Zzzm ÇELME TAKTIM ZAMANA İSTANBUL AŞKI ...

Ünal Beşkese
1008

ŞİİR


61

TAKİPÇİ

Zzzm ÇELME TAKTIM ZAMANA İSTANBUL AŞKIM İÇİN

ÇELME TAKTIM ZAMANA, İSTANBUL AŞKIM İÇİN...

Yaşlılık mıdır sebebi bilmem, çağa yakışmadığımı hissediyorum.
En azından, mesleğim dahi, teknolojinin getirdiği nimetleri inkâr etmeme mani, ama götürdüklerini sindiremiyorum içime bir türlü....
Ve isyan ederim zamana, elimden aldıkları için...
Ölüme sözüm yok, o Allahın emri de, güzellikleri neden süpürüp götürdü,
hele, o güzelim İstanbulumdan diye...

Bazen bir taş plâk koyarım gramofona, oturur, bir de sigara yakarım.
Seslenmez mi o cızırtılı plâktan Eftalya Hanım; Biz Heybelide her gece... diye... Alır götürür beni başka zamanlara, başka zamanların İstanbuluna.

İşte, o zamanlara, hani İstanbulun İstanbul gİbi olduğu yıllara...
Anadolunun, bin yıllık Anadolu temizliğiyle, saflığıyla, dürüstlüğü ile, cömertlik, misafirperverlik ve üretkenlik örflerini yaşatarak yaşadığı, İstanbulun ise havasına, suyuna sinmiş bir Osmanlı Saltanatı asaletini, halâ korumaya çalıştığı yıllara...

Mehtabın Kalamışa, gurubun Modaya âşık olduğu, Ada vapurlarının mimoza, Beyoğlunun parfüm koktuğu yıllara, o yılların İstanbuluna...
İstanbulda yaşayanların İstanbullu gibi olduğu, kadınlara hanımefendi diye, erkeklere beyefendi diye hitap edildiği, dahası, kadınların gerçekten hanımefendi, erkeklerin de gerçekten beyefendi olduğu yıllara...

Arabesk müziğin, henüz ne Anadolumun yanık türkülerinin, ne de klâsik müziğimizin şaheserlerinin ırzına geçemediği, kadınlarımızın işçi tulumu gibi zevksiz cin pantolon ve ciğerci sabolarına rağbet etmeye başlamadıkları ve kirli sakalla gezen erkeklerin yakışıklı ya da entel sayılmadığı zamanlardı o yıllar...
Hanımefendiler, mevsimine ve yerine göre, beyaz keten tayyör de giyerler, siyah tüllü şapkalar da takarlardı, beyefendiler ise fötr ve kravatı bir günlük kıyafetin gereği olarak kullanırlardı.

Otobüse, tramvaya binerken, erkeklerin kadınlara, gençlerin yaşlılara yer vermesi, adeta mecburiyet telâkki edilirdi.
Düzene isyan eden âsi sanatçı ruhunu kanıtlamak isteyenlerin, Beyoğlunda atla gezmesi de pek düşünülmemişti o zamanlara kadar...Çünki, Beyoğlu, İstanbulun en kaliteli sinemalarının, mağazalarının ve pastanelerinin bulunduğu, hanımefendilere, beyefendilere ait bir muhitti, atların dolaşmasına uygun bir mahal değildi.

İstanbullu zerafetinin en güzel bir örneği de Kadıköy vapurlarında yaşanırdı. Başka bir yazımda, müstakil olarak anlattığım bu yolculuklarda yaşananlar, iddia ederim ki, Batı Dünyasının hiçbir zaman ulaşamadığı bir uygarlık ve asalet sembolü olarak kalacaktır hatırlarda...

İstanbulda yerden mantar gibi bitmiş bilmem kaç katlı kule gibi apartmanlar yoktu, ama Erenköyde çamlık bahçeler içinde ahşap köşkler, Üsküdarda cumbalı konaklar vardı. O bilmem kaç daireli apartmanlarda yaşayıp, aynı çatı altındaki komşusunun ölümünden haberdar olmayan, olsa da cenazesine katılmayı bile külfet sayan insanlar yerine, komşusunun en küçük rahatsızlığında bir tas çorba ile yardımına koşmayı görev sayan sevgi dolu dost komşular vardı.

Kalorifer yoktu evlerde ama, şimdilerde kaybolan sevgiyi ısıtan sobalı odalar vardı. Şimdi, kediler bile, mangal dibinde uyumanın mutluluğunu tanıyamadılar, yazık ki...
Televizyon olmadığı için, ahlâksızlığın her türlüsünün halkın bilinç altına pompalandığı diziler yerine, o sobalı odalarda, radyo tiyatroları izlenirdi, çoluk çocuk hep birlikte, arada soba üstünde pişen kestanelerin, ya da mangalın külüne sürülen cezvelerde köpüklenen kahvenin keyfiyle...

Asfalt değildi sokaklar, ama o eğri büğrü arnavut kaldırımı sokakların iki yanında, erik, dut ve incir ağaçları ve daha da güzeli her yağmurdan sonra çocukların kâğıt gemiler yüzdürdüğü yağmur derecikleri olurdu.
Bilgisayar tutkunu, gözleri bozulmuş, benizleri sararmış çocukların değil, açık havada çember çeviren, misket oynayan, topaç döndüren, uçurtma uçuran hayat dolu çocukların...

O, arnavut kaldırımı sokaklardaki evlerin çoğunda, üzerine kayısı gülleri sarılmış çardakların altında yenirdi yemekler, hep yaz akşamlarında. Hem de evin hanımının kendi eliyle pişirdiği,Türk mutfağının gerçek yemekleri, emek mahsulü yemekler, Batı özentisi pizzalar değil....

Maçları bile yanyana seyrederdi İstanbullular, Fenerlisiyle, Galatasaraylısıyla ve İstanbul nezaketini en çok zedeleyen tezahürat, bir baba hindi temposuna sinerdi. Naklen yayın yoktu ama, sahaya atılan şişeler de, küfürler de yoktu...

Şimdilerde,üstündeki koca koca anten kalabalığıyla dev bir kirpiyi andıran
Çamlıca tepesi, o zamanlar isminin içeriğini açıklar görünümdeydi. Ya yemyeşil sırtlarından, kıyıdaki el oyası zerafetindeki yalılardan ne kadar güzellik kalmış ki bugünkü Boğaziçinde?
Martıların bu günki gibi, rızkını çöp tenekelerinden değil, kendi sînesinde aradığı, yunusların teknelere refakat ettiği bir Marmarası vardı İstanbulun, deterjan artıkları, mazot sızıntıları, tanker yangınları onun da sağlığını ve güzelliğini yok etmeden önce...

İşte ben hep o yılların İstanbulunu özlüyor ve ya bir taş plâkta, ya keyifle tüttürdüğüm bir sigaranın dumanında bulabiliyorum o sevgili şehrimi...

Almış, götürmüş de her şeyimi bunca yıl,
Tükenmişim, zamana yakışmıyorum.
Bir dünyam daha var, anılarımda saklı,
Kaçıp kaçıp ona sığınıyorum.

Başka çarem yok dostlar,
Zamanı bir hayâl âlemine taşıyorum
Gerçekler! Dokunmayın bana, bozmayın keyfimi,
Ben şimdi
O, cumbalı ahşap konakta yaşıyorum

Ünal Beşkese
Kayıt Tarihi : 3.10.2011 12:17:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Kimden: uzungemici / cevat çeştepe (Bay, 61) Kime: old Tarih: 03.10.2011 12:33 (GMT +2:00) Kutluyorum...yüreğinize sağlık _______________________________________________ Kimden: Gül Mercan (Bayan, 49) Kime: old Tarih: 03.10.2011 13:44 (GMT +2:00) Sizin Gibi bir İstanbul Beyefendisinden Dinledim İstanbulu, kıyaslamalrda ki eski istanbulu bugünkünden çok değerl ve güzel buldum.. Keşke yeniliklerlere açığız derken, silip süpürmeseydik bizim özümüzdeki saygıyı ve hoş görüyü.... Kirlendi Dünya, kirlendi İstanbul en önemliside kirlendi İnsanlar... Duyarlı yüreğinize sağlık ve huzur diliyorum değerli Hocam hürmetlerimle.... ____________________________________________________ Kimden: Ben Yağmur 1 (Bayan) Kime: old Tarih: 03.10.2011 14:23 (GMT +2:00) YEDİ TEPE SEVDAYDIN Çamlıcadan rumeliye uzanan, Yedi tepe sevdaydın sen. Tamda; Altın boynuzda gün batıyordu, Arkanda siluetlerini bırakarak Ayrılmak olurmu şimdi bu güzelim şehirden? Uzaklara bakıyorum yine sen ve Hep sen… Yitik kentte sevgi ve özlemle bekleyen biri, İşte o da ben. Kız kulesinde kahvaltı, Galatada balıkla rakı Yine arıyorum Banklarda kalmışmıki bir parça anı. Bu gün anladım seninle güzelmiş her şey Sen yaşatmışsın yedi tepe sevdanı. Kanılıcada ayran Aşiyanda çay, Göksuda sandal sefası Bir resimde bize al! Olsun İstanbul hatırası. Bende gidiyorum buralardan, Anılarla hayalleri atıyorum boğazdaki en derin yere. Bulutlarda uçmayı bıraktım ayaklarım gidiyor Bilememki adres şimdilik nere? Sen; İstanbul’a ben sana aşıkken Neye yarar İstanbul? Bu şehirde seni kaybetmişken… Gamze YAĞMUR hocam öyle harika anlatmışsınızki sizin yazdığınız tarihlerde yaşamamış olmama ragmen,sanki bende onları gördüm yaşadım hissi verdi bana...Bende kendimce birşeyler karalamıştım siz kadar mükemmel yazma şansım yok... yazınızı beğenerek okudum içime işledi yüreğinize sağlık(sanki gözlerim dolu burnumun ucu kızardı) _____________________________________________________

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Meryem Akyıldız
    Meryem Akyıldız

    Muhteşem kere muhteşem anlatımınızı yürekten kutluyorum hocam anlattığınız kadarına yetişemedim ama bir çok yaşanmışlığımı buldum içinde ve içim acıyarak okudum hele çocukları ki onlar bizim geleceğimiz biz toprakla büyüdük gökyüzüyle seviştik sağlıklı ve çok güzeldik ve özgürdük tutsaklığa mahkum edilmiş bir geleceğe üzülüyor insan fakat ne olursa olsun böyle bir İstanbulumuz vardı bizim yaşadık yaşamış olanlara ne mutlu ve yine İstanbulumuz bizim her ve herşeye rağmen yaşanılası bu şehir bizim iyi ki bizim..

    Her satırı insanın içine içine sızan bu değerli anlatımınızı sonsuz kutluyorum saygılarımla..

    Cevap Yaz
  • Hatice Hantal
    Hatice Hantal

    Bu güzel yazi icin yürekten tesekkür ediyorum Ünal abim.
    O kadar güzel bir anlatim üslubunuz var ki; muhteşem.
    Okumak bana sanki o zamanlarda yaşamişim hissini verdi.
    Evet istanbulumuza cok yazik oldu, yani yazik ettiler.

    Buda arşivlenmesi gereken bir yazi bence.
    10 puanimla kutluyorum.
    Selam ve saygilar.

    Cevap Yaz
  • Halenur Kor
    Halenur Kor

    'İstanbulda yerden mantar gibi bitmiş bilmem kaç katlı kule gibi apartmanlar yoktu, ama Erenköyde çamlık bahçeler içinde ahşap köşkler, Üsküdarda cumbalı konaklar vardı. O bilmem kaç daireli apartmanlarda yaşayıp, aynı çatı altındaki komşusunun ölümünden haberdar olmayan, olsa da cenazesine katılmayı bile külfet sayan insanlar yerine, komşusunun en küçük rahatsızlığında bir tas çorba ile yardımına koşmayı görev sayan sevgi dolu dost komşular vardı.

    Kalorifer yoktu evlerde ama, şimdilerde kaybolan sevgiyi ısıtan sobalı odalar vardı. Şimdi, kediler bile, mangal dibinde uyumanın mutluluğunu tanıyamadılar, yazık ki...
    Televizyon olmadığı için, ahlâksızlığın her türlüsünün halkın bilinç altına pompalandığı diziler yerine, o sobalı odalarda, radyo tiyatroları izlenirdi, çoluk çocuk hep birlikte, arada soba üstünde pişen kestanelerin, ya da mangalın külüne sürülen cezvelerde köpüklenen kahvenin keyfiyle...'


    İşte, o özlenen, insanın burnunun direğini sızlatan güzel zamanlar... Güzel insanlar... Güzel istanbul...
    Sayın şairimizin kalemi ve güzel ruhunun yansımaları bunlar...
    İnsanın içini titreten, gözlerini yaşartan zamanlar... Sevgi dolu komşular. Bize yaraşan davranışlar...
    Nerde o güzel insanlar?
    Saygı, sevgi, merhamet nerde?
    Nerde gülen yüzler? Selamlaşan güzel insanlar?
    Allah aşkına bu yazıya kulak veriniz. Yine öyle güzel hasletleri kazansın insanlar. Gülümseyin dostlara, insanlara. Komşunuzun kapısını çalın. Sıcak bir merhabayı, güzel bir tebessümü esirgemeyin ne olur... Biz bunlar idik. Kim değiştirdi bizi? Yüreklerimizden merhameti kim söküp attı?
    Akrabasını, komşusunu kimler unutturdu?
    İşte bu yüzden, sevgisizlikten tüm ruh hastalıkları. İnsanlar, dostsuz, sevgisiz, arkadaşsız, ilgisiz yaşayamazlar ki...
    Her şey insanla güzel... Paylaştıkça güzel. Paylaşmak gerek sevinci, acıyı, mutluluğu...

    Yüreğinize sağlık sevgili, saygıdeğer Beşkese. Allah, size, eşinizi, çocuklarınızı, sağlık ve mutlulukla bağışlasın. Allah size daha uzun yıllar sağlıklı bir ömür nasip etsin.
    Ki, yazın efendim. Sevgi ve saygılarımla... Çok güzeldi.
    Tam puan...

    Cevap Yaz
  • İnci Germenliler
    İnci Germenliler

    Ne kadar güzel bir anlatım, hiç bitmesin istedim
    okurken.......Dolaştım eski İstanbul'un sokaklarında....
    Oturdum gül kokulu konakların bahçelerinde........
    Her yer beton yığını oldu, o kartpostal gibi
    manzaralar ancak hayallerde ya da fotoğraflarda
    yaşıyor.......Ne yazık ki....İstanbul'da daha önceleri yaşadığım için anlattığınız her yeri çok iyi biliyorum. Bize eski İstanbul'u dolaşma imkanı
    sağladınız, kah tramvayla, kah gemiyle, kah yaya......Çok güzeldi, paylaştığınız için sonsuz teşekkürler efendim..........Candan kutlarım........
    SEVGİLERİMLE.................

    Cevap Yaz
  • Sevim Aslanalp
    Sevim Aslanalp

    hayal alemine çekilmekde güzel arada...tebrikler...teşekkürler....

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (10)

Ünal Beşkese