ESKİ BOSTANLAR, BOSTAN KUYULARI VE 'ÂSİYÂB-I DEVLET'...
Eskiden, benim çocukluğumda, 1940 lı,50 li yıllarda, İstanbul'un pek çok semtlerinde, mahalle aralarına serpişmiş, büyük bostanlar vardı.
İstanbul halkı, bu günkü gibi, yüksek ulaşım giderleri ve birçok aracı kârı ödemeden, her türlü sebzeyi, hem çok taze, hem de ucuz fiyatla, bu bostanlar sayesinde temin edebilirdi.
O yıllarda İstanbul'un nüfusu 800.000 civarında olup, bu nüfusun da büyük çoğunluğu şehrin yerlilerinden oluştuğundan, hemen herkesin yıllardır barına geldiği, kendi malı veya kiralık bir evi vardı ve şehirde mesken problemi gibi bir sorun yoktu.
Böylece, bu bostanlar, semt ayırt etmeksizin, şehrin en güzel yerlerinde de, kendilerine yer bulabilmekteydi.
En ünlüleri, hatırlayabildiğim kadarıyla, Lânga'da ve Bostancı'da olan bu bostanlardan, ikisi de, benim okulumla evim arasındaki sadece
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık



