zzzzzzzy ESKİ BOSTANLAR, BOSTAN KUYULARI ...

Ünal Beşkese
1008

ŞİİR


61

TAKİPÇİ

zzzzzzzy ESKİ BOSTANLAR, BOSTAN KUYULARI VE 'ÂSİYÂB-I DEVLET'...

ESKİ BOSTANLAR, BOSTAN KUYULARI VE 'ÂSİYÂB-I DEVLET'...

Eskiden, benim çocukluğumda, 1940 lı,50 li yıllarda, İstanbul'un pek çok semtlerinde, mahalle aralarına serpişmiş, büyük bostanlar vardı.
İstanbul halkı, bu günkü gibi, yüksek ulaşım giderleri ve birçok aracı kârı ödemeden, her türlü sebzeyi, hem çok taze, hem de ucuz fiyatla, bu bostanlar sayesinde temin edebilirdi.
O yıllarda İstanbul'un nüfusu 800.000 civarında olup, bu nüfusun da büyük çoğunluğu şehrin yerlilerinden oluştuğundan, hemen herkesin yıllardır barına geldiği, kendi malı veya kiralık bir evi vardı ve şehirde mesken problemi gibi bir sorun yoktu.
Böylece, bu bostanlar, semt ayırt etmeksizin, şehrin en güzel yerlerinde de, kendilerine yer bulabilmekteydi.
En ünlüleri, hatırlayabildiğim kadarıyla, Lânga'da ve Bostancı'da olan bu bostanlardan, ikisi de, benim okulumla evim arasındaki sadece
1,5- 2 Km. lik caddede boyunca bile, biri Fenerbahçe stadı ile Kızıltoprak otobüs durağı arasında caddeden denize kadar, diğeri de, Fenerbahçe'de, evimizin yanında, Koruyolu durağından Belvü oteline kadar, deniz kıyısında yer almaktaydı.
Fenerbahçe'de, bu gün değer biçilemeyecek kadar kıymetli sahada yer alan bostanı, Rum bir karı- koca işletirdi. Komşumuz olan bu bostandan, her şeyi, taze, hormonsuz ve çok ucuz alabiliyorduk. Bir örnek olarak, kıvırcık salatanın fiyatı, üç tanesi 5 kuruştu. Hiç unutmam, bir gün, annem babama, şikâyetçi bir sesle, 'Madam Marika, (bostanın işleticisi) kıvırcık salataya zam yapmış, bundan sonra, tanesi yüz para (2,5 eski kuruş) olmuş' demişti...
Bostanlardan alınan sebzelerin fiyatlarının bu kadar ucuz olmasının nedeni, işletme giderlerinin yok denecek kadar ucuz olmasıydı.
Zira, çapalama v.s. işleri, karı koca birlikte yaparlar, suya da para vermezlerdi.
Çünkü her bostanda, tüm su ihtiyacını karşılayan, büyük kuyular bulunurdu.
Bu bostan kuyularının ağzında geniş bir çark sistemi ve sistemin ortasındaki döner eksene kayıtlı uzun bir tahta ile eksene bağlı olarak
sadece kuyu etrafında dönme hareketi yapa bilen bir merkep bulunurdu.
Gözleri bir bezle örtülü ve boynunda bir çıngırak asılı olan merkep döndükçe, çark mekanizması, kuyudan kovalarla çektiği suyu, hemen yanı başındaki havuzcuğa doldurur, bu su oradan da sulama olukları vasıtasıyla, tüm ekili bölümlere ulaşırdı.
Sözlerimin burasında, aile dostumuz, rahmetli Mahmut Baler'den, bir sohbet sırasında dinlediğim bir fıkrayı da anlatmadan geçemeyeceğim:
Devrin mağrur paşalarından biri, bir vesile ile gittiği bostanda, bu manzarayı görür. Seslenip bostancıyı çağırır. Zavallı bostancı, karşısında paşayı görünce, titreyerek 'buyur paşam' der.
paşa- bu eşek ne yapıyor?
bostancı- kuyudan su çekiyor paşam
paşa- neden sen çekmiyorsun?
bostancı- ben de o zaman içinde diğer işleri yapıyorum
paşa- neden hep dönüyor bu eşek?
bostancı- o döndükçe çarklar suyu getiriyor
paşa- peki, neden gözleri bağlı bu hayvanın?
bostancı- hep döndüğünü anlamasın, başı da dönmesin diye
paşa- ya bu boynundaki çıngırak niye?
bostancı- bazen tembellik eder, durursa, çıngırak sallanmaz, sesi kesilir, biz de gelip tekrar dehleriz
paşa- ya seni kandırmak için, durduğu yerde boynunu sallarsa?
bostancı bu soru yağmuruna isyanla- ben senin gibi akıllı eşeği nereden
bulurum paşam, der...

Bu bostan kuyularını çalıştıran dişli çark sisteminin bir benzeri de, 'âsiyab' denen ve yine çark sistemiyle çalışan değirmenlerde vardı.
Esasen, 'âsiyâbı devleti döndürmek' ifadesi, kamu hizmetlerinin ve devlet işlerinin düzen içinde yürütülmesi bâbında, devlet çarkını döndürmek' anlamında hukuk literatürümüze girmiş bir terimdir.
Büyük heccav (hicivci, taşlamacı) rahmetli Şair Eşref'in, o dönemki devlet yönetimini yeren ve 'devletin çarkını, eşek de olsa döndürür' anlamındaki şu ces'ur dizesi pek ünlüdür:
'Âsiyâb-ı devleti, bir hâr da olsa döndürür.'
Eşref böyle der de, hicvi, biraz da kendine has küfürlü bir dille sürdüren Neyzen Tevfik durur mu, o da vermiş cevabı:
'Döndürmeye döndürür ama, anasının....... döndürür'...

Şimdilerde, ne İstanbul'da o bostanlar, ne de üçü 5 kuruştan satılan kıvırcık salatalar var.
Fakat, Şair Eşrefle Neyzen Tevfik'in sözleri, aradan yüz yıl da geçse, canlılığını koruyor...
Gerçekten, âsiyâb-ı devlet hep döndü ve hâlâ da döner...
Ama, kim döndürür, neye döndürür, o da sizin takdirlerinize...
Saygılarımla,

Ünal Beşkese

Ünal Beşkese
Kayıt Tarihi : 3.5.2014 13:24:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Kimden: Meral Tercan (Bayan) Kime: old Tarih: 03.05.2014 20:39 (GMT +2:00) Çok değerli Üstadım, yazınızı hem büyük bir keyifle okudum, hem ince hicvi anlamaya çalıştım, ülkemizin bu gün geldiği durumu düşünerek. Çok teşekkür ediyorum, bizimle paylaştığınız için. Saygı, sevgi ve selamlarımla... _________________________________________

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Necdet Arslan
    Necdet Arslan



    Bir görsel büyünün nasıl yok edilebileceğini,kişinin ulu doğa'yı örselemedeki doymak bilmez iştahını kavrıyorsunuz metinde gezinirken.Salt yok olanlar bununla sınırlı değil ki! Bir bilinç boşalıyor,freni patlayıp da duvara toslayan otomobil gibi...

    ABASIYANIK'ın doğaya dönük öykülerinden anımsadıklarım oluyor.Örnekçe Karanfiller ve Domates Suyu...

    Büyükte gözü olan insanın yaaşadığı ortamı katlederek hangi yengileri elde ettiğini düşünüyorum daha sonra.

    Evet,böyle böyle yok oluyoruz;yok ederek güzellikleri.

    Erdemle.

    Cevap Yaz
  • Necla Argüz
    Necla Argüz

    belgesel niteliğinde bir nostalji esintisi
    kutlarım hocam..gönlünüze sağlık

    Cevap Yaz
  • Canan Akpınar
    Canan Akpınar

    Ne kadar güzel bir nostalji. İstanbul'u bilmiyorum..O yıllarda henüz doğmamıştım ama öyle güzel anlatmışsınız ki gözümde canlandırabildim ve dedim ki ne günlere kaldık..
    Şiirleriniz kadar güzeldi.. Muhteşem anlatımı ile..İçtenlikle kutluyorum Sevgiler saygılar size.

    Cevap Yaz
  • Levent Karakaş
    Levent Karakaş

    değerli üstadım bizleri yine bu güzel şiirinizle derin düşüncelere saldınız.hilleler düzenler entrikalar tezgahlanan oyunlarla harika bir şiir okudum.. yüreğiniz dert görmesin tam puan antoloji ile selamlıyor şiirinizi antolojim listeme alıyorum.. ++

    Cevap Yaz
  • Mustafa Bay
    Mustafa Bay

    Doğrusu hem gülümsedim, hem de düşündüm.....
    Çark dönüyor.. Dönecek...
    Ama döndürecek kadar 'eşek' kalmadı memlekette... Soykırımdan onlar da nasibini aldılar maalesef.........
    Onların yerini 'iki bacaklı eşekler' aldı şimdi... Boyunlarındaki 'çıngırak' az bir değişmeyle 'tasmaya' dönüştü.......
    'Eşşeklik' bir 'Ş' harfi daha alarak baki kaldı..........

    Şiirde olduğu kadar nesirde de oldukça başarılısınız Abi... Yazın siz.. Kaç yazar var ki gerçeklerin tanığı, eğip bükmeden yazan...

    Teşekkür ederim... Tebrik ve takdir ile, hürmetle Abi...


    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (13)

Ünal Beşkese