydiler.

Etnik oluşun aitlik bilinci, totem bilinciydi. Sosyal anlayışın kodlarını taşıyan sosyal taşıyıcı dalga kişiye ve etnik aitliğe bir alan etkisiydi. Bir tesirdi. Bir telkindi. Osilasyon kaynağı, sosyal alanın alan etkili ağırlık noktası olan yeri olmakla; totemi mana olması aynı şeydi. Bu nedenle tesir veya telkin ya da alan etkisi totemden çıkıyor demenin eşleşmesiyle üst üste çakışıyordu.
..

Devamını Oku
Bayram Kaya

87]Beceriksiz siyasetlerin, bu türden kendisini oyalar olacaktan ve gelecekteki toplum -halk çatışmasının temeli olacaktan olan tutumların ziyanı ile meşgul olacaktılar. 'Halk her şeyin üstündedir' denmek yerine, halk için bir şeyler yaparak, 'halka hizmeti her şeyin üstünde tutması gerekirken'; bu tür boş söylemlerle 'halkın aldatılan memnuniyeti' adına, 'halk avcılığına' çıkacaklardı. İşlerine gelen noktalarda, halkın onay kolaycılığına gidilecektiler. Bunun adı, çok partili demokrasiye geçişti! Ya da demokrasi denemeleri idi! Demokrasi denemelerinin söylemleri kötü bir başlangıçtı, ama kendisi iyi bir kulvardı. Bu tecrübeler içerisinde saman alevi gibi parlamalar da var edilecekti.

Maşallah! 1950'lerdeki çok partili hayata adım atışın yarışma konusu ve malzemesi, yine dinler ve inançtı. 1924 ve sonrasındaki siyasi partilerin kendilerine yer edinebilmek için kullanacakları siyasi argümanli tüm malzemelerinin ne olacağını bir tahmin edin bakalım! O günler içinde, karşılarında, kendilerinin, kıyası kabili zor olan, çetin bir gerçeklik vardı. Bundandır ki, kraldan çok kralcı, Atatürk'ten çok Atatürkçü olunamayacağına göre, Atatürk'ten çok çağdaş icraatlar konamayacağına göre, ne yapılabilirdi?

Terakkiperver parti, Kazım Kara Bekir, Ali Fuat Paşa, Rauf Orbay, Adnan Adıvar gibi ünlü ve pek değerli, yurtsever ve Atatürk'ün silah arkadaşlarınca kurulmuştu. İlkeleri Ulusal egemenci, liberal ve inançlara saygılı! Merkeziyetçi, özgürlükçü toplumsal yapılaşmanın ağır ağır yapılmasından yananlık gibi ilkeleri vardı.

Zaten toplum dışında olan ve halk içinde bulunan inançlara saygısız olmak gibi hiçbir temel nedeniniz yoktur. Ta ki, inançları toplumun işine katmayana değin. İnançlar halka ait konunun alanıdır. Bu tür söylemler inançlara saygılı ya da saygısız olmak gibi söylemler siyasi parti tüzüğünde geçmemeli idi. Halbuki demokrasi, 'inanca değin otoritenin' içinde hiç olmatışı. Bu nedenledir ki inanca değin otoritenin toplumdan ötelenmesi ile ancak demokrasi elde edilmiştir. Bu da 58. bölümde tartışılan laikliğin unsurudur.
..

Devamını Oku
Kazim Öztürk 2

Maske!

Diller uzun, kalp virane,
Gönül iflas, göz bîgane,
Akıl satılık, beyin divane!
İnanç lafta, ruh harabe,
Kur’an rafta, hile şahane!
..

Devamını Oku
Ahmet Arslan Hadimi

annemin bacımın başını örter
manevi duyguları içimden dürter
herkes kendince bir yere sürter
yazma.başörtüsü.türban diyerek ürper

kızımın başında hayat duruşu
oğlumun kalbinde inanç vuruşu
..

Devamını Oku
Yılmaz Aybar

Yalanlar,
Dolanlar,
Talanlar,
Haksızlıklar,
Hukuksuzluklar,
Şiddet olayları
Ve daha neler
..

Devamını Oku