O, çevredeki en ulu çınarın en yüksek dalının tepesindeki en genç ve en
güzel yapraktı...Parlak yeşil rengi ve göklere ulaşan yeri nedeniyle çok mağrurdu.
Etraftaki bütün bitkilere yüksekten bakıyor ve onları çok küçük görüyordu.
İki sevgilisi olduğuna inanmıştı; Güneş ve Rüzgâr...Bunların ikisinin de kendine âşık olduğunu sanıyordu.
Gerçekten, Güneş, sabahın ilk ışıklarını hep ona gönderir, en önce ona 'günaydın' derdi. Nasıl da gururlanırdı o ışıklarla pırıl pırıl parlarken...
Rüzgâr da hafifce eserek gelir dansederdi onunla sık sık...Ne kadar mutlu
olurdu rüzgârın kollarında sağa sola kıvrılırken...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bilmiyorum böyle bir halk efsanesi var mı! Ama yoksa da Üstadın bu öyküsü gerçek halk efsanelerinden farklı değil.
Kutluyorum...
Kadir Tozlu
Evet; kim bilebilir?
Büyük Birikim Adamı Sayın BEŞKESE.
Bu yazınsal,yargımı onaylamaya yetiyor.
İlgiyle okudum.
Çok etkilendiğimi itiraf etmeliyim.
Erdemle.
Çok Çok güzel öyle anlamlı ve özlüki ve dilin ustalığı sevdiyi nasılda işlemiş....Hiç dikkate alınmadığım ve gece boyu muhteşem renkleriyle gözlerimin önündeki akşamsefalarını bir başka seyredeceğim bu yazın..... sizi yürekten kutluyorum Kıymetli Üstadım ve Tebrik ediyorum....antolojimdesiniz..
NAZ.
Koskocaman evrende, bir yerde açan akşamsefası ve bir çınarın en tepesinden uçan bir kuru yaprağın kaderin çizdiği yoldan bir araya gelmesi gibidir iki insanın birbirine rastlayıp, birbirini sevmesi.
Hiç kimse, önceden sevgisini paylaşabileceği insanın kim olacağını bilemez. Eğer, kaderin çizdiği yollarda keşistiyse yolları, aynı sayın şairimizin yazdığı bu hüzünlü aşk öyküsünde olduğu gibi, bir gün bir yerde karşılaşırlar.
Öylesine güzeldi ki, okurken alıp götürdü bir yerlere...
Hepimiz kaderin savurduğu , ordan oraya uçuşan yapraklar değil miyiz?
Keşke, herkesin yoluna candan seven akşamsefaları çıksa... Hayat ne güzel olurdu...
Kutluyorum, gerçekten de çok güzeldi efendim... Saygılarımla. Hâlenur Kor
Tam puan.
bir kuru yaprakta saklıydı aşkı sevgisi...hüznün mevsiminde hüznünü yansıtmıştı hüznün bütün renkleriyle...her ne kadar kısmızı açsada çıçeklerini akşam sefası... bir hüzne aşık olduğunu yansıtır sadece akşamları açması..... yüreğine sağlık üstad.....
Aşk sen var olduğun sürece her şey güzel...
Sayın Beskese, nesiriniz çok duygulu ve güzeldi. Kutluyorum, saygılar
dalından kopan cana ne kanlar hazırdır kim bilir?
kutlarım
namık cem
Çok güzeldi sevgili Ünal Bey. Masumiyetin, doğallığın ve sevginin sesiydi. Akşamsefalarına bayılırım. Renkleri ve o akşamları açmaları harikadır. Sanki hep umut taşırlar bana göre. Yeniden açarlar çünkü her akşama ve karanlığa...
Dilerim o tohumlardan biri yüreklerimizde daima açar sevgiyle..
Kutluyorum sevgi ve saygımla.
Doğada yaşanan masum aşklar ...
Çok güzeldi... Kaleminize sağlık Sayın Beşkese
Saygılarımla +10
Paylaşım için teşekkürler
Bu şiir ile ilgili 20 tane yorum bulunmakta