Hayata başladığımda
Hiçbir şey bilmiyordum
Ailemde, çevrede, okulda
Çok şey öğreniyordum
Okumak, kariyer yapmak
Bilgili, makamlı olmak
İyi bir işe sahip olmak
Öğütlerini alıyordum
Hayat yoluna çıktım
İlk, orta, lise okudum
Üniversite, mastır yaptım
Kendimi okumaya kaptırdım
Her türlü kitabı okudum
Roman, hikâye, bilim
Tarih, ekonomi felsefe
Doğu, batı demedim
Yerli, yabancı demedim
Şükür iyidir hayatım
Şimdi düşünüyorum
Tanrı’ya inanıyorum
İslam en güzel din biliyorum
Kur’an doğruları söyler diyorum
Ama hiç okumadım biliyor musun?
Hayat kavgası içinde
Bilim, kariyer peşinde
Yıllarımı, emeklerimi
Paralarımı, gözlerimi
Kaybederek geldim
İdeallerimi düşledim
Sürekli peşinden gittim
Ama Tanrı’mı dinlemedim
Kurallarını hayatımda istemedim
Bazen din konuları açılınca
Dedim, bilir onu hacı hoca
Gidin sorun din adamlarına
Hâlbuki yoktu din adamı İslam’da
Geçenlerde biri çıktı karşıma
'Utan artık be utan' dedi bana
'Bütün ilimleri yutmuşsun ama
Bakmamışsın inandığın kitaba
Sözlerinde çağdaşlık bilim falan
Aydınlanmak iyidir diye inanan
Olur mu? Dininin cahili akıllı insan'
Dedi, yüklendi bana biliyor musun?
Kızdım, tersledim ayrıldım ondan
Sonra düşündüm arkasından
Dediklerinde yoktu hiç yalan
Gerçeğimdi benim, okumak, aydınlık
Din hayatım ise, cahillik ve karanlık
Tanrım sana yöneliyorum
Gerçekten çok mu yanıldım?
Bana kapılarını açar mısın?
24.10.2007 – İzmir
Mehmet ÇobanKayıt Tarihi : 24.10.2007 11:52:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
İnsan, bazen isyankâr, bazen inançla Tanrı’sıyla söyleşir. İnsanın her bir söylemi, samimiyeti, içtenliği, O’nun tövbesidir. Zira tövbenin ilk şartı, insanın gerçeğiyle karşı karşıya gelmesidir. İnsan isyankâr tavırlarında bile, Tanrı ile kendisi arasındaki ilişkileri, en doğru şekilde sorgulamak ve yargılamaktadır. Kaypak, ikiyüzlü, sorunlarını örten, süslü kelimelerle, söz cambazlığı yaparak, güya inançlı görünen insanların gerçeğinde, çoğu zaman müthiş bir inkâr, isyankârlık vardır. O neden, samimiyetle, cesurca söylenmiş isyankâr sözlerin ardında ve önünde gerçeklerin yaptığını bilmek gerekir. Her türlü inanç gerçekler üzerine kurulduğu anda değer bulur. Aksi halde gerçekler üzerinde yürümeyen, bilgi ve bilinçten öte inançlar sadece insanların çıkarlarına kullanılan araçlardır. Günümüzde, dinin, ideolojilerin, düzenlerin, ilkelerin, kuralların, tarihi ve siyasal liderlerin çıkarlara kullanılmasının nedeni budur. Gerçekler üzerine yürümemek temel nedendir. Gerçekler yerine, çıkarlar öne çıkmış, insanlar çıkarlarıyla kullanabildiği bütün değerleri kullanmaktadır. Doğru sorgulama, isyankârlıkla, inançla ama bütün samimi duygu ve düşüncelerle olandır. Allah insanı gerçeğiyle ister. Allah’ın hiç sevmediği şey ikiyüzlülük, riyakârlıktır. Çünkü İkiyüzlülükte, insanın çıkarları doğrultusunda, kendisini, inandığı değerleri, insanları kandırması vardır. İnsan kimliğinin en istenilmez yapısı riyakârlıktır. Günümüzün yaşamında, toplumsal, siyasal ve yasal baskılar insanları ikiyüzlülüğe sevk etmektedir. Bastırılan tüm duygular, düşünceler ve sözler ise, insanları ikiyüzlülüğe itmektedir. Böyle olunca gerçekler hiçbir zaman ortaya çıkmaz. Gündemimizde savaş olduğu için bu konuda bir şeyler yazmak istedim. Arkadaşlarımın okuma sabrı göstereceğine inanıyorum. Uzun zamandan beri ülkemiz batı yolunda yürümektedir. Siyaseti, ekonomisi, teknolojisi, silahlanma gücü batının ürettikleriyle şekillenmektedir. Birinci dünya savaşından sonra yaptığımız bu tercihlerle bugüne geldik. Dünya ikinci dünya savaşını yaparken, ülkemizi o dönemde savaşa sokmayan liderlere teşekkür ederim. Ülkemiz içinde karışıklıklar olsa da, ülkemiz dışındaki savaşlara karşı Kore savaşı hariç çok fazla etken olarak katılmadık. Ülkemizin yöneticileri ülkemizi sürekli savaş dışı tuttular. Bundan dolayı onlara teşekkür ederim. 1974 Kıbrıs barış harekâtı yapılırken 23 yaşında bir delikanlıydım. İktisat okuyor, ülkenin siyasi konularında söz söylemeye çalışıyordum. Harekât anında batının bizi nasıl yalnız bıraktığını, düşmanca tavır aldığını gördüm, yaşadım. Üstelik harekâtın ülkemizi, ekonomik açıdan ne kadar geriye götürdüğünü de söylememe gerek yok. Hala ülkemiz Kuzey Kıbrıs Cumhuriyetini, siyasi, ekonomik, askeri olarak destekleyerek görevini yapmaktadır. Hala batı ülkemizi Kıbrıs’a giren işgalci ülke olarak görmektedir.. Ama biz yine de bütün olanlara rağmen batının yanındayız. Batıya siyasi, ekonomik ve askeri açıdan bağlanma yolundan ayrılmadık. Bir ülke bu kadar lades diyebilir mi? Bir ülkenin yöneticileri bu kadar görmez, duymaz olabilir mi? Dün Amerika Irak savaşında ülkemizin aydınları, askeri uzmanları, siyasileri, yazarçizerleri, Amerika ile Irak arasındaki, teknoloji, ekonomik güç, askeri güç karşılaştırması yaparak, Irak’ın hiç şansı olmadığını söylüyorlardı. Şimdi dikkatle düşünmemiz gerekir. Yazacaklarım üzerinde dikkatle düşünün. 1. Bu gün Irak’ın göstermelik Talabani yönetimi Kürt kökenlidir. Irak’ın gerçek yöneticisi Amerika’dır. 2. Bu noktaya nasıl geldi? Saddam ve Saddam’a bağlı Sünni Arap kökenli Irak’lılar ile toplumdaki, Şii Arap kökenliler, Kürt kökenliler anlaşamadılar. Aralarında uzunca toplumsal mücadele başladı. Bu mücadelede Saddam sürekli üstün gelirken, Amerika ile kapıştı. Amerika Saddam’la savaşırken toplumda Saddam’a karşı olanlarla işbirliği yaparak onlara devlet vaat etti. Şimdi Amerika’nın vaat ettiği devlet iş başındadır. Amerika’nın dostu ve müttefikidir. Kimdir bunlar, Irak’ı yöneten Kürtlerdir. Irak’ta artık bir Kürt devleti kurulmuştur. Kurulan devletin hedefi öncelikle bütün Kürtlerin bağımsızlığı için politikalar üretmek, bu uğurda savaşmaktır. Ancak devletin gücü henüz oluşturulamamış, Amerika bu konuda sayıları bir hayli kalabalık askeriyle gücü elinde tutmaktadır. 3. Amerikan’ın orta doğudaki hedefi kendine müttefik, İran’a düşman, İsrail’e dost ülke aramaktadır. Ülkemiz bu noktada tanımlara uyar gibi görünüyor. Ancak Amerikan’ın istediği gibi İran’a tam bir düşmanlık ilan etmiş değildir. Fakat gerek Irak’ta kurulan yönetimde bulunan Kürtler, gerek İran’daki Kürtler, gerekse ülkemizdeki Kürtler, kendi adlarına Amerikan’ın dostluğuna herkesten fazla ihtiyaç duymaktadırlar. Bu durumdan yararlanan Amerika, kendi çıkarları için, Irak üzerinde uyguladığı politikaları, İran ve Ülkemiz üzerinde de uygulayarak, Kürt toplumları basamak yapıp kendi emellerine ulaşma çabası içinde politikalara sahiptir. 4. Amerika politika gereği, politik olarak Türkiye’yi gücendirmemeye çalışırken, Irak’ta Kürt devletinin güçlenmesi, Ülkemiz ve İran’daki Kürtlerin örgütlenmesine çalışmaktadır. Çalışmalar meyvesini vererek olaylar başladı. 5. Bugün ülkemiz; PKK sorunu olarak görmek istediği, olayı terör olarak gösterip hafife aldığı noktada yanılgı içindedir. Olay PKK sorunu olmaktan çıkmış, Amerika’nın Ortadoğu politikası gereği kendine aradığı taban Kürt toplumları olmuştur. Amerika Ortadoğu’da Kürt toplumlarını basamak yaparak kendisinin ve İsrail’in güvenliğini sağlamak istemektedir. Politikaları doğrultusunda da Kürtlere ideallerindeki devleti vaat etmektedir. Her ne kadar İsrail bu noktada Amerika ile ters düşüyorsa da, bölgede oluşan, Amerika ve İsrail düşmanı radikal İslamcı gelişmelerin önüne ancak bu yolla geçeceklerine inanmaktadırlar. 6. Terörle mücadele ettiğini söyleyen ülkemiz savaş içindedir. Bu gün askeri tesislere saldıracak kadar güçlenmiş, silahlanmış organize olmuş insanlara terörist diyemezsiniz. Ülke içindeki savaşın uzantısı Irak’tır. Ülkemiz içinde bize düşmanca tuzaklar kuran, her fırsatı değerlendirip üzerimize kışkırtan Amerika'dır. Irak’ta ülkemizin gerçek düşmanı Kürt toplumları değil onları yönlendiren, güçlendiren, ellerine silah veren Amerika’dır. Ülkemiz bu gerçeği algılamadığı müddetçe yanılgı içinde olacak ve sürekli kaybedecektir. 7. Ülkemiz Irak’a girdiği anda karşısında PKK’yı veya Kürtleri bulmayacak Amerika’yı bulacaktır. Belki Amerika şimdilik, bölgede istediği oluşumlar sağlanamaması nedeniyle Türkiye’nin Irak’a sınırlı girmesine izin verecektir. Dikkat ediniz izin verecektir diyorum. Zira izin vermediğinde ve Türkiye Irak’a girdiğinde Amerika ile karşı karşıya gelecektir. Bu gün açıkça Amerika ile karşı karşıya gelecek noktada olmayan ülkemizin, yarınki günlerinde mutlaka Amerika ile savaşı görünmektedir. Çünkü Amerika’nın Ortadoğu probleminde artık Türkiye önemini yitirmiştir. Irak’ta kurduğu Kürt devleti Amerika’nın basamağı olacaktır. Bu basamakla devleti büyütmek için İran ve Türkiye üzerinde oyunlar oynayacaktır. Ülkemiz durumun farkına varmaktadır. Ancak hala batıya karşı saf bir güven taşıdığından, geçmişte ve günümüzde her türlü oyunu batı bize oynamışken, şimdi olaylar sadece terör algısı içindedir. Bu durum uzun sürmeyecektir. Ufuklar maalesef savaş tehlikesini gösteriyor. 8. Ülkemizin Amerika ile savaşını düşünmek istemiyorum. Ben savaş konusu gündeme gelince, duygusal, hamasi sözlere göre düşünemem. Masa başından savaş yapmak. Söylevlerle, nutuklarla savaş yapmak kolaydır. Bu gün ülkemizin dörtte biri Marmara’da yaşıyor. Ülkenin bütün, siyasi, ekonomik, iletişim yapılanması İstanbul ve çevresinde. Hiç düşündünüz mü? Amerika ile yapılacak bir savaşta, İstanbul’un aylarca her gün her saat, Bağdat’ın bombalandığı gibi bombalanabilme ihtimalini? Bir düşünün. Bu gün politikacılarımız, askeri uzmanlarımız, aydınlarımız, toplumda duyguları kabaranlar diyebilirler. Biz Amerika’ya gösteririz. Doğrudur. Ancak gerçekleri önceden düşünmek gereklidir. Bizim gerçeğimiz, ekonomisi dışa bağımlı, siyaseti batıya kurulu, teknolojisi Amerikan. Bu güne kadar kendimize özgü varlığımızdan söz edebilecek ciddi olgumuz yok. İşte toplum içinde yaşıyoruz. Bilgisayar ve internet teknolojisi ile, bankalar, işyerleri, devlet mekanizması çalışıyor. İnternet bağlantıları bir anda kesildiğinde durum ne olur? Bugün bankaya gittiğinizde durumu görüyorsunuz. Efendim sistemler yok. Devlet dairesine gidiyorsunuz. Efendim sistemler yok. Hay sisteminiz batsın. İnternet ağları bittiğinde, paralar bankada kalacak, devlet işlemez hale gelecek öyle mi? Hiç; gökyüzündeki uyduların gözleri bize kapalı, Amerika’ya açıldığında ne olur düşündünüz mü? Bir an gerçekçi düşünmek yararlı olacaktır. Gerçekler ile düşünmek, korkmak veya propagandalar etkisinde kalmak değildir. Amerika Irak savaşı sırasında, iki ülkeyi güç açısından karşılaştıranlar, buyursun aynı sorularla Amerika ve Ülkemizi gerçekleriyle karşılaştırsınlar. 9. Onun için, ülkemiz yöneticileri, askeri uzmanları, sanayicileri, aydınları, sivil toplum kuruluşlarının artık, siyasi kısır çekişmelerden uzakta, ülkenin geleceği için bağımsızlaşma yolunda ciddi adımlar düşünmek zorundadırlar. Ülkemiz duygusal, çıkarcı, siyasi beceriksizlikler yüzünden girilen Birinci Dünya savaşında neler kaybetti çok iyi biliyoruz. Savaş sonu Osmanlı’nın %80 toprakları gitti. Bütün petrol yataklarını batı işgal etti. Oralarda kurdukları (bugün Irak’ta olduğu gibi) kukla yönetimlerle, açık işgali gizliliğe dönüştürdüler. Batı hala aynı emellerle ülkemiz üzerinde politikalar üretmektedirler. 10. Televizyonlarda, gazetelerde gördüğüm duyduğum haber ve yorumlarda sadece duygusallıklar ön plana çıkmaktadır. Bu gün bize lazım olan, ülkemizin geleceği için, bütünlüğe çağrı, ona göre yeniden politikaları gözden geçirmektir. Savaştan, savaşlardan uzak durmaktır. Ülkemizin gerçeklerini, batıya bağlı her türlü bağımlılığını ülkemiz çıkarları doğrultusunda koparmaktır. Siyasi, ekonomik, askeri güçlenme vs. Aksi halde, bağımlı olarak bağlandığımız her nokta bizi içimizden vuracaktır. 11. Bugün ülkemizin içinde bulunduğu durumda ülkenin karşısında PKK yoktur. PKK kendi emelleri doğrultusunda eline silah tutuşturulmuş güçtür. Ancak eline silah tutuşturup üzerimize salan Amerika’dır. Bu gerçeği kabullenip Amerika’yı ülkemizden çıkarmadıkça, ülkemiz üzerinde oynadığı oyunları halkımızla dünya ile paylaşmadıkça, sadece kendimizi yanıltmış oluruz. Şuna emin olun ki, PKK'yı kovaladığınızda hepsini Amerikan askeri tesislerine kadar kovalamanız gerekecektir. Saddam Kürtleri kovaladığında karşısında Amerika'yı bulmuştu. Hatırlayınız. PKK'nın ve bu gün Kürt toplumlarının sığındığı kapıda ise size dur diyecek Amerikalılardır. Amerikalılar ise, kendi tesisleri, NATO tesisleri ile içimizde uyuyan bir yılandır. Yılanın başını ezmedikçe ülkemizin kurtuluşundan söz edilemez. Sonuçta şunu söylerim. Masa başında, duygusallıklarla, siyasi çıkarlar ile açılacak savaşlar ülkemize sadece zarar verecektir. Ülkemizin geçmiş tarihi bu tür yanılgılarla kaybettiğimiz toprakları bize hatırlatıyor. Kanuni'den itibaren elinize haritayı alınız. O günden bu yana kaybedilen topraklara bakınız. Kayıpların hepsinin altında yatan, duygusallık, kendini büyük görüp gerçeği görmemek, siyasi beceriksizlik, kısır çekişmelerdir. Ülkenin tamamı bir sözde birleşiyor. Etnik kökeni ne olursa olsun ülkede yaşayanlar kardeştir. Ülkenin tamamı bir sözde birleşiyor. Amerikan’ın oyununa gelenler, uşağı olanlar ihanet içindedir. Gerçekleri görenler bir sözde birleşiyor. Bizim gerçek düşmanız Amerika’dır. Ülkemiz üzerinde dolaşan eli kesilmedikçe, ülkemiz huzura ermeyecektir.
evet sevgili ustat
sadece bu cumle butun şiiri alıp götürdü işte..
evet bizim gerçek düşmanımız
AMERİKA BULAŞIK DEVLETLERİDİR!!!
SUSMA USTAT
DENİZ ŞAHİNOĞLU
Allah'a inanan, ahirette Allah'a vereceği hesabın bilincinde olarak dünya yaşamındaki düşünce ve davranışlarına bakabilseydi, hayat değerlerinde ne çok yanıldığını anlayabilirdi.
Evet üstadım. İşin özüne inançla bakarsak çok yanılmıştır.
Şiir altına koyduğunuz ortadoğudaki olaylar ile ilgili makale içeriğine katılıyorum.
Çalışmanızdan dolayı sizi kutlarım.
SAYGILARIMI SUNUYORUM...
Allah insanı gerçeğiyle ister. Allah’ın hiç sevmediği şey ikiyüzlülük, riyakârlıktır. Çünkü İkiyüzlülükte, insanın çıkarları doğrultusunda, kendisini, inandığı değerleri, insanları kandırması vardır. İnsan kimliğinin en istenilmez yapısı riyakârlıktır.
KALEMİNİZ DAİM OLA
MUHABBETLE.
TAM PUAN
'terör örgütü' diye de yazabilirsiniz...
saygi ile
TÜM YORUMLAR (26)