Zurnanın “Zat” Dediği Yer
“Zurnanın zırt dediği yer” (Yapılmakta olan işin en hassas, en önemli, en can alıcı noktası.)
“Zat” konusunu önceki yazılarımda bilgisayar örneğiyle anlatmıştım. Bilgisayarın donanımına beden, yazılımına ruh; ruh ve beden ile elde edilen yaşamsal verilere de Zat demiştim. Zatın açığa çıkması da bilgisayarı kullananın iradesiyle oluyor; esmanın yansımasıyla oluyor, zatı güzel olan Cennet, kötü olan da Cehennemi bir hali elde ediyor. Çünkü tüm yaşamsal üretimler (ses, görüntü, duygular) evrene yayılıyor. İsrafil’in “Sur” üflemesiyle toplanacak olan da bu zat oluyor. Zat, ne ruhtur ne de beden; zat ikisiyle elde edilen yaşamsal veriler. Ölenler için “Namı kaldı” denir ya öyle bir durum. Beden çürür, ruh Allah’tan emanet; elde kalan zat; o dahi esmanın yansımasından başka değil.
Yunus’un “Bir ben var benden içeri”, “İlim kendin bilmektir” şeklinde işaret ettiği “Zat”ı anlamaya çalışmak için zurna örneğini kullanmak istedim. Zurnanın zırt demesi için zurnaya ve zurnayı üfleyene ihtiyaç var! Zurna insan bedeni olsun, zurnayı üfleyen irade de ruh olsun. Zurnanın “Zırt” ı da zat olsun. Yani beden ruh ile canlanıp yaşamsal veriler üretiyor; örneğe uygularsak “Zırt” üreten zurna ve üfleyenin birlikte çalışmasıyla çıkar. Ruh ve bedenin birlikteliği yaşamsal verileri üretiyor! “Zırt” ne zurna ne de zurnayı üfleyen; “Zırt ikisinin birlikte hareketinden doğan, ikisinden de farklı bir şey!
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Çok teşekkür ederim. Okuyup yorumlamanıza sevindim. Saygı ve selam ile.
Özenli
anlam ve anlatım güzelliğinde satırlardı.
tebrikler ……...OR/ER
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta