Bir İstanbul Nostaljisi: 'En Son Çıkan Şarkılar, 25 Kuruş'
Henüz, İstanbul'un, asfalta, betona ve arabesk kültüre esir düşmediği yıllardı. İstanbul sokaklarının, insana duygusuzca bakan, asfalt kaplı yüzleri yoktu. Eğri büğrü arnavut kaldırımıydı ama, kenarlarını dantel gibi süsleyen, yılların dostluğuyla kol kola girmiş ahşap evler, konaklar ve bahçe duvarlarından sarkan leylâklar, mor salkımlarla, daha şirin, daha sıcak, daha içten ve bizdendiler.
Sokak sakinleri, öylesine benimsemişlerdi ki sokaklarını, her sokakta 'Çöpçü' denen, elinde uzun saplı bir faraş ve çalı süpürgesiyle gün boyu sokağı temizleyen, üniformalı bir temizlik görevlisi bulunmasına rağmen, herkes, sokağın, kendi evinin bir parçası gibi gördüğü yakın bölümlerinin temizliğine itina gösterir, katkıda bulunurdu. Hattâ, hemen her evin bahçesi varken, çocuklar da, çoğunlukla, ortak bir bahçe gibi gördükleri sokakta, eğri büğrü taşlar üzerinde küçük bir lâstik topla, o da yoksa bazen bir çam kozalağıyla maçlar yapar, türlü oyunlar oynarlardı. Trafik veya kötü niyetli bir yabancı gibi tehditler de olmadığından, babaların iş dönüşü saatlerine kadar, sokak, çocuk cıvıltılarıyla dolar, daha bir şirinleşir, şenlenirdi.
Çocuklardan sonra, bu sokakların en sadık müdavimleri, seyyar satıcılardı. Küfelere yerleştirilmiş damacanaları at arabalarına doldurup, uzak membalardan evlere içme suyu getiren sucular, özellikle sıkça yaşanan su kesintilerinde hayrat çeşmelerinden doldurdukları tenekeleri ellerinde taşıyarak, büyük eziyet karşılığı küçük ücretlerle evlere dağıtan sakalar, yine elde taşıdıkları güğümlerle bebeklerin süt gereksinimi hiç aksatmadan karşılayan 'sütçü amca'lar, hakîki Silivri yoğurdu satan çıngıraklı yoğurtçular, torbalı eskiciler, kalaycılar, bileyiciler, bir merkebin sırtına maharetle yüklediği altı-yedi küfeye, yerli bir bostanın tüm tazeliklerini sığdıran zerzevatçılar, kış geceleri bozacılar, yaz günleri kar gibi temiz ve beyaz donanımları içinde, bugün hiç bir lüks pastanede bulamadığımız hakîki saleple yapılmış gerçek dövme dondurmalarıyla, dondurmacılar...
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.